Lige,  kulüp başkanı Tuna Aktürk başta olmak üzere ekibindeki diğer isimlerin verdiği "Bank Asya" sözüyle başlayan Balıkesirspor, sergilediği performasla "ligde tutunalım yeter" dedirtti.
15 maçta 5 galibiyet, 3 beraberlik ve 7 yenilgi alan kırmızı-Beyazlı takım, rakip filelere 19 gol kaydederken, kendi kalesinde ise 21 gol gördü. 18 takımlı ligde 18 puanla 11. sırada bulunan  Balıkesirspor, zirvedeki Konya ve Elazığ takımlarının 15 puan gerisinde, lig sonuncusu Pursaklar ile Dardanel'in 6 puan önünde yer alıyor.
PERŞEMBENİN GELİŞİ...
Bal-Kesler, Ofspor deplasmanında elde edilen 1-1'lik skorla lige adımını atarken, 2. hafta kendi sahasında Adana Demirspor'a 1-0 mağlup oldu. Adana maçı aslında kırmızı-beyazlı takımın bugünleri göreceğinin habercisi gibiydi. Çünkü, sezon aylar öncesinden açılmasına rağmen oynanan futbol, gelecek adına umut vermiyordu.
GALİBİYET KÖTÜ PERFORMANSI UNUTTURDU
3. haftada İstanbul'da Eyüpspor önünde elde edilen 2-0'lık galibiyet 'pembe hayallerin' gündeme taşınmasına neden oldu. Ardından iç sahada alınan 1-0'lık Pursaklar galibiyeti, hem yönetime, hem teknik heyete "şampiyonluk türküleri" söyletmeye başlattı. Bu maçta sergilenen futbolda rezaletti ama, galibiyet kötü futbolu unutturuyordu.
DİNÇEL'LE OLMAZ DİYENLERDE 'U' DÖNÜŞÜ YAPTI
5. haftada Fethiye sınavından 1-1'lik skorla dönen Kırmızı-Beyazlılar, kendi evinde Pendikspor'a 3-1 mağlup oluyordu. Bir hafta sonra aynı skorla Konya Şeker'e yenilen Bal-Kes, 'şimdi birlik zamanı' denilerek hatalar birkez daha görmemezliğe gelinip halının altına süpürülüyordu.
8. ve 9. haftalarda Belediye Van ile 1461'i kendi sahasında ağırlayan Bal-Kesler 2-0 ve 3-2'lik sonuçlarla 6 puanı hanesine yazdırıyor ve ortalık güllük gülistanlığa dönüşüyordu.
Her maça ayrı bir kadro çıkardığı için eleştirilen teknik direktör Selahattin Dinçel'e,  alınan 2 galibiyetle birlikte bir anda "övgüler" yağdırılıyor, yere-göğe sığıdırılamıyordu.

TAKKE DÜŞTÜ, KEL GÖRÜNDÜ AMA..
"Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar,  üçüncüsünde..." atasözü misali Bal-Kes, Elazığ'da 3 puan bırakıyor, ardından kendi evinde Tokatspor'a mağlup olmaktan son dakika golüyle kurtuluyordu. 12. haftada Kocaelispor'a 2-0 yenilip bayram öncesi taraftarını kara kara düşündürmeye başlıyordu. Hem teknik heyetin, hem de futbolcu kadrosunun YETERSİZ olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkıyordu. Yine 'şimdi birlik zamanı' denildi, herşeyin üzerine sünger çekildi.
13. haftada Sakaryaspor'u konuk eden kırmızı-beyazlı takım, çalkantılı bir dönem geçiren rakibini 3-0 yenerken ligde ilk kez net bir skor elde ediyordu. Bu galibiyet, pembe gözlük sahiplerini yeniden havaya sokuyor, "Hedef Bank Asya' naraları attırıyordu.
KADRO TERCİHLERİ YANLIŞ OYUNA MÜDAHALESİ SIFIRDI
Futboldan az-çok anlayanlara göre ise, Balıkesirspor'un gidişatı iyi değildi. Oynananan futbol tatmin edici değil, kenar yönetimin kadro tercihleri şaşırtıcı ve oyuna müdahalesi saç-baş yoldurtuyordu. Bunları dile getirenler ise, kimi çevrelerce "Balıkesirspor düşmanı" ilan ediliyordu.

