Türkiye, üç dört yıldır dozunu gittikçe artıran bir terör belasıyla karşı karşıya. Gezi olaylarıyla patlak veren terör belası, ardından gelen 17- 25 Aralık hukuk darbesi, 5 Ekim kanlı Kobani eylemleri, Suruç katliamıyla başlayan güneydeki hendek terörü ve 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi!

FETÖ, HDPKK ve DAEŞ hep kol kola ve omuz omuza idi!

Şimdilerde de birlikteler. Son günlerde de yapay bir alevi Sünni çatışması tezgâhlanmaya çalışılıyor. Sosyal medyada her iki kesimi de gaza getirmek isteyen art niyetli kimselerin her türlü alçaklığı yapmakta beis görmedikleri ortadadır.

Güvenlik kuvvetlerimizin bu kabilden paylaşım yapan kimseleri takip etmesinde fayda vardır. Sünnilik İslam’ın bir mezhebi ise Alevilik de Sünniliğin bir meşrebidir. Hiç kimse bunu İran’ın Şia’sına bağlamaya çalışmasın zira bu milletten iyi bir tokat yer oturur yerine… Alevilik bu ülkenin has meşrebidir, millidir ve yerlidir.

Ünlü destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu şu şiirinde bütün Türk ve Türkiye düşmanlarına iyi bir tokat atmıştır aslında:

Oğuz'un yirmi dört boyu /Yüce Türk'ün şanlı soyu,
Dede, baba, amca, dayı /Bibi, teyze, bacı, kardaş...
Bir temel, bir duvar, bir taş /Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Aynı mayadan yoğrulan/ “Türk”, “Türkmen” diye çağrılan

Aynı kıbleye doğrulan/ Bir secdeye konulan baş

Yunus Emre, Hacı Bektaş/ Alevi, Sünni, Kızılbaş!

Fitne, fesat, bir kör kuyu/Bir olmaktır Türk'ün huyu
Vatanımın kırk bin köyü/ Karaevli, Bayat, Kayı
Bayramdır bu gel kucaklaş /Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Mezhepsel bir derdimiz yok bizim. Müslümanız ve Türk Milletiyiz. Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşları Büyük Türk Milletidir! Ayrışmaya giden, o’culuk, bu’culuk, şu’culuk yapan, bu ülkeye en büyük zararı veren kişidir ve niyetinden de şüphe duyulmalıdır.

Evet, bir takım yaralarımız var.

Elin adamı yaralarımızı deşip deşip gitti. Yaralarımız kabuk bağlamalı, iyileştirmeliyiz tez elden. Ayrılık gayrılık hepimize zarar... Vatanını seven herkese ama herkese “sevgi, şefkat ve merhamet”  diliyle konuşmalı.

Vatan hainlerine ise anladıkları dilden ve demir yumruk elden cevabımız olmalıdır! Artık devlet, vatan hainlerine müşfik davranma dönemini kapatmıştır. Zira rahmetli Dilaver Cebeci Üstadın deyişiyle:

“Ne söylenecekse söyledi diller? Bundan geri kemik yaylar konuşsun!” dönemine geçmiştir devletimiz. Arif Nihat Asya merhum da bu şeref, haysiyet yoksunu, alçak, çukur satılmış vatan hainleri için:

Onlar lütfen’den anlamaz, Ulan’dan anlar,

Onlar dilden anlamaz, elden anlar,

Onlar şefkatten anlamaz, demir yumruktan anlar,

Onlar ÖN sözden anlamaz, SON sözden anlar!” 

Şimdi son sözü kahraman Türk askerimiz ve polisimiz söylüyor!

Şimdi vatanın gerçek evlatları ülkenin tüm sathını onlara cehennem kılıyor. Köşeye sıkışmış, kuyruğu görünen bu köpekler son itliklerini yapmaktadır. Son İstanbul ve Kayseri eylemleriyle dünyanın en şerefsizce ataklarını yaparak kuyruğu dik tutmanın derdine düşmüştür bu aşağılık hayvan sürüsü.

Bu hayvan sürüsünün tümünü itlaf etmeden tamam denmemelidir!

İç İşleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun kahramanca çıkışları gerek askerlerimizi, gerekse de polisimizi motive etmekte olduğunu biliyoruz. Güneyde görev yapan genç bir kaymakam kardeşimiz geçen gün söyledi:

“Sayın Bakanın gelişiyle, özellikle sahada oluşuyla güvenlik kuvvetlerimizdeki moral ve motivasyon ciddi anlamda yukarı yükseldi. Her şey yolunda gidiyor, bu terör bitiyor ve bitecek!”

Sayın Soylu Bakanım, Allah razı olsun sizden.

Yakın ve uzak zamanlardaki bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad,  mekânları cennet olsun inşAllah… 

[email protected]

Twitter:@aybikesinan