Bir süredir iç gündemin siyaset ayağı ile ilgili kalem oynatma fırsatı olmadı. Biraz da bilerek fırsatları kollamadım.

Türkiye’de siyasetin dışında da ciddi konular var. Hatta siyaset yazmak çoğu zaman zaman israfı olarak.

Çünkü siyasetin bugünkü aktörleri toplumu farklı tartışmalarla oyalama görevinden başka bir vazife üstlenmediklerini görüyorsunuz. Asıl konuların gündeme gelerek çözüm yolu bulunmasını bu tartışmalar ciddi derecede gölgede bırakıyor.

Bunu anlamak için sahaya inmek, farklı toplum kesimleri ile temasa geçmek yeterli. Bugün siyasetin gündemi ile toplumun gündemi neredeyse 180 derece ters. Bugün ne iktidar ne de muhalefet çözüm odaklı olmaktan uzak. İktidar işleyen sistemi aldığı tedbirlerden kaynaklandığını zannediyor. Oysa bütün olumlu ve olumsuz durumlar kendi işleyişini zamanla oluşturur ve sistemini inşa eder.

Gerçekten son bir aydır işim gereği üretim sektörünün bir alanında yaptığım çalışmalarla gördüm ki bürokratik yapı bu ülkenin önündeki en önemli engel. Bu bürokratik anlayış son yıllarda ülkenin yaşadığı sosyal toplumsal ve ekonomik sorunların kaynağını oluşturuyor. Siyaset kurumuna da hissedilenin çok ötesinde zarar veriyor.

Bugün için bürokratik yapıya hâkim olan zihniyetin tek amacı olduğunu görüyoruz. Ya sahip oldukları mevkileri korumak, ya da daha fazla güç elde edilebilecek kapıları zorlamaktır. Aslında bugünkü siyasetin toplumdan kopuk olmasının nedeni de bürokratik yapıdır. Çünkü siyaseti besleyen ve onun öngörü ve gelecekle ilgili stratejisini belirleyen altyapıyı bürokrat kadrolar besler. Bugün Bürokrat yapılar siyasetçilere rahmet okutacak şekilde sadece kendilerine ve çevrelerine çalışmaktadır.

Kısaca bugün yaşadığımız belirsizlikler siyaset kurumunun da , bürokratik yapının da toplumun gerisinde kalmasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yılına doğru yol alıyoruz. Var olma savaşından varlığını hissettirme dönemine doğru gidiyoruz. İşte bu dönemde Türkiye’de siyaset kurumunun, bürokratik yapının toplumsal yapı ile senkronlu bir düzleme oturması gerekmektedir.

Bunu yapacak olan ve harekete geçirecek olan siyaset ve siyaseti temsil eden yapılardır. Oysa bugün siyaseti temsil eden yapıların toplumu okumakta çok zorlandıkları görülmektedir. Toplumu okumaktan uzak kalan her siyasi yapı önümüzde yıllarda eriyip gidecektir.

Türkiye 2023’e yepyeni bir siyaset anlayışı ile yepyeni bir toplumsal bakışla ve ülkenin gelişmesinin önündeki engel değil tam aksine bu gelişmenin lokomotifi bir bürokratik anlayışla girmek zorundadır.

Aksi durumda bir 100 yıl daha varlığını hissettirmek yerine var olma savaşı vermek zorunda kalırız.

Kalın sağlıcakla…