RÜŞVET(!) MİYDİ ?

Uzun süredir belediyedeki makam odamın kliması arızalı. Ne zamandır yenilemeyi düşünüyordum. Güya aklıma parlak bir fikir geldi.

Bugünlerde belediyeler birbiri ardına patlıyor.

Dokunduğun yerden pislik, irin ve cerahat akıyor.

Belediyelerin geniş sorumluluk alanları ve devasa iştirakleri ile bütçeleri ve işleyişleri bir dereceye kadar özerktir. Büyükşehir belediye başkanlarının çoğu bir çok bakanlıktan daha büyük bütçeyi yönetir.

Ama özerklik ve rahat kullanabildikleri bütçeleri, özellikle de imar planlarındaki değişiklikler farklı kanallardan yolsuzlukların önünü çok rahat bir şekilde açabiliyor.

Beş kat imar izni olan bir 8-10 blokluk bir adanın iznini sekiz kata çıkarmanın arsa sahiplerine ve müteahhitlere kazandırdığı kârlılığı ve bunun rüşvetçi kansız yönetimin şahsi menfaatine faydasını varın siz hesap edin.

Bloklarda katta iki daire varsa ilave 60 daire yapar ve bu imarı çıkaran yöneticiler 10 dairesini kendine hak(!) görür.

Rakamlar asla abartılı değil. Özellikle de metropol şehirlerde milyon dolarlar çok basit kalıyor.

Neyse!

Bunlar kamuoyunun göz önünde ve adaletin projektöründeki olaylar zaten.

Biz kendimizden dem vuralım.

Hikayelerimiz kendimizden olsun.

KLİMA İSTEDİM…

Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığım dönemde, ilçemizde o günün rakamıyla (2013) iller bankası aracılığı ile dört buçuk milyon liralık bir sosyal tesis inşaatı yaptırdık.

Yapım sürecinde belli aralıklarla hak edişler olur ve müteahhit firma hak edişini başkanlığa imzalattırdıktan sonra iller bankasından ödeneğini alır.

Başkanın 3-5 günlük şehir dışı ziyareti sırasında, başkan vekilliği yapıyorum.

Yine hak ediş var. Mühendislerimiz gerekli tüm incelemeleri yaptı ve “olur” u verdi. %20 lik bir ödeme alacak müteahhit. 2013 rakamıyla bir milyona yakın bir ödeme. İmza yetkisi bende.

Uzun süredir belediyedeki makam odamın kliması arızalı. Ne zamandır yenilemeyi düşünüyordum. Güya aklıma parlak bir fikir geldi.

Müteahhit firmanın müdürü hak ediş dosyasıyla imza için geldiğinde çay kahve içerken ben;

- “Murtaza bey(isim uydurmadır), benim odanın kliması da arızalı, sizin iklimlendirme firmasına söyleseniz de buraya da 20 bin BTU luk bir klima taktırsanız?”

Hak ediş için imzasını dört gözle bekleyen firma müdürü;

- “Tabi başkanım. Sözü mü olur. Ben haftaya taktırayım hemen. Belediyeye hediyemiz olsun.”

Hak ediş dosyasına imzayı attım ve müdürü uğurladım.

BAŞKAN’IN BLOKESİ

İki gün sonra başkanım geldi.

Başkana durumu izah ettim. Dedim ya belediyeyi kâra soktuğum için de gayet rahatım.

Başkan’ım düşündü, taşındı ve;

- “Bak Cemal’im. Bunlar klimayı getirip belediyeye takarlarsa, bize maliyeti gerek maddi gerekse manevi daha pahalıya gelir. Üç gün sonra, binayı bitirdiklerinde yapılan işin son teslimi için kontrole gittiğinde, sağda solda ince işçiliklerde bozukluk, tesisatlarda arıza ya da teknik şartnameye uygunsuzluk gördüğünde klimanın hatırına görmemezlikten gelirsen hem maliyeti daha pahalıya gelir, hem de vebale girersin.

Git, 21-f’ye göre (Doğrudan temin) al klimanı, taktır odana. Başımız dik olsun” dedi.

Haklıydı.

Öyle de yaptım.

Yani belediyeye bir hediye kıvıralım dedik, onu da başkan rüşvet diye aldırmadı. İyi de yaptı.

ÇALMAK ÇOK KOLAY!

