TAYYİP ERDOĞAN'IN BİZE GÖSTERDİKLERİ..

Dünyanın neresine giderseniz gidin,
Türkiye gibi zenginliklere sahip bir başka ülke olmadığını görecek,
Cennet gibi bir vatanda yaşadığınıza şükredeceksiniz.
İşte onun içindir ki, herkesin gözü bu topraklardadır.
Dostumuzdan çok düşmanımız vardır.
Düşmanlarımızın çoğu da kendi içimizdedir.
Kimileri bunlara; "işbirlikçi" der.
Kimileri de; "satılmış" yaftasını lâyık bulur.
Hatırlayacaksınız,
Türk Milli Takımının teknik direktörlüğünü yürüttüğü dönemde Mustafa Denizli;
"İçimizdeki İrlandalılar" dediğinde alınganlıklar gösterenler olmuştu.
Bugün işlediği insanlık suçu ile aklı-selim her insanoğlunun tepkisini çeken İsrail'in yaptığını "hak" gibi göstermeye çalışanların varlığını göz önünde bulundurursak, haksız sayılmazdı Denizli.
O günün İrlandalıları ile bugünün İsrailleri arasında fark yok çünkü.
Hâlâ içimizdeler, hâlâ yemek yedikleri tabağın içerisine tükürüyorlar!
Yabancı hayranlığı almış başını gidiyor!
Sanki bir ezilmişlik, bir itilmişlik, bir kakılmışlık var.
Dünyanın süper güçleri;
"Ah bu topraklar bizim elimizde olacak ki!" diye iç geçirirken,
Yüzyıllardır bu coğrafya için işbirliği yaparken..
Biz bu topraklarda yaşayanların "yabancı hayranlığı" nedir anlamış değilim.
Hele hele "yabancı" diliyle konuşanları, pardon "uşaklık" edenleri görmek dehşet verici.
***
BÖYLE MÜTTEFİĞİN OLACAĞINA, DÜŞMANIN OLSUN...
Türk milletinin zerre kadar sevdiğine inanmadığım ABD'nin ülkemiz politikaları üzerindeki etkinliğini kimse yadsıyamaz.
Adamları hem sevmiyoruz, hem de ne isterlerse boğun eğiyoruz.
Amerikan başkanları benim bildim bileli;
"En büyük müttefikimiz Türkiye" der durur.
Gel gelelim, Türkiye'yi karıştırmak için sinsi oyunlar peşinde koşanlara her türlü lojistik desteği sağlamakta da geri kalmazlar
Nasıl müttefiklikse bu hâlâ anlayabilmiş değilim.
Avrupa Birliği de aynı.
Yıllardır dayatmalar getiriyorlar.
Yok şunu yapacaksınız, yok bunu değiştireceksiniz..
Her şeyi yapıyorsunuz,
"Yok olmadı, şunu da bunu da yapacaksınız.."
Diyerek adeta 74 milyon insanımızla dalga geçiyorlar..
AB üyesi ülkeleri yönetenler gözümüzün içine baka baka;
"Biz Türkiye'yi tam üye olarak içimize almayız" diye sağır sultanın kulaklarını patlatırcasına bangır bağırdı.
Aynı nutukları atmayı da sürdürüyor.
Ne hikmetse yıllar yılıdır kapılarında dilenci misali yalvar yakar, süklüm-püklüm konumundayız.
Tabloya baktıkça
Türkiye'nin kutuplara ayrıldığı
Kardeşin kardeşi katlettiği 1970-80 arası yıllar geldi aklıma..
O dönemde gençliğin bir bölümü şöyle bağırıyordu:
"Ne Amerika, ne Rusya tam bağımsız Türkiye.."
İşte bugün benim de aynı şekilde bağırasım geliyor ama, son dönemlerdeki gelişmeler bunun gerçeğe dönüşmesi yolunda ilerdiğimizin işareti gibi sanki..
***
İSMET İNÖNÜ İLE ERDOĞAN ARASINDA FARK VAR MI?
Umutsuz, karamsar falan değilim.
Aksine yarınlarına daha iyi bakıyorum ülkemin.
Çünkü;
Türkiye gücünü, ağırlığını, varlığını hissettirmeye başladı.
Yıllar yılıdır "tak diye emreder, şak diye yapar" zihniyetiyle yönetilen bir Türkiye yok artık!
Sayın Başbakan'ın, gerek ABD, gerek İsrail'e gerekse AB'ye yönelik çıkışını önemsiyor ve şahsım adına destekliyorum.
Kimileri, "Avrupa'ya sırtımızı dönmek, ABD'yi küstürmek ülkemiz için iyi sonuçlar getirmez" dese de,
"Eksen kayması"nı gündeme getirerek, aslında hep birilerinin boyunduruğu altında veya güdümünde yaşama duygularını dışa vursa da..
Bugünkü tablo Türkiye'nin gerçek gücünü ortaya koymaktadır.
Kendilerini bütün ülkelerin "jandarması" olarak görenlerin asıl rahatsızlığı ve asıl korkusu bunun içindir.
Ne çabuk unuttuk, bu müttefiklerimizin Kıbrıs davamızda sırtlarını döndüklerini..
ABD'si, BM'si, NATO'su, İngiltere'si Türkiye'yi yalnız bırakmamış mıydı?
Peki o günlerde ne demişti Atatürk'ün silah arkadaşı İsmet İnönü:
"..Müttefiklerimiz bu tutumlarda devam ederse dünya yıkılır. Yeni şartlarda bir dünya kurulur, Türkiye’de bu dünyada yerini alır.."
Bu sözün tercümesi;
"Türkiye sana muhtaç değildir ABD veya İsrail" değildir de nedir?
Bana göre, ülkemizdeki sessiz yığınlıklarında söylemek isteyipte duyuramadığı seslerine tercümanlık anlamı taşıyan sayın Başbakan'ın uluslararası arenadaki çıkışları Türkiye'nin gücünü hissettirmesi açısından önemsenmeli, desteklenmelidir.
Dolayısıyla bölgesinin lideri olan Türkiye'nin dünya lideri olması da hâyal olarak görülmemelidir.
Geçmişte günü kurtarma politikaları üretilirken, bugün Cumhuriyetimizin 100. yılının kutlanacağı 2023'e yönelik hedef konulması ve projeler üretilmesi ülkemizin nerelerden nereye geldiğinin göstergesi, hâyâllerin gerçeğe dönüşmesi gibi olarak da algılanmalıdır.
Sözün özü; kutuplaşmak, kamplara bölünmek yerine aklımızı, fikrimizi, kültürümüzü dünyaya tanıtmamız ve yeni bir dünya düzeninin kurgulanmasında başrole soyunmamız gerektiğine inanıyorum.
Çünkü bu coğrafya bunu hakediyor.
Bizim bizden başka müttefikimizin olmadığı gerçeğini hatırlatarak "Gücüne güven, inan Türkiye" diyorum..