Cuma günkü yazımızın başlığı ‘Dünya nereye gidiyor?’ idi. Aslında bu başlığı biraz yanlış attığımı fark ettim. Çünkü dünyanın gittiği şeklinde gördüğümüz ABD’nin gittiği yönü ve ABD’nin içine girdiği kaosu işaret ediyor. O nedenle ABD’nin giderken dünyayı da peşinden götürmesine müsaade edilmemelidir. İşte bu nedenle asıl soru ‘ABD nereye gidiyor?’ olmalıdır. 

Hakikaten ABD nereye gidiyor? sorusunun cevabı çok önemlidir. İkinci Dünya Savaşı’na nasıl gidildiğinin aşamalarını detayları ile çok iyi bilmem. Fakat kabaca herkes gibi biliriz. Bir taraftan Birinci Dünya Savaşı, bir taraftan İkinci Dünya Savaşına nasıl sürüklenildiği çok iyi bilinirse bugün yaşadığımız sürecin dünyayı nereye götürdüğü daha doğrusu ABD’yi nereye götürdüğü çok iyi anlaşılacaktır. 

Hem Birinci Dünya Savaşı hem de İkinci Dünya Savaşı’na sebep olan gelişmelerin Almanya olduğu bilinir. Almanya’nın o iki savaş öncesi takındığı agresif tavırları bütün tarihçiler çok iyi bilir. Hele İkinci Dünya Savaşı öncesi dünyanın yaşadığı 1929 Ekonomik Krizi ve bu kriz sonrası değişen dengeleri hatırlamakta yarar var. Hitler’in doğuşu ve dünyayı götürdüğü kaos

Hem Birinci Dünya Savaşı, hem de İkinci Dünya Savaşı sonunda her açıdan dünya liderliğini ilan eden ABD’nin son yıllarda gösterdiği bütün hareketler bir şeyi hatırlatıyor. O Almanya’nın Birinci Dünya Savaşına ve İkinci Dünya Savaşı’na sürüklenen ruh halini. Bu ruh hali ABD’nin sonunu getirecektir. ABD yürüttüğü agresif politikalarını gizleme gereği de duymamaktadır. Belki de ABD’nin niyetleri en az bilinen ülke Türkiye’dir. 

Ne hikmetse ABD ve Batı’nın Türkiye emelleri dünyada aşikâr olarak yazılıp çizilip söylense de ülkemiz içyapısına yansıması sansürlenmektedir. Bu nasıl başarılır, nasıl sağlanır anlamış değilim. Bunun ayrı bir paranteze alınması gerekir. 

Bugünlerde artık ABD’nin dünyayı götürdüğü kaos ülkemizde de bütün toplum tarafından dillendirilmeye başlandı. Bir dönem ABD yüzünden ayrışmaya kadar giden bir durumdan, üzerinde görüş birliğine varılan toplumsal mutabakat konusu haline geldi. Yani ABD’nin bugün için dünyanın en şer yapısı olduğu iliklerimize kadar biliniyor. Türkiye’ye karşı hasmane tutumları da. Oysa bir süre öncesine kadar ABD müttefikimiz sanırdık.

Gerçekten ABD nereye gidiyor? İşte bu konuda son günlerde enteresan değerlendirmeler duyuyorum.

Adeta ABD’nin intihara doğru sürüklendiği söylenebilecek değerlendirmeler. Bir taraftan Türkiye, bir taraftan İran, bir taraftan Rusya, bir taraftan Çin, bir taraftan Latin Amerika ülkeleri hatta müttefikleri olarak bilinen İngiltere, Kanada, Fransa ve Almanya’ya karşı ekonomik tutumları çok garip.

Agresif hareketleri ABD’nin kendi içinde düştüğü çıkmazları ve bu çıkmazlardan kurtulma telaşını gösteriyor.  İşte böyle bir ortamda İran üzerinden ateşleyeceği bir yangının asıl kendini yakacağı yorumları yapılıyor. ABD ekonomisinin dünya da çıkaracağı yangında kendini bitireceği konuşuluyor.

Bu açıdan Çin’e karşı son günlerde takındığı tavır nedeniyle, Çin-Rusya-İran ve mecburen Türkiye’nin de dâhil olduğu blok tarafından ABD dolarına karşı alacakları tavır ile ABD ekonomisinin geri dönülmez girdaba kapılacağı değerlendirmeleri yapılıyor.

Böyle bir durumda müttefiklerinin sessizliği bile ABD’yi yıkmaya yetecektir. Çok uzun değil 2021’den itibaren 2025’e kadar ABD’nin dünya üzerindeki bütün argümanlarını kaybedeceği ciddi olarak konuşuluyor. Savaş yeteneği, finans üstünlüğü, ekonomik dengesi dahil.

İşte bu noktada tekrar sormakta yarar var. ABD nereye gidiyor ve dünyayı nereye götürmeye çalışıyor?

Kalın sağlıcakla…