Büyük Selçuklu Türk Devletinin iç ve dış ihanetler sonucunda yıkılmasını müteakip binbir zorluk ve ihanetlere rağmen kurulan Osmanlı cihan Devletinde, iç ve dış ihanetler hiçbir zaman durmamış ve Osmanlı’nın varisi Türkiye Cumhuriyeti döneminde de halen devam etmektedir.

‘’İstiyorsan sulh-u salah, hazır ol cenge’’ sözünü her daim prensip edinerek iç ve dış düşmanlarımıza karşı uyanık olan Osmanlı Cihan imparatorluğu, nihayet bu günlere Türkiye Cumhuriyeti olarak gelebildiyse, bunu; sulh için her daim cenge hazır olmasına borçludur.

Dünyamıza Bin yılı aşkın zaman nizam veren, Büyük Selçuklu ve Osmanlı Cihan devletinin varisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun Başkanı Tayyip Beye Haçlı dünyasının tahammülü yoktur. Adamlar hasta ve muhtaç bir Türkiye rüyaları görürken bir anda karşılarında her türlü sağlık malzemelerini uçaklarla, gemilerle ve TIR’larla getirip, karz- hasen olarak önlerine yığan bir Türkiye görünce âdete şoke oldular. Belki de biraz olsun utanmışlardır yıllardır yaptıkları düşmanlıklarından dolayı.!

Olacak iş değil, din kardeşi ve ırkdaşları olan Hıristiyan dünyası bir anda sınırlarını kapatmış, hatta birbirlerinin sağlık malzemelerini eşkıya gibi çalıp el koymaya başlamışlardı. Buna mukabil, ‘’Hasta adam’’ dedikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise yardım kapılarını sonuna kadar açmış, bunlarda insan, bunlarda Allah’ın kulları diyerek yardımlarına koşmuştu.

Fransa’yı İspanyol işgalinden Kanuninin fermanıyla kurtaran Osmanlı, daha sonra İsveç, İngiltere ve İrlanda’yı açlık belâsından kurtarmış, Saale nehrinin taşmasıyla sular altında kalan Hollanda’ya da yardım elini uzatmakta tereddüt etmemişti. Lâvlar altında kalan İtalya Osmanlı’nın yardımları ve merhametiyle yaralarını sarabilmişti.

Avrupa kıtasının öbür ucunda bulunan İrlanda’ya O zamanın zor şartlarında 5 Osmanlı gemisinin yardım götürmüş olması bile akıl alacak iş değildi. Osmanlı Devleti nerede, İrlanda nerede? 5 büyük Osmanlı gemisi tonlarca Hububatı Başkent Dublin yakınlarındaki Drogheda limanına indirmiş ve İrandayı açlıktan kurtarmıştı. Bu yapılan Osmanlı ecdadımızın inancının gereği ve büyük devlet olmasının nişanelerinden sadece biriydi.

Osmanlı ecdadımızın Ahfadı Tayyip Beyin koordinesinde yapılan Türkiye Cumhuriyeti yardımları ise, yardım alan ülkeleri biraz da ürkütmedi değil. Yoksa Osmanlı Cihan Devleti geri mi gelmişti? Hâlbuki onlar Osmanlıyı tarihe gömmüşler ve bir daha kalkamasın diye üzerine beton dökmüşlerdi. Haçlı seferlerinin varisi Avrupa Devletleri bugün kendilerine uzatılan yardım elinin, Osmanlı’nın varisi Türkiye Cumhuriyetinin eli olmasına bundan dolayı şaşıyorlar ve belki de biraz mahcubiyet duyuyorlar diyebilir miyiz(!)

Mehmet Akif’in ‘’ Tek dişi kalmış canavar ‘’ dediği Avrupa şimdi adeta ırkdaşlarının kollarında can çekişiyor. Kalan o tek dişi de sökülmesin diye, Osmanlının günümüzdeki temsilcisi T.C Devleti ve onun Başkanı Recep Tayyip Erdoğan onlara yardıma koşuyordu. Bu durum Haçlı seferlerinin varisi Avrupa’nın kabul edebileceği bir şey değildi. Amma ne yazık ki, durum böyleydi. Osmanlı nın varisi son Türk Devleti ve o Devletin Başkanı Tayyip Bey yardımlarına koşmuştu. Vefalı Türk, ‘’Adeta; önce canan sonra can’’ demişti bu defa.!

