Çocuktum, televizyon denilen aletin çıktığı yıllardı. 

O günlerde rahmetli ninem televizyonu gördün mü irkilir, kapatın şu şeytan icadını, tek gözlü canavarı derdi. 

Anlatmaya çalışırdım dinlemezdi, arkasını döner bakmazdı. Ekran açıldı mı kendisini görecekler sanır, üstünü başını saçını toplar, evladım evi toplayın dağınıklığımızı görmesinler derdi.Aklımdan çıkmaz, evladım bu kıyamet alameti, bu tek gözlü şey Deccal derdi. 

Ekranda bir bayan erkek birbirine sarıldı mı, koşup hemen televizyon kapatılırdı, içki sofralı sahneler,içki reklamları meyhane evimizin içine taşınmasın diye bu tek gözlü ahlaksız canavarın gözündeki fer söndürülürdü. 

Nenemin onların bize görmediğini inandırmam, uzun zaman aldı O da ilerleyen zamanlarda elinde tesbih, dilinde dua, ekranın,tek gözlü canavarın müptelası oldu. 

O gün televizyonun Deccal olduğuna inanmamıştım, ama bugün elimizdeki sosyal medyada, İnsanların bir birlerinİ görebildiği telefonlar acaba Deccal mı diye düşünmüyor değilim. 

Çünkü bu tek göz; gözüne baktığında her şeyi, her kezi, bütün dünyayı gösteren, bizleri kendine çeken, büyüleyen, elimizden düşürmediğimiz, bizleri düşünmeyen okumayan yazmayan, anlamayan duygusuz birer Düşünce Tembeli haline getirdi. 

Bu tek gözlü ekrandan bize gösterilen her şeye inanıyor, doğru kabul ediyoruz. Ekrandan bizlere sunulanlara doğru mu, yanlış mı diye sorgulamak gereğini bile hissetmiyoruz. 

Arkadaş sohbetinde elimizde telefon, ev gezmelerinde, dost meclislerinde, toplantılarda yolda arabada, doğumda ölüm de, gece kalkıp uyku ara bölümlerinde, okullarda sınıflarda derslerde, sohbetlerde mevlitlerde, hatta son günlerde camilerde, hoca cuma hutbesi okurken elimizde. 

Artık bizim sırrımız yok,özelimiz mahremiyetimiz hiç yok. İşimizi evimizi, eşimize çocuğumuzu, kendimizi her şeyimizi, sosyal medya aracılığıyla ortada saçtık. 

Artık bizim dostluk arkadaşlık, akraba büyükler küçükler diye bir derdimiz yok. Bizler artık elimizdeki telefonlarla, sosyal medya aracılığı ile dünyaya açıldık, bu sayede kendimizi ve her şeyimizi bütün çıplaklığımızla ortaya saçtık. 

Artık evde ne yemek pişiyor, hangi saat neredeyiz, kiminleyiz, bugün hangi kıyafetleri giydik, bugün eve neler aldık, sevinçlimiyiz kederlimiyiz, artık her şeyimiz ortada. 

Kız erkek arkadaşımız var mı, yeni bir ilişkimiz başladı mı. Söz nişan düğün resimlerimiz, birlikteliklerimiz ayrılıklarımız. 

Hamilelik doğum, anlayacağınız ana rahmine düştüğümüz andan, mezara konduğumuz, hocanın son telkini ne kadar her şeyimiz bu tek gözlü canavarın içinde, yedi milyar insanın gözlerinin önünde. 

Bir tek kabre telefonla girmiyoruz, yakında kabir ehli yararlansın diye internet hattı mezarlıklara bağlanır, kefenlere cep yapılıp, birer telefon konursa,hele kabre elektrik hattı çekilir,bir de şarj aleti konursa şaşmayın.

O yüzden diyorum ki; 

İlk günümüzden, son nefesimize kadar hayatımıza, eğitimimize, medrese camimize, her yerimize giren bu alet bizim zamanımızı, anaya babaya akrabaya ziyaretimizi, çoluğa çocuğa eşimize ilgimizi,alakamızı, ibadetimizi, okumamızı yazmamızı, düşünmemizi engelliyor. Bizleri birer düşünce tembeli haline getiriyorsa, olayları aklımızla ruhumuzla idrak eden halden bizleri uzaklaştırıyorsa, bizleri hipnoz edip beyinlerimizi uyuşturuyor ise hepsinden önemlisi bizleri sadece bir ekrana hapsedebiliyorsa;

bu alet Deccal değil de nedir. 

Selam ve dua ile