Akdeniz sıcaklığı bu topraklarda daha mı fazla etkiliyor insanlarımızı bilmiyoruz ama aklın, mantığın, gerçeğin, tarihin, vicdanın bu kadar ters yüz edilebildiği, bu kadar çok vefasızlığın, körlüğün, ihanetin, hainliğin yaşandığı bir coğrafyada bulunmak; şaha kalkmak varken, elele olmak varken, gözümüzü gelecek ve aydınlıktan ayırmamak ve muasır medeniyet seviyesine çıkmak için çaba harcamak varken kuşkusuz çelişkiler girdabına sürüklenmenize de engel olamıyor.

Her şeye rağmen iyi ki Cumhuriyet var diyoruz.

Her şeye rağmen ve her zaman Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyoruz.

Bugün Cumhuriyetimizin yaş günü.

Yoktan var olan bir devletin esaretten özgürlüğe kavuşan milletiyiz.

Nereden geldiğimizi, neleri aştığımızı, neyi ve neleri kimlere, nasıl borçlu olduğumuzun da bilincindeyiz sonuna dek.

Bakıyoruz 2018’i bitirmeye az bir zaman dilimi kalmışken..

Bir kısım yurdumun insanı kafayı Atatürk’le bozmuş ya, saldırmaya devam ediyor…

Bir kısmının elinde olsa hilafeti getirecek hemen.

Bir kısmı başarabilse Atatürk’ü tümden silecek.

Bir kısmına kalsa Anıtkabir’i yıkacak.

Ama vız gelir tırıs gider…

Türkiye’nin yolu belli, kazanımları sağlam, temeli güçlüdür.

Dışarıdan taş atanlar olabilir, altını kazanlar olabilir, değerlerini didik didik edenler; hissettirmeden veya hissettirerek yavaş yavaş veya hızlı hızlı her şeyi ters yüz etmeye sevdalananlar olabilir…

Ne olursa olsun kendi oyunlarının içinde boğulup gidecektir onlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli sağlamdır.

Ne yapılırsa yapılsın aydınlık ve aklı selim insanlar çoğunluktadır.

Ne kadar yıpratmaya çalışılırsa çalışılsın bir ölür bin doğar güçtedir.

Bugün Cumhuriyetimizin 95.yılı bitiyor, 96.sına giriyor.

Bayrak, Cumhuriyet, Meclis, Atatürk bu toprakların kendini bilmezlerinin de eninde sonunda sığınacakları liman olacaktır. Çünkü tarih böyle tiplerin, bu tür zavallıların hikayesini hep aynı sonla bitirir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni anlamak için zırva değil önce tarih okumak gerekir.

O zamanın şartlarına, o zamanın imkanlarına bakıp herkesin haddini bilmesi gerekir.

Türkiye, bugün eğer yolunu tekrar üretim, bilim, eğitim, kültür, sanat çizgisine çekebilirse diline doladığı “dış güçler” umrunda olmayacaktır.

Zira o “dış güçler” zaten hep vardır, 1900’lü yıllarda da vardır, 1930’da da vardır, 2000’de de vardır, şimdi de vardır, yarın da var olacaktır.

Bakınız Mustafa Kemal Atatürk ne diyor:

“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz bunu temin etmeden barış ve sükuna erişeceğimiz inancında değiliz.”

Tam bağımsız Cumhuriyet olmanın yolu öncelikle kendi ayaklarında duran ekonomi ve bağımsız, tarafsız, adil yargıdan geçer.

Yargımızın hali ortada, ekonomimiz pamuk ipliğinde iken bugünün sıkıntılarının çoğu yanlış politikalar, bile bile ladesler ve kutuplaştırılan toplum yaratılmasının sonucudur.

Cumhuriyet, bunları aşacak güçtedir.

Ama önce kendimize gelmemiz gerekir.

Hukuka bağlı olmamız gerekir.

Andımız gibi değerlerimiz ile uğraşmamak, toplumu germemek gerekir.

Bir gazeteciye “maskara” dememek gerekir.

“Bunun ne ilgisi var” dememek gerekir.

Çünkü Cumhuriyet, gazeteciye “maskara” deme hakkı vermez.

Cumhuriyet, gazeteciye gazetecilik yapmasını, soru sormasını ister. Eleştirel düşüncenin bir topluma doğru yol gösteren işaretlerden biri olduğuna vurgu yapar.

Cumhuriyet, çınardır.

Kendisi dev, kökleri sağlam ve derin, dalları göğe uzanmış, yaprakları sayısızdır.

Köküne zehir de dökseniz kurumaz.

Kesseniz de yıkılmaz.

Kırsanız da sakat kalmaz.

Cumhuriyetimizin 29 Ekim’i kutlu olsun.

Varolmaktır Cumhuriyet.

Varız.

İlelebet yaşayacağız.