Fakat bilinen ve görünen gerçek; iç düşmanlar kategorisinde değerlendirdiğimiz İrili ufaklı muhalefet Partilerinin, Koronovirüsü fırsat bilerek yalan ve uydurma haberlerle Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Tayyip Beye vicdansızca saldırıya geçmeleridir. Zavallı muhalefet ve onların zavallı silahşörleri gazeteci kılıklı ajanların, Koronavirüsten daha aşağılık olduklarını dünya âlem anladı amma hâlâ kendileri anlayamadılar. Çünkü feraset yok.!

Bir diğer gerçek ise; Tayyip Beyin tüm dünya Müslümanlarının, ırkı, dini, rengi ne olursa olsun, mazlumların ve sessiz yığınların sesi ve hamisi olduğu gerçeğidir. Tayyip Bey İslam dünyasının ve tüm ezilmiş halkların yanı sıra tüm mazlumların dualarıyla her geçen gün daha bir büyürken, muarızları ve muarız olabilmek için yalan, dolan ve her türlü şerefsizliğe başvuranlar da o derece küçülüyorlar.

Hatta Koronavirüs’ü bile kullanma ahlâksızlığına başvuran muhalefet partileri ve onlara yalakalık yapan gazeteci kılıklı ajanlar, hayali ölüm senaryoları ile milletimizi ifsat etmeye çalışıyorlar. Tek gayeleri ve amaçları Ülkemize 19 yıl gibi kısa bir zamanda çağ atlatan Tayyip Bey gitsin, isterse onun yerine Koronavirüs veya veba gelsin, şerefsizler buna bile razılar.

1876 da tahta çıkıp 33 sene içersinde Osmanlı devletine akla hayale gelmedik hizmetler yapan II. Abdülhamit han Yüksek okullar, demiryolları, su kanalları, hastaneler, fabrikalar yaptırırken sadece Anadolu’da 14 bin ilkokul açtı. Dünyanın ilk metrosunu Taksim Karaköy arasında işletmeye açtı. Daha sayılamayacak kadar binlerce hizmet. Fakat ne yazık ki, o devrin aydınları diyebileceğimiz münevver kesim, Namık Kemal’ler, Mehmet Akif’ler, Ziya Paşalar, Elmalılı Hamdi Yazır’lar, Riza Nur’lar, Ahmet İzzet Paşalar, Said-i Nursi’ler, Süleyman Nazif’ler, Riza Tevfik’ler Mason localarının ve Avrupa’nın oyununa gelerek Ulu Hakan’ın Hal edilmesini sağladılar. Sonunda hepsi pişman oldular amma koskoca Osmanlı yurdunun elden çıkmasına mani olamadılar. Ayrıca kendi sonları da pek iyi olmadı(!)

Masonlar ve tüm şer güçler şimdi yeniden aynı oyunu sergileyip son Türk yurdunu perişan etmek istiyorlar. Çünkü Arz-ı Mev’ud masalının banisi Siyonistler böyle istiyor(!) Önlerinde yegâne engel ise, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Tayyip Beyi siyasetten silmek için Abdülhamit han zamanında olduğu gibi yine kendini aydın zanneden bir kısım sözde münevver tabakanın gafillerini ve ahlâken sıfırı tüketmiş bazı sanatkar ve gazeteci kılıklı ajanları sahneye sürerek saldırıyorlar.

Müslüman Türk insanı ise bu şarlatanlara fırsat vermemeye adeta yeminli. Milletimiz, Devletine ve Devlet Başkanı Tayyip Beye sahip çıkmakta kararlıdır. Unutulmamalıdır ki, köpeklerin saltanatı kurtlar meydana çıkıncaya kadardır. Milletimiz Tayyip Beyde ve dolayısıyla Ak Partide kararlıdır. Dünya bunu böyle bile. Çünkü Tayyip Bey ve Ak Parti son Türk yurdu Türkiye Cumhuriyeti ve Türk insanı için bir şanstır..