Hastane tatilleri bazen en verimli okumalara vesile olur.
Bu seferki tatilde, 13 yıl önce yayımlanan ama hâlâ taptaze duran bir kitabı bitirdim. Alev Alatlı’nın “Beyaz Türkler Küstüler”i.
Okurken beynime değil, ruhuma yazıldı sanki.
Kitap, önceleri okuduğum İspanyol bir mahalle takımının çocuklarının hikayesine atfedilen sözlerle açılıyor.
Onların hikayesinin özeti şöyle idi:
Veletler oynadıkları her maçı farklı skorlarla kaybediyor. Rakip kalelere attıkları tek gol yok. Aylar geçiyor, hâlâ galibiyet yok.
“Bizimkiler niye hep yeniliyor? Hafi yenilmeye de bir şey demiyoruz da niye gol atamadık” diye soruyorlar antrenöre.
Aldıkları cevap tarihe geçiyor:
“Biz oyunu kaybetmedik. Sadece vakit yetmedi…”
★
Alev Alatlı bu son cümleyle başlıyor Türkiye’nin son elli yılının röntgenini çekmeye.
“Orda Kimse Var mı?” serisinin beşinci kitabı olan Beyaz Türkler Küstüler, dünden bugüne, bugünden yarına ışık tutan bir bilgi hazinesi.
Kapadokya ziyaretimde kendisiyle yaptığımız o uzun sohbet hâlâ gözümün önünde..
★
Balıkesir’den Balya’ya, Susurluk’tan Ayvalık’a uzanan yol hikayesinde Alatlı, uzaktan kumandalı devşirmelerin ihanetlerini, Anadolu insanının direncini, çaresizliğini, umudunu anlatıyor.
Sağ-sol kavgalarından PKK’nın laboratuvar ortamında nasıl üretildiğine, bebek katili Apo’nun Eski Ahit’teki Yehova’yı kendine örnek alıp militan devşirdiğine, Ortadoğu’da dönen trilyon dolarlık petrol ve doğalgaz kapma savaşına kadar her şey var kitapta.
“Karakol devletçikler” öngörüsü bugün harf harf gerçekleşiyor.
Kendilerine Müslüman feminist diyenlerin dergilerine “İştar” adını koyduklarını da bu kitaptan öğrendim; kadim putperest tanrıçayı diriltmenin adına “özgürleşme” dediklerini…
★
Alatlı, yaşadıklarımızı Hollywood senaryosuna benzetiyor:
“Ne geçmişler uyduruldu, ne tarihler düzenlendi, ne kahramanlar, ne hainler yaratıldı, ne donlar biçildi insanoğluna…
Zamanın ruhu müsaitse, girişim siyaseten doğruysa olay gerçekmiş değilmiş hiç önemli değildir.”
Aristo’ya harcadığımız mesainin üçte birini Ba’al Şem Tov’a harcasaydık, diyor, terminolojiden kopmaz, yeni dünya düzeninin dilini bu kadar geç çözmezdik. Korunaksız kalmazdık.
Bu ülkede hukukun, vicdanın, ahlâkın yerini bulması için daha kaç kuşak lazım, diye soruyor; cevap veremiyor.
★
Umutsuzluğu açık. Ama son cümleleri yine de Anadolu’nun direncini haykırıyor:
“Anadolu’da çare tükenmez, cengâverde tükenmez.
Saf tutuyoruz. Arsız, yersiz, değersiz, ilkesiz, haddini bilmez, bayağı, küstah, mürai, tufeyli, rüküş, sokak kurnazı, korkak, zevzek, müptezel, basmakalıp, palavracı, hoyrat, içtenliksiz, sevgisiz, pespaye, nekes, terbiyesiz, aşağılık, ahlaksız, kalleş cepheye karşı omuz omuza! Don Kişot ve Sancho Panza yel değirmenlerine karşı ne dersiniz?”
★
Bir solukta okudum.
Ruhuma ilaç, bedenime serum gibi geldi.
Dün yaşananları anlamak, yarını öngörmek isteyen herkese hararetle öneririm.
Beyaz Türkler Küstüler, hâlâ vakit varken okunmalı.
Mekânın cennet olsun güzel insan.
Sözlerin öğüt, hatıran direnç oldu bizde.
Seni unutmak ne mümkün.
★
Herkese sağlık ve afiyet diliyorum.
Hayırlı ve bereketli haftalarınız olsun.
#08Aralik #RamazanDemir #KendimeNotlar