REFERANDUMA GİDERKEN BİLMEN GEREKEN (2)

Dünyanın gözünü üzerinden bir an olsun ayırmadığı coğrafyadayız.
Çok duydunuz biliyorum, ama hatırlamanız için tekrar edeyim şu malum sözü:
"Türkiye, yönetimi Türklere bırakılacak kadar fakir ülke değildir.." 
Dün bu sütunda okudun.
Türkiye, komşularıyla iş yapmaya kalktığında, hemen DEAŞ adında bir örgütün hem bizim, hem Ortadoğu'nun başına bela edildiğini..
İran'a uygulanan Amerikan ambargosunu takmadığımızda, içerideki hainlerin Halkbank'a yaptığı operasyonu da biliyorsun. 
Amerikan'ın Kuzey Irak ile Suriye'nin kuzeyinde PYD/YGP yani PKK terör örgütüyle iş tutmaya başladığını da gördün. 
O zaman, Lüleburgaz'dan Lütfullan Karataş kardeşimin benimle paylaştığı analizi okumaya devam edelim. 
Önce neyin ne olduğu daha net anlaşılsın diye  Ortadoğu ve Suriyeliler meselesine girmeden size bir iki örnek daha vereyim:
1- R. Tayyip Erdoğan; “Dershaneleri kapatacağız” demişti. Şok olmuştuk hep birlikte ‘nasıl böyle bir şey yapar’ diyerek. Bize göre orda Gülenciler gençlere Allah'ı, namazı öğretiyordu, Vatanını seven insanlar yetişiyordu. Geldiğimiz nokta ortada. 
Meğer o dershanelerde bu ülkeyi sırtından hançerleyen, ABD uşakları yetişiyormuş. 17 Aralıkta Halkbank operas-yonuyla Türkiye'yi sırtından hançerleyenler de onlardı.
2- Erdoğan, özel yetkili mahkemeleri kaldırdı. Yine şok olmuştuk. Bizim gözümüzde onlar darbecilerle çetelerle mücadele ediyordu. Sonradan gördük ki 17 aralık operasyonunu hazırlayanlar onlar, 25 Aralıkta Marmarayın, Hızlı trenin, 3. Köprünün, HES'lerin, Kanal İstanbulun, kısacası Türkiye'yi uçuracak projelere imza atan müteahit ve iş adamlarının tutuklan-masını isteyen yine onlardı. Erdoğan'ı tutuklamaya kalkan yine onlardı. 
15 Temmuz’da, şerefli ordumuza sızan şerefsizlerle darbe girişimine kalkışan, ülkemizde iç savaş çıkarmaya çalışan da onlardı.
Bunları zaten biliyorsun. Şimdi asıl konuya geçelim;
Erdoğan bizim gibi düz bakmıyor. Ona devletten gelen bilgilerle hareket ediyor.  Biz önümüzü zor görürken, O ise İstihbarat kurumlarından gelen bilgilerle dünyanın her yerindeki olayların perde arkasındaki gelişmelerini görüyor ve ona göre karşı hamleler yapıyor.
Erdoğan, 'Suriye'lilere vatandaşlık vereceğiz' dedi. Dünyada ilk tepki hangi ülkeden geldi biliyor musunuz? İngiltere..
“Türkiye’nin Suriyelilere vatandaşlık teklifi AB anlaşmasını tehlikeye atıyor” dedi. 
Nedense aynı İngiltere, kendi ‘Avrupa Birliği işlevini yitirmiştir’ diyerek AB’den ayrılma kararı aldı!
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu deme de dur şimdi!
Neyse bunu geçtik.
Peki İngiltere ve Avrupa Birliği ülkeleri daha düne kadar "Suriye'lileri siz alın, başımıza bela etmeyin, size maddi destekte veririz" diye yalvarıyordu. Türkiye'nin Suriyelilere vatandaşlık vermesine sevinmeleri lazım, 'kurtulduk Suriyelilerden, artık gelmezler' demeleri gerekmez miydi normalde..
Peki birden ne olduda karşı çıkmaya başladılar? 
İşte işin püf noktası burası..
***
Size bir örnek vereyim;
Hatay, Fransa'nın mandası altındaydı. Türkiye'ye nasıl katıldı, nasıl Türkiye'nin bir ili oldu biliyor musunuz? 
Savaş ortamıydı. Hatay Suriyeli Arap kardeşlerimizin yoğun olduğu bir il. Önce dillerini Resmi dil olarak Türkçe ilan ettiler, Sonra Türkiye'nin desteğiyle bağımsızlık ilan ettiler, Sonra referanduma gidip “Türkiye'ye bağlanmak istiyoruz” dediler ve Türkiye'ye katılıp, Türkiye'nin bir ili oldular.
İşte Avrupa Birliği üyesi ülkelerin gördüğü, bizim muhalefetin göremediği gerçek tam da bu.. 
Ne diyordu rahmetli Turgut Özal;  “Dünya biliyor, Musul - Kerkürk bizimdir, eninde sonunda alacağız..”
Ey okur!
Türk Silahlı Kuvvetleri, “Fırat Kalkanı” operasyonu için düğmeye bastığında en çok yaygara koparan ülkelere bakarsan daha iyi görecek, anlayacaksın Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte verilmeye başlayan savaşın ne manaya geldiğini ..
***
MUSUL-KERKÜK İNGİLTERE'YE BIKARILMASAYDI!
Kardeşlerim, 
Musul ve Kerkük’ten söz açılınca araya girerek minik bir anekdot aktarayım.
Türkiye’nin günlük petrol ve petrol ürünleri tüketimi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 610 bin varil. Bu tüketimin 47 bin varili Türkiye'de üretilirken, 554 bin varili ithal ediliyor.
Şimdi sıkı durun.
Musul ve Kerkük’te günlük petrol üretimi tam 2 milyon 750 bin varil..
Düşünsenize bir kere, 1926 Ankara Antlaşması ile İngiltere’ye satılan Musul ile Kerkük, bugün tıpkı Hatay gibi  Türkiye’nin illeri arasında yer alsaydı ne olurdu?
İhaneti gör ey benim güzel kardeşim..
Ha.. 
Bu arada hâlâ bize ne; 
Musul ve Kerkük’ten, Halep, Şam, Küdüs, Filistin, Suriye ve Irak’tan diyen varsa 
Çanakkale’de yatan şehitlere bir baksınlar..
Belki utanmaları vardır, yüzleri kızarır, vicdanları sızlar da Allah’tan bağışlanmayı dilerler..
Yarın da konuşmaya devam edeceğiz, Ortadoğu ve Suriyeliler meselesini...
Çünkü 16 Nisan’da neyi oylayacağını çok iyi bilmesi gerekiyor Türk seçmeninin.
22 MART 2012