Düşünsenize;

Ortalığa saçılan onlarca yolsuzluk ve dönen paraların karşılığında kimler nelere göz yumuyor ve ülke nasıl elden gidiyor.

Biri milyon dolarlarla cebini, malını ve mülkünü doldururken, diğeri İstanbul’un olmadık yerlerine çöreklenebiliyor.

Ya da hırsızların en çok yaptığı şey.

Naylon bir şirket. Fason bir hizmet alımı. Adrese teslim bir ihale. Hileli iş teslimi.

Sonra…

Sonra devletten gelen 500 milyonu şirkete transfer.

Ardından 400 milyonu bavul ile elden geri al.

Kiralanan araç nerede? Yok. Plakalar göstermelik.

Hizmet alımı için iş nerede? Kağıt üstünde.

Konser, sanatçı, sempozyum, organizasyon? Yaptık, iş bitirmeyi imzaladık bitti.

Bunlar o kadar basit ki.

BİR DAİRE, İKİ OTOMOBİL!

Bana gelince.

Daha önce de bahsettim zaten.

Sanırım çok koymuş ki, bi daha bahsediyorum.

Bu fotoğrafı da 10 yıl sonra ikinci sergileyişim.

Son günlerdeki Türkiye’nin gündemi belediyeler, belediye başkanları, yolsuzluk, aile ve akrabaların menfaatlenmesi, irtikap, kamuyu zarara sokma ve zimmet olduğu için işin maddi boyutunu tam da bu dönemde eğileceğim.

Babamız çifti. Anamız hoca kızı.

Ticareti sevdik. Çeşitli ticari girişimlerimizden sonra 3-5 kazandık. İşimizi önümüze kattık. Siyaset ve başkanlık öncesi genç yaşta 2 daire, 2 de otomobil sahibi olmuştum.

Başkanlığa geldiğim ilk hafta yazı işleri müdürü ve mali hizmetler müdürü arkadaşları odama çağırıp;

Doğrudan veya dolaylı olarak benim işyerinden bir toplu iğne dahi belediyeye girmeyecek” dediğime kendileri de şahittir.

Beş yıllık belediyecilik sonunda işyerine uğrayamamaktan, siyasi hizipleşmeden dolayı müşteri kaybetmekten, işlerin tamamen düşmesinin de etkisiyle, bir daire ve iki otomobilimi kaybetmiş olarak buldum kendimi.

Sonra ilgisizlikten çökmüş işyerini de devredip, tebdili mekanı seçtik.

Bunu son zamanlarda yeni tanıştığım arkadaşlarıma anlattığımda, “Vallahi sen numuneliksin” diye gülüyorlar.

Hangi sebeple güldükleri beni ilgilendirmiyor.

O günleri hatırlarken, özellikle Fetö`ye keskin tavrım sebebiyle bir çok siyasi düşman kazanmış olmanın gamsızlığı ve alnımın aklığı ile hala başım dik bir şekilde yürüyebiliyorum.

Bundan daha bahtiyar durum olabilir mi?

Hele hele daha sonraları belediyelerde irtikap, görevi çıkar amaçlı kötüye kullanma, adam kayırma ve belediye teşekküllerine gayri resmi yollardan ortaklıkla menfaat sağlamalara şahit oldukça daha da şükrediyorum.

CHP’lisi AK PARTİ’lisi YOK!

Ve emin olun bunun CHP’lisi veya Ak Partilisi diye ayırım yok. Şahsiyet ve tıynet meselesi. Allah korkusundan, kul utanmasından çekinmeme meselesi.

Belediyelerin bütçe özerkliği, imkanları, varlıkları iştah kabartan bir yapı olduğu müddetçe yolsuzlukların önüne geçecek olan tek şey kanun değil, ahlak olacaktır.

Yolsuzlukların ebatı konusunda siyasi partili belediyeler arasındaki fark partisinin adı değil ahlaksızlığının boyutudur.

Mezhebi geniş olan göstere göstere malı hamutuyla götürür, biraz utanması olan ucundan götürür, adam kayırır, makam menfaatlerinden nimetlenir.

Giderken üzerimize alacağımız üç-beş kürek toprak.

Allah bizi hesabını veremeyeceğimiz kul ve millet hakkından hesaba çekmesin.

Nefsi günahlarımız için rahmetine sığınırız, ama diğerlerinin kurtuluşu yok.