Türkiye’de gündemler ne olursa olsun konuların asıl çerçevesinde değil farklı algılar üzereden konuşulur oldu. Hem gündeme gelen konular, hem bu gündeme karşı oluşan tepkiler aklın ve mantığın tatile çıkmış halinin ötesine taşan bir üsluba dönüşüyor.

Kanal İstanbul çerçevesinde gündeme gelen Lozan ve Montrö Anlaşmaları üzerinden gelişen olaylar bunun son örneğidir. Cuma günkü “Anlaşmalar ve egemenliğin kilidi” başlıklı yazı da üzerinde durmaya çalıştım. Önce anlaşmaların ruhunu bilmek gerekir. Neden ihtiyaç duyulur. Bu ister uluslar arası boyutta ister sosyal, kültürel ve ticari boyutta isterse fertler boyutunda olsun anlaşmalar ne manaya gelir? Buna vakıf olmadan yapılacak her yorum ve değerlendirme boş teneke sesinden ibaret kalır.

Bizde gündemler artık 3-5 gün sürmüyor. Tıpkı sosyal medyada yaşandığı gibi bir günde tükeniyor. Montrö üzerinden koparılan fırtına da tarafların o kadar büyük hazırlıklarına rağmen uzun soluklu olmadı. Öyle haftalarca sürmesi planlanan, öncesinde kimlerin neler konuşacağı hangi açılardan ele alınacağının planlandığı gece yarısı bildirileri fırtınası saman alevi gibi yanıp geçti.

Hani Montrö mutlak milli egemenliğimizdi? Neden gündeme geldi, neden gündemden düştü? Montrö ve Kanal İstanbul üzerinden koparılan fırtınaya ne oldu? Hani bu konuyu iktidar kendi çıkarmıştı. Bunun üzeriden kahramanlık oynayacaktı.

Emeklilerin o saçma bildirisini hararetle savunduğunu TV’de zampik yaparken görüp iki dakika izlediğim Hakan Bayrakçı’ya ne oldu? Yumruklarken masaları kırıyordu. Diğer komiklikleri saymıyorum bile. İnanın ‘Güldür Güldür’ bile komiklikte bu süreçteki tartışma programlarını geçemez.

Milletin aklıyla kimse alay etmesin. Millet her şeyin farkında. Birileri komedi tiyatrolarının başrol oyuncularına taş çıkartırcasına yaptıkları roller bile bu millete sökmüyor.

Bugün Türkiye’nin hayati öneme sahip gündeme gelen konularını bile sulandıran bir alışkanlık oluştu. 2023 seçimleri yaklaştıkça hiçbir ciddi konuyu akıllı bir şekilde konuşma imkânı olmayacaktır. Öyle görünüyor.

Perde arkasında daha ciddi bir çatışmanın ve mücadelenin yaşandığını gösteren Emeklilerin gece bildirgeleri masumane olmadığı gibi bu bildirgelerin gölgesinde yaşanan farklı savaşın nasıl gün yüzüne çıkacağını da ileride göreceğiz.

Fakat son tartışmalar gösterdi ki iktidar karşıtlığı muhtemel darbeleri gölgede bırakacak güce ulaşmış. Bazılarının aklı çoktan tatile çıkmış, dogmatik düşünce hâkim olmuş. Akıl tutulması epey bir uzun sürecek.

Ülkeyi gelecekte yönetmeye talip olanların bir an önce akıllarını başlarına toplaması gerekmektedir. Tutarsız yollarla ne iktidarlar sürdürülebilir ne de iktidara gelinebilir. Dünyanın gerçek gündemine, Türkiye’nin gerçek sorunlarına, insanımızın gerçek ihtiyaçlarına cevap verebilecek çözümler üretilmesine ihtiyaç vardır.

Şu da unutulmasın bir siyasi cephenin yaptığı yanlışlar bir diğer siyasi cephenin işine yaradığı dönemler sona erdi. Artık daha özgün, daha somut daha insani çözüm önerileri ve projeler gerekmektedir. Yoksa Türkiye hızla parçalı siyaset dönemine girmektedir.

Kalın sağlıcakla…