Memleketimizde Herhalde milletimizin dertleriyle yeterince ilgilenen İdareci, müdür ve memurların kıtlığından dolayı olsa gerek,   Kaht-ı Rical (kaliteli devlet Ricali, buna İdareci, Müdür ve memur da diyebiliriz kıtlığı) yaşadığımızı maalesef her gün ekranlarda gördüğümüz olumsuz manzaralara bakarak söyleyebiliriz, İnsancıl, sevecen ve güler yüzlüleri elbette bu kategorinin dışında tutmak şartıyla. Resmi dairelerde, Hastanelerde, Belediyelerde ve diğer Devlet kurumlarında milletimiz neden bağırır çağırır, bu güne kadar bu hiç araştırıldı mı acaba?

Hastanelerde, Hastanelerin acil bölümlerinde vatandaşımız neden doktorla kavga eder? Neden doktora saldırır, şehir otobüsü şoförü yolcu ile neden kanlı bıçaklı kavga eder? Kurumlarda, Bankalarda, Sosyal Güvenlik kurumlarında  Belediyelerde neden vatandaşlarımız memurlarla ağız dalaşı yaparlar?. Bu konular üzerinde uzun uzadıya araştırma yapılmalı ve vatandaşımızla idarecilerin, memurların ve müdürlerin münakaşalarına (buna kavgasına da diyebiliriz) insancıl yöntemlerle bir an evvel çare bulunulmalıdır.

Ağır yaralanmış hastasını perişan halde hastaneye getiren vatandaş acaba neden doktora saldırma gereği duyuyor (!) şehir otobüsüne binen vatandaşımız neden şoförle kavga ediyor. Veya elinde elektrik faturası ile su faturası ile ilgili kurumun müdüriyetine gelen vatandaşımız neden bağırır çağırır, giderken de neden pür hiddet ;  (böyle devletin de, böyle Müdürün de, böyle kurumun da böyle memurun da, böyle Belediyenin de diye, sin Kaflı konuşur) acaba bu hiç araştırıldı mı?

Zannetmiyorum. Müdür veya memur güler yüzlü ve vatandaşın işi ile ilgileniyorsa  vatandaşımız; benim ne güzel Devletim var, der. Müdür veya memur ilgisiz asık suratlı ise ; bu defa başlar, böyle devletinde, böyle müdürün de diye saydırmaya.

Çünkü müdürler ve memurlar milletimizin gözünde Devlet mesabesindedir Meselâ; bir kaza sonucu kanamalı bir hasta hastaneye büyük bir telaşla getirildiğinde, acilde bulunan doktor veya ilgili hastabakıcı gelen yaralıya ihtimam gösterse, hatta hastanın ızdırabını biraz olsun paylaşsa, hatta bu paylaşımı hasta sahibine biraz olsun hissettirse hasta sahibi doktora karşı minnet hisleriyle mi bakar, yoksa bugün olduğu gibi sille tokat doktora veya ilgili hastabakıcıya saldırır mı?

Almanya da hastaneler bir çiçek bahçesi gibidir. Hasta sahipleri hastaneden ve personelden memnun oldukları için hastaneye çiçeksiz gelmezler. Doktorları, Hemşireleri, Hastabakıcıları velhasılı hastaneyi çeşit çeşit, demet demet çiçeğe gark ederler. Eee bizde de öylemi? Ne gezer. Güler yüz ve alâka yoksa hasta sahibi elbette hastaneye çiçekle gelmez ve hastane de çiçek bahçesine dönmez.

Hasta sahiplerinin hastaneye deve dikeni getirmediğine şükredelim  (!) Tabii istisnalar hariç. Haksızlığa uğradığı zehabına kapılarak ilgili kurumun müdürüne gelen vatandaşımız müdür beyden insani bir alâka ve yakınlık görse, anlayamadığı konu hakkında bilgilendirilse bağırıp çağırır mı?, yoksa teşekkür ederek çiçekle memnuniyetini mi izhar eder ve kurumdan veya hastaneden güler yüzle mi ayrılır? (Her nedense özel hastanelerde kavga gürültü ve memnuniyetsizlik bu güne kadar pek duyulmadı) dersek yeridir.

Şehir otobüsünü ralliye çıkmış  çılgın ralliciler (!) gibi kullanan , otobüsteki yolcuları bir oraya bir buraya savuran otobüs şoförü yapılan ikazlara da kulak tıkarsa elbette yolcuların önce sözlü daha sonra fiili müdahalesiyle karşılaşmaz mı? Misaller daha da çoğaltılabilir.

Bu durumda halkımızla muhatap olanların, Doktor, hastabakıcı, hemşire, müdür, memur, şoför Vs. daha dikkatli olması ve vatandaşlarımızın tahammül sınırlarını zorlamaması gerekmez mi?

Evelden bakkallarda veya esnafımızın dükkânında, müşterinin görebileceği yerlerde‘’Müşteri velinimetimdir veya Müşteri daima haklıdır’’ diye bir levha bulunurdu. Marketler çoğalınca bu gelenek de unutuldu gitti.

Bu ne demektir?  

Vatandaş daima haklıdır demektir. O halde vatandaşın haklılığı ilgililer tarafından yeniden vatandaşa tanınmalıdır. Hastane personeline, doktorlarımıza,  Devlet dairesindeki Müdür ve memurlara, Şehir otobüslerini kullanan şoförlere Vatandaşlarımızın onların velinimeti oldukları mutlaka hatırlatılmalıdır.

Vatandaşla en fazla karşı karşıya gelen sağlık kuruluşlarında, Belediyelerde, diğer kurumlarda ve otobüslerde, Müdür, memur, şef, şoför Vs. gibi ilgililer bunu kendiliğinden yapmıyorlarsa şehrimizin en yüksek mülki amiri tarafından usulünce ve bir talimatla uyarılamazlar mı?  

Hastamız, vatandaşımız, yolcumuz bizim velinimetimizdir, bunlara karşı daha dikkatli davranmalısınız denilemez mi? En önemlisi kanunlar mutlaka vatandaş lehine yorumlanmalıdır. Aksi, zulüm ve çatışma doğurur ve doğuruyor da….

Modern dünyamızda kanunlar hep vatandaş lehine kullanıldığı için resmi dairelerde bizdeki gibi çatışma olmamaktadır.

Bir misal vermek gerekirse 72 milletten insanların bulunduğu Almanya’da insanlar ayrı, lisanları da ayrı ayrı olduğu halde resmi dairelerde, Hastanelerde katiyen kavga ve gürültüye rastlanmaz. Otobüs şoförleriyle yolcular çatışmaz.

Neden?

Çünkü Devlet memurları kanunları milletin lehine kullanır ve milletin bilmediklerini sabırla ona izah eder, vatandaşı sonuna kadar dinler. Çünkü memurlar vatandaşın, kendilerinin velinimeti olduklarını bilirler.

Devletin hakkını koruyorum diye vatandaşla kavga etmezler. Devlet hakkını her halûkarda korur, sen devletin memuru veya müdürü olarak vatandaşın hakkının korunmasına yardımcı ol ki, kavga gürültü olmasın zulüm doğmasın.  

Her akşam televizyonların 45 dakikalık haber bültenlerinde en az 30 dakika doktora saldıran, memurla kavga eden, şoförle yumruklaşan yolcuların haberlerini dinlemekten bu millet bıktı usandı artık.