YÖNETİMİN PANİĞİ FİLMİN SONUNU HAZIRLADI
14. ve 15. hafta maçlarındaki performans, 'Balıkesirspor düşmanları(!)nı" haklı çıkarıyordu. Şanlıurfa deplasmanında alınan 2-1'lik yenilginin ardından yönetim titreyip kendine geliyor(!) Tarsus İdman Yurdu maçı öncesinde futbolculara 5'er bin lira para cezası kesiyordu. Aslında bu cezanın haftalar öncesinde teknik heyete kesilmesi gerekirken, suçlu onun oluşturduğu kadro oluyordu. Üst üste alınan kötü sonuçlara rağmen suçlu aramayan, hesap sormayan yönetimin Şanlıurfa maçı sonrasındaki tutumu aslında PANİK halini gösteriyordu. Çünkü gidişat iyi bir gidişat değildi.
BAL-KES BALKES OLALI BÖYLE BİR TEKNİK ADAM GÖRMEDİ
Tarsus İdman Yurdu maçı ligin başından beri oynanan oyunun finali gibiydi.
"Gelecekteki hedefim milli takımı çalıştırmak" diyen teknik direktör Selahattin Dinçel, defansın en iyi isimleri arasındaki İskender ile sağ bekte oynattığı Fatih Kara'yı kızağa çekiyor, gol yollarındaki en etkili silahı olan Sinan Uzun'u da yedek kulübesinde oturtuyordu. Bu onun yaptığı ilk icraat değildi. Kadro yapısıyla her hafta oynuyor, ligin ilk devresinin bitimine 2 maç kala bile ideal 11'ini bulamıyordu. Aldıkları cezanın şaşkınlığıyla sahaya çıkan kırmızı-beyazlı futbolcular, büyük bir stres içerisinde, rakibine şuursuzca saldırıyordu. Rakip ilk bakışta 'mahalle takımı' gibi görünüyordu. Herkes 'farklı yeneriz' derken, beklenen gol birtürlü gelmiyordu. TEK SUÇLU, TEKNİK DİREKTÖR VEYA FUTBOLCULAR MI?
İlk bölüm golsüz kapanırken 2. yarıda roller değişiyordu. Rakip oyuncular Bal-Kes formasını taşıyanlarla 'kedinin fareyle oynadığı' gibi oynuyordu. ve film park yönündeki kale ağlarını sarsan 2 topla bitiyor, yöneticilik ve teknik direktörcülük oynayanların akan makyajı sahneyi yeşile büründürürken, manzara izleyenlerin gözlerini yaşartıyordu!

METİN MENGÜÇ GEÇ BİLE KALDI
Uzun yıllar Kırmızı-Beyazlı kulüpte yöneticilik yaptığı için ve futbolun içerisinden gelmesi nedeniyle, Tuna Aktürk başkanlığındaki ekipte  'futboldan anlayan tek adam' olarak bilinen Metin Mengüç, istifa etti.
Sağlık sorunlarını gerekçe sundu Mengüç. İşin perde arkası farklı ama, orası-burası bizi ilgilendirmez. Sonuçta o da bu tablodan sorumlu. Bunun bilincinde olduğu için gereğini yerine getirdi. 
Aslında onu yakından tanıyan biri olarak ondan bu istifasını Selahattin Dinçel'le anlaşma yapıldığı ilk gün bekliyorduk ama, 'oyun bozanlık' yapmak istemedi galiba..
Bıçak kemiğe dayanınca, 'bütün faturanın kendisine çıkacağının farkına varınca' kendi adına sağlıklı bir karar verdi.
Mengüç'ün yönetime bu güne kadar sözünü geçiremediğini, önerilerinin yönetimin etkili-yetkili isimlerince dikkate alınmadığını herkes bilmez!
BU FİLMİN BAŞ AKTÖRÜ BELLİ!
Asıl vurgulamak ve üzerinde durmak istediğimiz konu şu.
Perşembenin gelişi Çarşamba'dan belli deyişindeki gibi,
Balıkesirspor'un Selahattin Dinçel'le başarılı olamıyacağı adı gündeme geldiği ilk günde dile getirildi; "Vazgeçin bu sevdadan" denildi.
Hatta yerel gazetelerden biri, Dinçel'le anlaşma yapıldığının haberini "Bal-Kes intihar etti" manşetiyle okurlarına duyurdu.
Kırmızı-Beyazlı kulübe gönül verenlerin feryatlarını ne duyan oldu, ne dikkate alan. Bırakın Bal-Kes sevdalılarını, kendi ekipleri içerisinde yer alan isimlerin, 'bu çatı çökerse hepimiz altında kalırız' diyerek yaptıkları 'dostane uyarı'larını bile dikkate almadılar.
Kendilerini Kanuni Sultan Süleyman gibi görenler, "Ali kıran baş kesen" misali hareket ederek kendi bildiklerini okudu.
Balıkesirspor'u sevenlerin değil, siyasi düşünenlerin görüşlerine itibar edildi, Dinçel'le yol haritası çizildi.
Geçen yılın şampiyon kadrosu bozuldu, 20'ye yakın oyuncu transfer edildi. Milyonların heba edildiği de, alınan oyuncuların gösterdikleri performasla ortaya çıktı.
Takke düştü, kel göründü!
Dinçel'le yollar ayrıldı.
Şimdi yeni bir yol haritası belirlenecek. Yeni teknik adamlar, yeni oyuncular transfer edilecek.
Yine milyonlar saçılacak. Ondan sonra da ona-buna para diye yalvarılacak, yasadışı işlere olur verilerek bağışlar alınarak risklere girilecek.
Şimdilik filmin ilk bölümüne bu kadar yorum yeter diyerek final bölümüne geçelim.

BENİM NAÇİZANE ÖNERİM ŞU:
Sonuç;
Filmin ilk bölümü 7 şiddettinde bir depremin yarattığı sarsıntıyla bitti.
Gerçi biz bu filmi daha önce de görmüştük.
O dönemdeki aktörlerinin hepsi;
Bu dünyanın Kanuni Sultan Süleymana bile kalmadığını gördü ama, iş işten geçmişti.
Şimdi, filmin ikinci bölümü sahnelenecek.
İlk bölümünde kötü bir performans sergileyip tribünlerden gelen çığlıkların kulaklarını çınlattığına inandığım başrol oyuncularına benim naçizane önerim şu:
Sizden önce aynı rolü oynayanlarla biraraya gelip sorun bakalım; "Siz nerde hata yaptınız?" diye.
Dikkate alır veya almazsınız.
Paşa gönlünüz bilir ama, önce Balıkesirspor'un, sonra da sizlerin zarar görmemesi için böyle bir öneride bulunduğumu da samimiyetle bilmenizi isterim.
Gülen yüzünüz solmasın..
Editör: Haber Merkezi