YETENEK SENSİN…

Esila Yıldırım…

Göbel’in eski muhtarlarından rahmetli Rıdvan Karan’ın torunu…

Antalya’da yaşıyor. Henüz 11 yaşında ama bir kitap yazdı: “Uçabildiğim Kadar.”

Sınıfını hep birincilikle tamamlayan Esila, 7 yaşından beri gitar çalıyor, futbol oynuyor, resim yapıyor, şarkı söylüyor.

Resim yarışmasında aldığı birincilik ödülü de var. Arkadaşlarıyla oyun oynamayı seviyor, astrolojiye ilgi duyuyor.

En büyük hayallerinden biri de ileride beyin cerrahı olmak.

Esila, daha ilköğretim döneminde yazı denemelerine başlamış.

Uzay üzerine yazılar yazmış.

Duygularım nettir ya siyah ya da beyaz” diyebilecek bir olgunluğa çoktan ulaşmış. Sevdiği sözler arasında; “İyilik iyidir”, “Pes etmek yok”, “Kendin ol” var. Esila daha bu yaşta bize en önemli şeyi hatırlatıyor: Kendin olabilmeyi…

Televizyonda “reyting uğruna” yapılan yetenek yarışmaları var. Hani şu taklalar atıp, garip sesler çıkaranların “yetenekli” diye alkışlandığı programlar…

Ama ben yeteneği başka bir yerde görüyorum. Benim için yetenek; topluma küçük de olsa katkı sunabilmek, yaşadığı yere değer katabilmektir. Şiir olur bu, resim olur, yazı olur, bir şarkı olur…

İşini iyi yapmaktır yetenek.

Taklit etmek değil, üretmektir… Başkasının izinden gitmek değil, kendi yolunu açabilmektir…

Sevgidir, dost kalabilmektir, bir el tutmaktır. Bazen de sadece bir tebessüm, bir selam, bir iyiliktir…

Yoksa kimsenin işine yaramayan hareketlerle şekilden şekile girmek değildir.

Düşünün şimdi,

Yerde fırıldak gibi dönmenin yetenek sayılıp alkışlandığı bir toplum mu ayakta kalır yoksa aklını, bilgisini, zekâsını kullananların değer gördüğü bir toplum mu?

Ama biz ne yapıyoruz? “Taklitçiliği” yetenek sanıyoruz. Başkalarının hayatlarını yaşamayı başarı zannediyoruz. Görüntümüzden düşüncelerimize kadar hep birilerini kopyalıyoruz. Kendimiz olmaktan, kendimiz kalmaktan korkuyoruz.

Oysa en zor şeydir kendin olabilmek…

Gerçek yetenek nedir biliyor musunuz?

Yaşadığı şehri tanıyabilmektir; çünkü tanıdıkça seversiniz. Yaşadığı toplumu sevebilmektir; çünkü sevdikçe sahiplenirsiniz. Şehrini sahiplenebilmektir; çünkü sahiplenince onun için daha çok şey yaparsınız.

Ve gerçek yetenek, sadece yaşamak değil; yaşadığın yere değer katabilmektir.

İşte bu yüzden Esila’yı yürekten tebrik ediyorum.

Küçücük yaşında bize yeteneğin gösteriş değil “kendin” olabilmenin, “üretmenin”, yaşadığı yere “değer” katmanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlattığı için…