Çarşamba günü uzun süredir niyetlenip de bir türlü gerçekleştiremediğim dost ziyaretindeydim. Ziyaret sırasında dostumuzla aramızda son günlerde yaşanan döviz kuru artışları gündeme geldi. Televizyon açıktı. Gözümüz kurlara ilişti. Dolar’ın 12,00 TL düzeylerine inişinden bahsederken Grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmaya başladı.

Bir süredir Tayyip Bey konuştukça döviz kurlarının yükseldiğini duyuyordum.Fakat şahit olmamıştım. Nasıl olur diye sorular aklıma gelirdi. Uluslar arası şartlarda böyle bir şeyin mümkün olmaması gerektiğini düşüyordum. Ama ilk defa döviz kurlarıyla canlı olarak nasıl oynandığını bu konuşma sırasında gördüm. Tayyip Bey konuştukça döviz kurları yükseldi, konuştukça yükseldi. 12,00 TL’lerden 13,50 TL’ye kadar yaklaştı. Hem de 20-25 dakika gibi kısa sürede.

Nasıl olur böyle bir şey? İnanması zor. Çünkü döviz kurlarının yükselmesi için piyasa koşulları oluşması gerekir. Birileri döviz ihtiyacını karşılayamamış olması gerekir ki yükselsin. Ortada böyle piyasa koşulları yok. Piyasa koşulları aynıyken bir konuşma üzerine eğer döviz kurları yükseliyor ise burada kasıt aramaktan başka bir ihtimal kalmıyor.

Birileri döviz kurlarının belirlendiği bilgisayarların başına oturmuş Tayyip Bey konuştukça kurları yükseltiyor ve bu ülke ile bu toplum ile adeta dalga geçiyor. Bunun başka anlamı yok. Hem de bu iş öyle yurtdışı değil Türkiye içinden birilerinin bunu yönettiği kesin. Aksi takdirde Tayyip Bey konuşurken dövizdeki yükselişi yurtdışı sistemlerle anlık görüntü yapamazsınız.

Açık ifade edeyim. İktidar olmak ülkeye, vatandaşa ve iktidarın bizzat kendisine kurulan bu tür tuzakları bozmaktır. Dalga geçer gibi bir süredir bu oyunu kuran ve alet olanların bulunup gereği bugüne kadar yapılması gerekiyordu. Yapılmamışsa halen dalga geçer gibi oynuyorsa bu iktidar zafiyetini gösterir. Bir ülkeyle, vatandaşla birilerinin kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaya iktidarın zafiyeti varsa bile devlet izin vermemelidir. İktidarın zafiyetinden söz edilse bile eğer devlet varsa bu oyuna nasıl müsaade eder? Yazık.

Devletin bu konulara müdahale edecek legal yolları vardır. Eğer legal yolları aşıyorsa illegal gücü vardır. Bir süredir hem ülkeyle, hem iktidarla en önemlisi de vatandaşla kedinin fare ile oynadığı gibi oynayanlara karşı legal ve illegal yüzünü gösterme vakti gelmiş geçiyor. Eğer bu konuda devletinde zaafı varsa hainleri başka yerde aramayalım.

Daha önceki yazılarımda açıkça ifade ettim. Türkiye ve dünyada iktidarlar ekonomiye müdahale edemezler. Sadece ekonomiyi idare ederler. Asıl güç varlığından söz edilen devlettir. Eğer birileri beğenmedikleri iktidarların gidişini sağlama adına devletin zafiyetini göze alıyorsa burada durmak lazım.

Bir süredir bazı duyumlar alıyordum. Bütün market zincirleri şubelerinde ancak %15-17 düzeyinde mal bulundurma stratejine geçtiklerine yönelik karar aldıklarını. Güya bu muhtemel yağmalamaya yönelik bir tedbir diye gerekçeye dayanıyordu. Fakat tam tersi özellikle 10-15 kalem temel gıda ürünleri konusunda toplumda “Yokluk” algısı oluşturmaya yönelik hazırlıkmış. Hatta bu konuda bir komite kurulmuş.

Resmen kaosa gerekçe oluşturma hazırlığından söz ediliyor. Tıpkı döviz kurları ile oynandığı gibi temel gıda konusunda da önümüzdeki günlerde benzeri gelişmeleri bekleyin.

Devletin istihbarat teşkilatı ne işe yarar bilmiyorum. Ama olup bitenleri karşıdan seyrettiği kesin. Yoksa bu tür oyunları kuranların cesareti imkânsız. Aksi takdirde devletin legal ve illegal kurallarının çoktan işlemeye başlaması gerekiyordu.

Devlet bugün işlemeyecek ise ne zaman işleyecek?

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…