Ben de bir zamanlar çocuktum,akıllı telefonların,bilgisayarların olmadığı ,televizyonun yeni ortaya çıktığı zamanlar da,anaların geçim derdiyle çalışmak zorunda kalıp minicik yavrularını kreşlere,bakım evlerine bırakılmadığın,dedelerin ninelerin baş tacı yapıldığı,huzur evlerine verilmediği günlerde. Anamın benden başka, benim anamdan başka vakit geçireceğim öğreneceğim kimselerin olmadığı zamanlardan geliyoruz biz.
Bizler ne kadar şanslıydık,okul yıllarına kadar analarımızın dizi dibinde,onların terbiyesi,sevgisi,şefkatiyle büyümüştük.Bizler televizyon,akıllı telefon,diz üstü masa üstü bilgisayar nedir bilmezdik.Sokaklar bizimdi,toza toprağa,kire çamura bulanır,eve girdiğimizde,yemeği bile zor yer yorgunluktan uykuya dalardık.
Çeşit çeşit rengarenk kıyafetlerimiz,ayakkabılarımız yoktu.Bizlere okula götüren servis araçlarımız yoktu.Verilen harçlıkla iki arkadaş paramızı bir araya getirip ancak bir simit alabilirdik.Onuda yarım yarım paylaşır öyle yerdik.Bizler dadılar elinde,kreşlerde büyümedik,bizler ana şefkatiyle,eğitimiyle büyüdük.Bizler yeni ayakkabıyı,kıyafeti sadece bayramlarda görürdük,arefe geceleri bu kıyafetlerimize sarılıp da uyurduk Çamaşırın ,bulaşığın düğmeye basmakla,ulaşımın kapının önüne gelen araçla yapıldığı bu günlerdeki gibi,o günlerde, günler kısa değildi,sabah oldu mu akşam olmak bilmezdi.Bizim kokusunu içimize çekip okuyacak kitaplarımız,karnımız acıktığında kapısını çalacağımız komşu analarımız vardı.
Anamızda bizimdi,babamızda bizimdi,komşumuzda bizimdi,sokaklarda bizimdi.Bizler mutlu huzurlu,yüzü gülen,kışın ellerinin üstü soğuktan çatlayan,burnunun kenarından akan sümüğü içine çeken çocuklardık.
Okuma alışkanlığımı,kitapların kokusunu,anam babam sayesinde sevdim kazandım.Anam Kemalettin Tuğcudan bir kitap verir,ben iş yaparken sesli oku da bende dinleyeyim derdi.Huzur sokağı,yanık buğdaylar,minyeli Abdullah daha ilkokul yıllarında anacığıma okuduğum,onunda dinlediği kitaplardı.Biz gülmeyi Muzaffer İzginin Ökkeş serisi kitaplarında tattık.
Benim babam terziydi,iğnenin ucuyla kuyu kazar gibi pantolonlar,ceketler diker,bizleri helalinden alın teriyle büyütmeye çalışırdı.Ben her gün okul çıkışı veya okula giderken sefertasıyla babama evden yemek götürürdüm.Boş zamanlarım dükkanda geçerdi,koca koca adamları dinler,onlardan duyduklarımı kafamın bir tarafını nakş ederdim.Ben Hasan El Bennayı,Ali Şeriatiyi,Seyyid Kutubu,Hasan Basri Çantayı,Buhariyi,Necip Fazılı,Mehmet Akifi,mealleri tefsirleri,şiiri,duyguyu,hissetmeyi,babam çalışırken ona sesli okuduğum kitaplardan öğrendim.Benim o yıllarda akıllı telefonum,Seyyid Kutubun Fizalali Kuranı,Laptopum Hasan Basri Çantayın meali,Necip Fazılın şiiri,gençliğe hitabesi oldu.
Meğerse anamın da,babamın da gayesi benim okuduklarımı dinlemek değil,benim kitapların içindeki Kenzi Mahfileri yani gizli saklı hazineleri bulmamı sağlamakmış.Benim anam Bilkent mezunu değil ilkokul mezunu,benim babam oxsford mezunu değil okur yazardı.Yaşı seksene dayandığı bugün bile ne kadar yorgun olursa olsun mesneviden bir sayfa,mealden bir süre,okumadan başını yastığa koymayan bir insan.Benim anam deniz nedir tatil nedir bilmedi.Hayatı beş tane erkek çocuk yetiştirmekle geçti.Bize Allahı,Peygamberi,Kuranı,namazı,ahlakı,adabı edebi,hayayı öğretti,bizlere helali haramı,kul hakkını öğretti.
Babam bize adam olmayı ,haklı olduğun dik durmayı,Allahtan başkasına kul olmamayı,her zaman bizi gören Rabbimizin olduğunu,izzeti,şerefi,haysiyeti,tevazuyu,merhameti,şefkati,yaratanı Allah olduğu için yaratılanı sevmeyi öğretti.Anam babam canım size feda ,Allahım sen onlardan razı ol,onlar vazifelerini yaptı.
Ya bu gün,analarımız evlerinden uzaklaştı,geçim derdi bitmeyen talepler,engellenemeyen istekler,israf,Babaların gelirlerinin geçime yetmeyişi,anaların ev hayatından ,iş hayatına geçişi.Bu yüzden yalnız kalan ana sıcaklığından,terbiyesinden mahrum,kreşin bakıcıların ,bakım evlerinin bağrında tek düze fabrikadan çıkmış gibi yetişen çocuklar.
