Ne öğrettiler bize?

Dürüst olmayı…

Yardımsever olmayı…

Arayıp doğruyu bulmayı…

Alçak gönüllüğü…

Mütevaziliği…

Sadakati…

Vefayı…

Arkadaşlığın önemini…

Öğrendik bunları bir şekilde…

Ama hayatta karşımıza ne çıktı?

Yalan söyleyen…

Aldatan…

Riyakârlık yapan…

Her fırsatta kavga eden…

Her türlü hırsızlığı, haksızlığı, hasetliği yapmayı adet haline getiren,

Vefasız…

Kibirli…

Menfaatçi insanlar…

Sen dakik oldun ama birileri seni bekletti…

Sen sadık oldun ama ihanete uğradın…

Cömertsin ama önce sen dolandırıldın…

İnsanlara yardım ettin ama geldiler gözünü oydular…

Çok çalıştın, yoruldun, sıkıntı çektin ama kapı dışarı edildin…

Saygılı oldun ama hakarete uğradın…

Dostlarına güvendin ama kazık yedin…

Öğrendiklerimiz ne oldu peki?

Söyleyeyim; Hiçbir işe yaramadı.

Yalan söyleyen alkışlandı.

Haksızlık eden kazandı…

Yüzsüzlük eden muteber oldu…

Yaşlı bir bilgeye hayatın anlamı hakkında ne öğrendiği sorulmuş.

Valla,” demiş adam, “bu dünyaya başka insanlara yardım etmek için geldiğimi öğrendim. Henüz çözemediğim şey, diğer insanların neden burada olduğu.”

Neyin iyi neyin kötü,

Neyin haklı neyin haksız,

Neyin doğru neyin yanlış,

Neyin güzel neyin çirkin olduğunun sürekli değiştiği…

Ahlaki değerlerin yeniden şekillendiği bir dünyada…

Ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı, nasıl uyum sağlayacağımızı bilemiyoruz…

Ormanlarımız yanarken bile…

Biz hala hiç kimsenin karşısındakini dinlemediği,

Kendinden başkasının ne dediğini merak etmediği bir hengamenin içinde,

Yalana, haksızlığa prim veriyor, birbirimizle kavga edip duruyoruz…