Zaman her şeyin ilacıdır derler. Her şey zamanla düzelir, zamanla unutursun. Unutmak? Bence unutmak diye bir şey yok hayatta. Sadece görmezden gelebilirsin canını sıkanları. Ya da seni üzen olayları bilinçaltına itersin.
Dillendirmezsin eskimiş anılarını ama yine de hatırlarsın.
Unutmuş gibi yaparsın ya da. Bazen sizi üzenlerle aynı ortamda olmak zorunda kalabilirsiniz ya da onlarla konuşmak zorunda. Eskiyi yaşamamış gibi davranmak zorunda bırakılırsınız bazen.
Affetmek hep sizin yaşayacağınız bir duyguymuş gibi sanki. Affetmek zorundaymışsınız gibi. Evet, evet biliyorum affetmek büyüklüktür. Kişisel gelişim uzmanları derler ki affetmek geçmişi geçmişte bırakmak ve anı yaşamak için, dahası kendine şans vermen için yapman gereken bir şey. Katılmıyorum. Affetmediğiniz olayı her zaman düşüneceksiniz diye bir şey yok. Affetmemiş olabilirsiniz ama bu hayatınızı etkilemez, anı da yaşabilir, geçen her anın kıymetini bilebilirsin. Tabi kendini bilen, sağlıklı bir insansan.
Her şeyi dozunda yaşamak gerektiğine inanırım. Acıyı dozunda yaşamalı, sevgiyi dozunda, öfkeyi dozunda. Kızgınsam o duyguyu yaşamak isterim. Sağlıklı olanı da budur, içine atmadan- abartmadan yaşamak. Birine çok kızgınsam, affetsem bile güvenemeyeceksem, affetmem. Doğrusu da budur. Samimiyetsiz davranıp, zoraki yüzüne güleceğime hiç bakmam yüzüne, tercihim budur. Affetmek büyüklüktür elbet, katılıyorum bu söze. Amma velâkin affedilemeyecek, unutulamayacak olaylar yaşar bazen insanlar.
Bir annenin evladı öldürülmüştür gözünün önünde ya da hastane de iyi bakılmadığı için can vermiştir bir hasta. Bu durumda nasıl affedebilir, unutabilirsiniz. Son zamanlarda kadına şiddet olayları hat safhada bildiğiniz üzere.
Ne yani affetmek büyüklük diye Nurgül Özkan insan sıfatını yakıştıramadığım kocasını af mı etsin?
Ayşe Paşalı ve ismi bilinmeyen onlarca Ayşe’nin hesabını kim verecek? Bu insanların ailesinin acısını dindirebilir misiniz?
Hayır, dindiremezsiniz.
Demem o ki affedilmeyecek büyüklükte acılar yaşanır. İşte bu yazdıklarım da öyle acılardan. Zaman bazı yaraların kabuk bağlamasına izin vermiyor. Ya da bazı acılar hiç silinmiyor, her gün tazeleniyor. Yeni, yeniden kanıyor. Bir türlü kabuk tutmayacak yaralarla yaşamak zorunda kalıyoruz bazen.
Zaman her şeyin ilacıdır derler; koca bir yalan!
************************
DÜŞÜNME MOLASI:
************************
Dostun Böylesi
Bir toplantıda, bir maneviyat ehlinin yüzüne sinekler konuyor, o da onları hiç kovalamıyordu.
Yanındakiler;
- Bu nasıl iş, sinekler seni rahatsız etmiyor mu, onları niçin kovalamıyorsun? diye sordular.
Gönül ehli zat şu cevabı verdi:
- Niçin kovayım? Benim suratımdan kalkacaklar, gidip dostlarımın yüzüne konarak onları rahatsız edecekler. Hâlbuki ben, dostlarımı kendimden daha çok seviyorum.
Bu olaydan sonra garip bir şey oldu.
O gönül ehlinin yüzüne sinekler bir daha hiç konmadılar.
***
Hızır Nasıl Görülür
Sultan II. Mahmud Han zamanında yaşlı bir kadıncağız duymuş ki, Hazreti Hızır her gün yatsı namazında, Yeni Câmî’de görülürmüş. Kendisi de zâten Hızır Aleyhisselâmı görmeyi öteden beri çok istermiş. Duyduğu söz üstüne ertesi gün kocasına durumu bildirip, ondan izin alarak yatsı namazına Yeni Câmîye gitmiş. Namaz çıkışında, avluda bir kenara çekilmiş ve başlamış çıkanlara dikkatli dikkatli bakmaya. O pür dikkat çıkanları tâkip ederken, karşısından bir yaşlı amca çıkagelmiş.
- Neye bakarsın hâtun?
- Dediler ki, bu câmîde her gece Hızır Aleyhisselâm görünürmüş. Onu görmeye geldim.
- Peki, onu görsen nasıl tanıyacaksın?
- Bilmem.
- O zaman buradan geçse, sen onu tanıyamazsın.
- Doğru, nasıl da akıl edemedim.
- Bak öyleyse, sana onu nasıl tanıyacağını öğreteyim.
- Olur
- Arkamdaki câmîyi görüyor musun?
- Evet,
- Işıklarına bak. Söndü mü şimdi?
- A evet, söndü.
- Şimdi bir daha bak, ışıklar tekrar yandı mı?
- Baktım. Evet, şimdi de yandı.
- Peki öyleyse. İşte aynı böyle, arkasında duran câmînin ışıklarını olduğu yerden kıpırdamadan yakıp söndüren birisini görürsen, işte o Hızırdır.
-Doğru mu?
- Doğru
- Hay Allah râzı olsun, demiş ve kadın beklemeye devam etmiş. Fakat tabiî herkes dağıldığı halde, târife uygun kimse çıkmamış.
Bizimki de mahzun eve dönmüş.
Kocası sormuş:
- Gördün mü Hızır Aleyhisselâmı?
- Yok, göremedim.
- Vah vah.
- Olsun, göremedim ama nasıl görülür çok iyi öğrendim.
***
Normal Olmanın Ölçüsü
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor şu cevabı verir:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Ben de size sorayım. Siz ne yapardınız?
Adam hemen atılmış:
Bundan kolay ne var? Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan büyük.
Doktor başını sallayarak cevap verir:
Hayır, normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
******************
GÜNÜN SÖZÜ:
******************
Adalet olmadan düzen olmaz. ALBERT CAMUS