Maske, mesafe, temizlik diyoruz…

Daha bu önlemler içindeki maskemizin ne olduğu belli değil.

Piyasa sahte maske dolu.

Bilim insanlarının dediği özellikte maske bulursanız ne mutlu.

Hiçbir koruması olmayan nitelikte maskeler çeşit çeşit fiyata satılıyor, vatandaşa zaten ekonomik olarak ek yük getiren ve aylardır cebine yeni bir yük bindiren maskelerde vatandaş n’apsın, çaresiz, ucuzunu tercih ediyor, eczane ve güvenilir yerden alacağına en ucuzu nerdeyse onun peşine düşüyor.

Sonuç itibariyle maskelerin çoğu sahte; koruma açısından da kendimizi kandırır haldeyiz.

İnsan sağlığı olduğunda şaşıracak gibi oluyorsunuz.

Ama neyimize şaşar haldeyiz ki?

Sağımız solumuz sahte’lik ve sahte’ci ile dolu değil mi?

Bal misal…

Arıları kandırıp bal yaptırıyorsunuz.

Piyasada gerçek bal bulmak kumda iğne aramak gibi bir şey.

Salçadan tutun zeytinyağına…

Sucuktan tutun tereyağına…

Sahte’lik yapan firmalar açıklanmıyor mu?..

Sonra?..

Sonrası yine devam.

O kadar çok sahteciliğe bulanmışız ki kanserojen ne varsa yiyoruz, içiyoruz.

Yediriyorlar, içiriyorlar.

Ama yaptırıma gelince orası vatandaşı pek etkilemiyor, çünkü zarar gören gördüğü zararla kalıyor.

Maske de böyle işte.

İllet bir virüsle tüm insanlık mücadele etme yolunda.

Bir kısım gözü paraya dönmüşler maske dedikleri nesneyi pazarlıyorlar, bilimsel kriterlerin hiç birine uymayan haliyle.

Covid-19 nedeniyle gündeme düşen “sahte maske” olayı dışında bir de “sahte rakı” olayı var ki; o da ayrı bir vak’a.

Çünkü günlerdir Covid ile yarışan bir metil alkol olayı gündemde.

Denilebilir mi, ucuz rakı alıyorsan, bunun riskini de alıyorsun.

Denilebilir mi gerçekten?

Peki o kadar yüksek vergilendirme olmasa, insanlar bilmedikleri ürüne yönelir mi?

Velhasıl yediğimiz içtiğimiz sahte…

Kullandığımız maskenin sahte olduğunu test etmek için kesip kat kat ayırmamız gerekiyor.

Kaçta kaçı kriterlere uyuyor, kaçta kaçı standart dışı?

Sahtecilik yaşamın her alanına öylesine girmiş ki.

Sadece satılan ve üretilen, sadece kullandığımız ve yediğimiz içtiğimiz değil hayatın her alanında sahte’lik yok mu?

Sahte hayatlar.

Sahte roller.

Çıkar için her türlü kılığa girmek.

Yalan yere yeminler.

Siyasetteki görüntü.

Mevki-makam için söylenen ve yapılan sahte’likler.

İşin daha kötüsü, sahteliğe prim veren bir yapı.

Hayatın her alanını bıraktık, sadece siyaset cenahında tam dürüstlüğü, tam doğruluğu getirebilsek diğer alanlarda böylesine sahtelik olabilir mi?..

Eğer konu devlet idaresiyse bu sahteliği de geniş yorumlamak, her türlü usulsüzlüğü ve hukuka aykırılığı da ekleyerek genişletmemiz gerek.

Bakın günlerdir Sayıştay raporlarını yayınlıyor bazı gazeteler.

Devletin neredeyse her kurumunun tel tel döküldüğünü, yakadan paçadan usulsüzlük ve hukuka aykırılık aktığını bizatihi Sayıştay açıklıyor da….

Kıyamet kopması…

Kimsenin yerinde duramaması gerek…

Sayıştay konuşuyor, Sayıştay dinliyor…

Sanki Sayıştay gibi bir kurum yok Türkiye’de..

Sanki Sayıştay Mars’tan yayın yapıyor…

İnsan düşünmeden edemiyor, bu kadar kayıtsız kalınabiliyorsa Sayıştay mı “sahte”(!) yoksa?

Biz mi sahteliği maske yaptık aklımıza?