KALKIŞMA'nın yaşandığı gece haberci Bekir Gündoğan ailesiyle birlikte gezmeye çıkmıştı.

Ankara semalarında uçan jetleri gördüğünde ‘gece eğitim uçuşu yapıyorlar’ sanmıştı.

Biraz sonra bomba sesleri duydu, ‘terör saldırısı’ diye düşündü.

Arkadaşlarından gelen bilgi üzerine çoluk çocuğunu bırakarak habere koştu.

Kamerasını sırtlayıp soluğu Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde aldı.

Sonrası mı?

O geceyi an be an yaşayan Kanal 7'den sevgili Bekir anlatsın:

★★★

“Vatandaşlar, Keçiören, Etlik, Mamak tarafından akın akın ellerinde Türk bayraklarıyla ve tekbirlerle Ankara Emniyetine doğru ilerliyordu.

Karşımızda bir tank. O tanktan askerler ateş açmış ve onlarca insan ya yaralanmış, ya da şehit düşmüştü. Bunu yapanlar tabii ki cezalandırılmalıydı. O psikolojiyle halk askerlere saldırıyor, polis halkı sakinleştirmeye ve askerleri korumaya çalışıyordu.

Düşünsenize 1 saat önce, polisin korumaya çalıştığı askerler kaç polisi yaralamış veya kaçını şehit etmişti. Ona rağmen Türk Polisi kendine hakimdi. Onlar da duygularına yenilip elindeki silahla askerleri öldürebilirdi ancak çoğu asker masumdu, çoğu erdi, gencecik çocuklardı.

★★★

Onların büyük bir bölümü suçsuzdu, Çünkü onlar da ne için geldiklerini bilmiyorlardı. Ancak içlerinde er görünümlü teröristler vardı. Onlar ise halka, polise acımadan ateş açmışlardı.

Halk büyük tepki gösteriyordu, polise ‘Neden koruyorsunuz? Bırakın ölsün vatan hainleri!’ diye haykırıyordu. Askeri zırhlı araçların üzerine çıkmıştı. Polis halkı ikna edip, askerleri teslim aldı. Diğer zırhlı aracın kapısı açıldı. Baktık ki bir er, gencecik, daha yirmili yaşlarda. Belli ki yeni asker olmuş. Cesedi araçtan çıkartıldı. Öğrendik ki, başındaki komutanı onu aracın içerisinde vurmuştu.

★★★

Sabah olduğunda durum normale göndü, işgalciler etkisiz hale getirildi. Biz de çektiğimiz görüntüleri merkeze geçtik. Ardından soluğu büroda aldık. Gelen herkes bir kenara yığılıp kalmıştı.

Her an ölümün bizi bu dünyadan, vatanımızdan ve sevdiklerimizden alacağını bile bile, elimizde mikrofon ve kamerayla o acı ama tarihi anı görüntüledik.

O an eşim ve çocuklarım geldi aklıma, telefonuma sarıldım. Oğlum annesinden telefonu alıp, ‘Niye telefonlarımızı açmadın gece boyunca?’ diyerek bana kızdı!..”

***

YA O GECE SİZE HABERLERİ

ULAŞTIRANLAR OLMASAYDI?

BUKET Aydın.

Her bir dakikası bir ömür gibi geçen o uzun geceyi NTV ekranından dünyaya anbean aktaran bir isim.

O gece yaşadıklarını ve hissettiklerini 110 haberci kardeşimiz gibi ‘Kalkışma’ kitabına yazdı Buket.

Habercilerin Kaleminden 15 Temmuz”u okurken her bir meslektaşımla ayrı bir gurur duydum.

Sevgili Aydın’ın duygularını paylaştığı yazısındaki şu bölüm, gazetecilerin aslında o gecenin isimsiz kahramanları olduğunun göstergesi gibi:

★★★

“Kanala gelecekler diye düşündüm hep, ama tek korkum yayını kesmeleri oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile facetime aracığıyla bağlantı yaptım. “Sokağa çıkın” dedi.

O, bunu demeden önce arkamızdaki Boğaz Köprüsü bomboştu, sokaklar boştu. İnsanlar sokağa koştu.

Halk, ‘Darbe istemiyorum!’ dedi ve canını ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı’na ‘size yönelik bir girişim oldu mu?’ diye sorduğumda; ‘Şu an için böyle bir şey yok’ yanıtını verdi. Şu an için ifadesinin beynimde yankılandığını söyleyebilirim.

Muhabir arkadaşlarımız sahada, bir taraftan aklımız onlarda, ailelerimiz merakta.

Eşim devamlı mesaj atıyor; ‘Bir tarih yazıyorsunuz, gurur duyuyorum seninle’ diye.

O gece siyasetin en önemli isimleri telefonla yayınımıza bağlandı.

Hepsi, ‘Öncelikle size çok teşekkür ederiz’ diye söze başladı.

Hepimiz; o gece görevi başındaki tüm gazetecilere, aynı zamanda bir vatandaş olarak teşekkür etmeliyiz.

Çünkü o gece medya olayların seyrini değiştirdi...

★★★

Bazı meslekler vardır, insan o mesleği seçti mi artık her şeyi yaşamaya hazırdır.

İşte gazetecilik de öyle bir meslek.

15 Temmuz gecesi son canlı örneğidir bunun.

Hani kimileri hor görüyor ya bizim mesleği..

Ya o gece gazeteciler de onlar gibi korkup sinip evlerine çekilseydi.

Gece kararır mıydı, aydınlanır mı?

Hiç düşündünüz mü bunu?