Akşam eve gelen ebeveyn yorgun ,baba televizyon telefon başın da,ana mutfakta yemek hazırlarken elde telefon,sevgiye ilgiye hasret bir vaziyette anasıyla babasının arasında koşuşturan,evde yaşı boyu küçük yalnız bir adam.Günümüz çocuğu her şeyi olan,her istediği yapılan,lakin yanı başında ki anasına babasına dokunamayan sarılamayan,sessiz haykırışlarını duyuramayan bir çocuk.
Bizler artık iki göz odalarda değil,tapusu bize ait içinde mutfağı koca salonu lüks mobilyaları,eşyalardan kıpırdayacak yerimizin olmadığı,her odasında televizyon bilgisayarın olduğu,insanların bir birinden koptuğu,sofrada bir araya gelen,mecbur kalmadıkça konuşmayan sözde adı aile olan ev arkadaşlarıyla beraber hayatlarımızı yaşıyoruz,Artık huzuru,afiyeti,bereketi sevgiyi kaybettik,Sanki benim çocukluğum milattan önceki zamanlarda kaldı.Meğerse yokluk ne güzel,varlık ne kadar kötüymüş.Meğerse biz Müslümanın parayla varlıkla imtihanı ne zormuş,biz aş iş ekmek mal mülk para derken,evdeki geleceğimizin teminatı sermayelerimizi tüketmişik, artık çocuklar analarına babalarına vatsaptan yazıyor,dedeler nineler torunların yüzüne sadece 3G den görüyor.Yazıklar olsun bize aslımızı da neslimize de perişan ettik.Artık onlar da bizde teknolojinin köleleriyiz.
Biz söz de Müslümanlar, evlatlarını aldığı notlar yada deneme imtahanların da aldığı kötü notlar yüzünden depresyona girerken,kılmadığımız ,kılmadıkları namazlar yüzünden ,ahiret sınavında aldığımız kötü notlar için içimiz bile burkulmuyor.
Sevgisiz büyüyen Ahmetler,Ayşeler televizyon,internetin,filimlerin dizilerin pençesindeki çocuklarımızın,gençlerimizin kalpleri,zihinleri,duyguları,ruhları paramparça edilerek heba ediliyor.Dünyaya getirdiğimiz çocuklarımız birer birer elimizden kayıp gidiyor.
Ey analar bacılar asli görevlerinize dönme zamanınız gelmedi mi Sizler Fatihler ,Tayyipler,Halis Demirler yetiştirecekler değilmisiniz.Sizlerin de çocukları bir Fatih bir Recep Tayyip Erdoğan olsun istemezmisiniz .Sizler doğduğunda itibaren çocuklara mürebbiye olacak Allahı,dini imanı,Peygamberi İslamı,Kuranı,saygıyı,edebi hayayı,merhameti şefkati,ahlakı büyüklerine saygıyı,hayvanlara karşı sevgiyi öleşmeyi paylaşmayı,vatanı milleti bayrağı toprağı,şehidi gaziyi,helali haramı,vicdanı hakkı batılı,dostu düşmanı haini hainliği,vatan severliği anlatmak değil mi .
Bir evde asli görevinin şuuruna varmış bir anne varsa o ev yıkılmaz bir kale gibidir.Ümmetin yeniden toparlanması ayağa kalkması asli görevine yaratılış gayesine ailesine evine ,çocuğuna dönen Ertuğrullar yetiştirecek Hayma analar,Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubiler yetiştirecek olan sizler gibi analar değil mi,
Ey devlet senin eğitim öğretim sistemin bozuk,sen bu işi bilmiyorsun,sana düşen nereden kaynak bulursan bul,ister köprü yapma ister yol yapma,büyük şehir belediyeleri kuruyorum diye benim paramı har vurup harman savurma,işini düzgün yap bu milletin sadakasını zekatını himmetini kurbanın hırsıza din bezirganlarına kaptırma.Terörü teröristi fetöyü bitir ,haklıyla haksızı ayır,kendi suçunu garip halka yıkmayıp,büyüğe hesap sormayıp,küçüğü ekmeksiz aşsız bırakma ki yeni hainlerin yetişmesine zemin hazırlama.Dostla düşmanı iyi ayır,bir derneğe üye oldu diye,senin kurulmasına izin verdiğin bankaya üç kuruş yatırdı diye milleti hainleştirme,üye olunmasına teşvik ettiğin derneklere üye oldular diye fetö damgası yemekle insanları karşı karşıya bırakma,senin devlet olamamanın hatasını bu millete kesme dedikten sonra dışarıda ki hainlerin tuzağına düşmemesi için çocukları yetiştirecek analara maaş bağla ,çalışarak köleleşen değil evinin kadını ,çocuğunun anası ,kocasının eşi olacak kadını özgürleştir baş tacı yap onların ayaklarının altını öp.
İşte o zaman 2053-2071 yıllarını kuracak yönetecek nesiller yetişir.Analar bacılar geleceğinde, cennetinde anahtarı sizde,isterseniz hem dünyada hem ahirette cennette ki gibi bir yaşam.Haydi görev sizde .
Başka çaremiz yok ya devlet başa ya kuzgun leşe.
Selamun Aleyküm.