Geçen yıl Cumhuriyet Bayramı’nda 636 bin 812 kişi ziyaret etmiş Anıtkabir’i.
Bu yılın 29 Ekim’inde 1 milyon 96 bin.
Geçen yıl Ekim ayında toplam 981 bin kişi ziyaret etmiş.
Bu yıl Ekim ayında ziyaretçi sayısı 1 milyon 272 bin olmuş..
Bu artışın tek sebebi var: Saygı.
Ne yapılırsa yapılsın, ne kadar silinmeye çalışılırsa çalışılsın; ne kadar yok edilmek istenirse istensin tam ters etki yapıyor farkında mısınız?..
Sevgi ve saygı daha da büyüyor.
Daha da anlamlanıyor.
Daha da gerçeğe dönüşüyor.
Ne kadar Atatürk’e saldırılırsa o kadar daha çok sarılıyor Türk Milleti Atasına.
Ne kadar hakaret edilirse o kadar daha çok korumaya alıyor Türk Milleti Atasını.
Çünkü akıl,… varsa bir gram akıl… Varsa biraz olsun sağduyu… Varsa biraz tarih bilinci… Olağan sonucu budur zaten.
Atatürk’ün yaptığını görmezden gelemezsiniz.
Ölümünden 80 yıl geçmiş…
Hakkında yazılan kitaplar okunma rekorları kırıyor…
Saygıdır bu.
Söyledikleri, ileri görüşlülüğü, isabetli kararları ile Türkiye’nin bugünkü halini bile o zamandan tasvir edebilmiş.
Başka bir memleket olsa…. Özellikle hani o zavallı saldıranlar var ya… Oralarda inanın bizdeki gibi bu kadar ahmaklığı tavan yapan göremezsiniz bir arada…
Saldırmak için, laf söylemek için, kötülemek için aklın sınırlarını zorlayan ne kadar “manyaklık” varsa “ciddi ciddi” konuşuyorlar.
Ters tepiyor ama.
Sevgi zaten yüce.
Ama saygı artıyor asıl.
Hayranlık büyüyor, daha çok okunuyor, ilkeleri ve hedefleri daha çok anlaşılıyor. Daha çok saygı duyuluyor.
Çünkü bugün yaşanılan yanlışlar, bugün Türkiye’nin uluslararası platformlarda bulunduğu konum, bugünün siyasetinin seviyesi, O’nun ne kadar zor bir iş başardığını, ne kadar haklı olduğunu gösteriyor sonuna kadar.
Tarımdan tutun bankacılığa kadar, çevreden tutun eğitime kadar, kültür sanattan tutun ilme kadar bugünün çağdaş batılı devletlerinin tam yol olarak belirlediği her şeyi kendisi ve Türkiye için taa 1923’lerde hedef koymuş.
O’nun gösterdiği ilkelerden 1950’li yıllardan sonra sapılmasaydı Türkiye çok daha farklı bir yerde olacaktı bugün.
Yine de umutluyuz. Yine de inançlıyız. Yine de kararlıyız.
Her saldırı, O’nun büyüklüğünü bir kez daha ortaya çıkararak vidanı ve aklı olan herkesi kendiliğinden O’nun paydası altında birleştiriyor; o kadar aklı olmayanlar ise kendi çukurlarında oynayıp kendi karanlıklarında boğuluyorlar.
Bakınız dün 9 Kasım ve günlerden Cuma idi.
Cuma Hutbesi’nde “sağlık” konusunu işledi Diyanet.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölüm yıldönümünde dahi, bir kelime ile bile olsun hutbesine almadı.
N’aptı Diyanet şimdi?.. Görmezden geldi, es geçti, şaşırtmadı, kendine yakışanı yaptı!!
Ama gerçekten kendine yakışan bu mu?.. Atatürk olmasaydı , o yıllarda emperyalizmin elinde olan İslam bugün bu topraklarda olabilecek miydi, ezan okunabilecek miydi camilerimizden?..
O yüzden yakışmıyor elbet Diyanet’e. Diyanet siyasetin oyuncağı değildir. Kişilerin keyfinde de olamaz. Salt bu örnek dahi, ne kadar bir sığlıkta yaşandığının, ne kadar küçük ve basit hesaplar yapıldığının hazin ve çarpıcı gerçeği değil mi?
Bugün 10 Kasım. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 80.yılı.
“Beni görmek demek ille yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu yeter” demişti.
İçin rahat olsun Ata’m.
Seni görmedik ama Senin düşüncelerini, ilkelerini, duygularını anlıyoruz, inanıyoruz, yaşıyoruz.
Rahat uyu Ata’m.
İlkelerinin ve en büyük eserin Cumhuriyet’in bekçisiyiz.
Özlemle, sevgiyle.
Sonsuz saygıyla.