BU BİR OKULLAR AÇILDI YAZISI DEĞİLDİR!
Yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı olmasını diliyorum öncelikle, memlekete ve eğitim camiasıyla evlatlarımıza.
Cıvıl cıvıldı her yer Balıkesir'de dün. Caddeler ve sokaklar insan seliydi adeta.
Çocuklardan çok aileler tatlı bir telaş içerisindeydi.
Miniklerin ellerinden tutmuş anne-babaların yüzünden okunuyordu kapıldıkları heyecan.
İçlerinde ne umutlar besliyorlardı o minik yavruları için kimbilir.
Doktor.. Avukat.. Mimar.. Mühendis.. Hakim.. Kaymakam.. Vali.. Bakan.. Başbakan...
Olur mu olur!
Türkiye Cumhuriyeti'nde imkansız hiçbirşey yoktur.
Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı da yok.
Roman kardeşimin de, Kürt kardeşimin de önü açık!
Yeter ki, istesin. Yeter ki, dersine iyi çalışsın..
Ayrıca, "Sen baş örtülüsün. Bu okula giremezsin. Doktor olamazsın.." diyen zihniyeti de savuşturduğumuza göre..
Eee o zaman..
Herkesin gönlündekini versin Rabbim, demek düşüyor bize.
Kardeşlerim,
İhtiyacı var Türkiye'nin aklı çalışan ve üreten gençliğe...
Ama ondan önce başka bir şeye daha ihtiyacımız var.
Hem de çook...
***
YAZSANA LAN..! DESEM NE YAPARDINIZ...?
Konumuz eğitim(!) ya..
Devam edelim ki, belki bazılarımızın birşeyler öğrenmesine vesile olabilirim.
Meslektaşım Ümit Kozan'ın bir paylaşımı beni yıllar öncesine götürdü.
Kalem tutan parmaklarının bulunduğu kolunu, görevini savsaklayan bir hekim yüzünden kaybeden evladımızın karşılaştığı bir olay geldi gözümün önüne.
İlköğretim 7. sınıftaydı o günlerde..
İzmir ve Ankara'daki tedavi süreci sonucu döndüğümüzde memlekete bizimkinin ilk arzusu ; "Baba ben okulumu özledim" demek olmuştu.
Ertesi gün kıyafeterini giyip tutmuştu okul yolunu.
Acayip mutlu olmuştuk bizlerde. Sosyal hayata yeniden dönüyor diye.
Ders bitip, akşam eve döndüğünde; için için ağlamaya başladı. Nedenini sorduğumda, boynunu büküp hiçbir karşılık vermedi.
Sonra öğrendim ki, daha ilk gününde kulağını çekmemişler ama, adam akıllı(!) azarlamışlar bizim oğlanı.
Nasıl mı?
Kısaca aktarayım;
Ödev vermiş eğitimci kardeşimiz öğrencilerine.
Bizimkinin kalem tutan eli olmadığı(!) için kağıda birşeyler karalayamamış.
Diğer eliyle yazmak istemiş ama, ilk kez kalem tutan parmaklarına hükmedememiş.
"Yazsana lan..!" deyivermiş bunun üzerine eğitmenimiz..
Sonrasında mı...
Bizimkisi okuldan öyle bir soğudu ki.. Yeniden ısınması zoooor oldu, zor...!
Bunu neden mi anlattım.
Devam edelim o zaman..
***
HERŞEYİ YAPTIK, TEK BUNU YAPAMADIK..
Okulların açıldığı şu sıralar öğrencilerimize sınıf arkadaşlarına karşı NAZİK ve OLUMLAYICI olmayı hatırlatmamızın iyi olacağını düşünüyorum.
Bazılarının ailesi onlara yeni giysi ve ayakkabı alamayacak durumda olabilir.
Kimi çocuğun ailevi sorunları bulunabilir ya da büyük bir kayıp yaşamış olabilir.
Bazılarının saçı-başı, kaşı-gözü, giyimi-kuşamı sizin hoşunuza gitmeyebilir.
Kiminin parmağı, eli, ayağı veya herhangi bir uzuv kaybı olabilir.
Bazı çocuk dışarıdan anlaşılmayan bir hastalıkla mücadele ediyor olabilir.
Özel ilgiye gereksinimi olan çocuklar acayip mahluklar değillerdir.
Onları da yaratan, beni ve seni yaratantır.
Diğerlerinin neye ihtiyacı varsa onlar da onu beklerler, yani çevresi tarafından kabullenilmeyi!!
Öğrencilerinize bir de okuldaki herkese SAYGILI olmayı öğretin.
Olumlayıcı olmak dışlayıcı olmaktan daha iyidir!
Unutma!
Evladın doktor, mühendis, hakim, savcı, kaymakam, vali veya iş dünyasının önemli bir ismi olabilir gelecekte.
Türkiye'de herşey mümkün.
Engel yok!
Ama.. Ama...
Tüm bunlardan önce İNSAN olmayı. karşısındakine SAYGI duymayı öğretmek gerekiyor.
Çünkü bizler son yıllarda herşeyi yaptık.. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş işleri yaptık..
Yaptık yapmasına da, insan yetiştirmeyi ve olmayı, saygı duymayı, hatta selam vermeyi unuttuk!
Gökten elmalar düştü; İnsanı daha en başında yarıştıraranların başına!
20 EYLÜL 2016