Bir bayram daha bitiyor. Pazartesiyle beraber siyaseti de siyasetçiyi de,bürokratı da bürokrasiyi de fırtınalı günler bekliyor. 
Bir çuval pirinci çöpe mi atacağız, çuvalı çöpe atmayıp,pirincin içinde ki taşları mı ayıklayacağız. Bazı fetöcüler yüzünden kapatılan derneklerde ki bir çok insanı haşhaşi olmamasına rağmen fetöcümü ilan edeceğiz, yoksa bu dernekleri açıp bir kaç fetöcüyü temizleyip bir çok masum insanı haşhaşi damgası yemekten mi kurtaracağız.
Bu bayramı kimimiz evinde, kimimiz tatilde, kimimiz vatana ihanet edip hapishane köşelerinde, kimimiz şehit olan evladının babasının kabrinde, kimimiz işinde, aşında, ekmeğinin derdinde, kasap et derdinde, koyun can derdinde.
Oysa bundan iki ay önce 15 Temmuz da bizler sokaklara akarken darbeye darbecilere karşı mücadele edip vurulup şehit, gazi olurken gayemiz neydi. Demokrasi.. Milli irade.. Özgürlük.
O gece ben, ben değildim.Hayatım da ilk defa kendimi özgür hissettiğim,korkmadan sokaklara çıktığım, katilime meydan okuduğum,ölüme gülümsediğim gündü.
İlk defa benliğimden, egolardan sıyrılıp ,etrafımda ki insanlarla karşılıksız, menfaatsiz, kol kola, omuz omuza ortak bir amaç uğruna bir bütün olduğum geceydi.
Hayatım da ilk defa kendimi yalnız hissetmediğim, benim gibi düşünen insanların da varlığına şahit olduğum bir geceydi.
Meğerse yalnız dünyalarında mesele memleket vatan millet, bayrak olduğunda hayatlarını hiçe sayıp meydanlara çıkacak ne kadar çok vatan sevdalısı varmış.
Sözde kainat imamı da,büyük şeytan amerika da, iki yüzlü avrupa da sessiz bir Milletin gerektiğin de nasıl ayağa kalktığını, nasıl kükrediğini, günlerce meydanları doldurduğuna şahit oldu.
Şimdi arınma zamanı.
Bizden görünüp de bizden olmayanlardan,
Vatan Millet deyip de,ülkesini satanlardan,
Allaha kul olmak varken fetöye kul olanlardan,
Milletine kurşun sıkanlardan, kurşun sıkanları alkışlayanlardan, bu alkışlayanları eşim dostum akrabam diye saklayanlardan,hele kripto olup, fırsat kollayanlardan hesap sorma zamanı.
Biz görevimizi yaptık,sokağa çıktık ve irademize idarecimize uzanan elleri kırdık.
Bundan sonra beklentimiz idarecilerimizin ilk önce kendi içlerinde ki hain yapıyı temizlemeleri. Bunu yaparken adalet duygusundan şaşmamaları.
Meğerse biz fetö denilen yapıyı ne kadar da gözümüzde büyütmüşük. 
Yüzlerce kurum içerisinde ne müsteşar, ne daire başkanı, taşrada müdürlük yapan insanlardan Allaha şükür hiç kimse yokmuş. 
Oysa 306 generalden yüz elli dördü, 81 emniyet müdüründen yetmiş üçü, bir çok vali, emniyet müdürü, kaymakam, polis, asker, hakim savcı, danıştay, yargıtay üyeleri, öğretmenler, devlet memurları, işçiler.
25 yakın bakanlık, müsteşarlık, onlarca genel müdürlük, yüzlerce bölge müdürlüğü, binlerce şube müdürlükleri.
Ne mutlu ki bize fetö en zor sızılan askeriye bile yüzde elli sızarken devletin diğer kurumlarını es geçmiş. Oralara sızmaya gerek duymamış.
Bakanlıkta, genel müdürlüklerdeki temizlikler, uzmanlar seviyesini geçmiyor.
Binlerce kişinin çalıştığı Orman, Dsi gibi kurumlarda tasfiyeler sadece sendika üyeleri seviyesinde, onlarda yüz iki yüzleri geçmiyor.
Binlerce insanın çalıştığı vakıflarda, sosyal hizmetlerde, karayollarında tapuda, gümrüklerde çevre il müdürlüklerinde, bankalarda, spor il müdürlüklerinde tasfiyeler sadece alt seviyede.
Listeleri yapanlar bu makam mevkilere gelirken paralel yapıya sırtlarını dayayan üst makamlardakiler, işten atılan alttaki işçiler memurlar hizmetliler.
Siyasetçi mi onlar zaten zem zem suyuyla yıkanmışlar,feöcü olmak kim onlar kim.Ne mutlu ki Rabbim bizlere basiretli siyasetçiler nasip etmiş.
Ne mutlu ki bize ülkemiz de Büyükşehir, il ilçe belediye başkanlarımızda, 81 il başkanımız da, 400 yakın ilçe başkanımızda, on bini geçen belediye meclis üyelerimizde paralelci hain yok. 
On bini geçen il gençlik kadın ana kademelerinde, yirmi bini geçen ilçe gençlik kadın ana kademelerinde parelelci yok. On milyonu geçen üyelerimiz arasında  hiç yok.
Ya bir ilde, ilçede üç-beş on parti üyesi fetöcü çıkarsa, o teşkilatı fetöcü ilan edip kapatacak mıyız veya bir ilçe başkanı fetöcü çıkarsa, bütün yönetimi fetöcü ilan edip, o ilçeyi komple mi cezalandıracağız?
Arınmalıyız..  Temizlenmeliyiz.. İçimizdeki hainlerden kurtulmalıyız.. 
Lakin kim parelelci fetöcü nasıl ayıracağız? 
Temizlik yapalım derken testiyi nasıl çatlatmayacağız?
Bir de fetöyle uzaktan yakından ilgisi olmayıpda, kurulurken devletin izin verdiği 17-25 aralık sürecinde kapatmayıp yaşamasına izin verdiği, Başbakanın, bakanların, kuvvet komutanlarının yanlarına kadar sızıp,onların özel kalemleri, yaverleri olabildiği, devletin en gizli namahrem bilgilerine vakıf oldukları, bunları yaparken kendilerini gizleye bildikleri bir yerde... İlimiz de, ilçemizde, beldemizde, bazı derneklere bilerek veya bilmeyerek ,ellerinde istihbarat örgütlerinin raporları olmadığı için, idarecileriyle yöneticilerinden bazılarının fetöcü olduğunu bilmeden üye olupda Ak Parti, Reis sevdalısı, 15 Temmuz'da meydanlara herkesten önce çıkan, tanıdığımız, bildiğimiz fetöcü damgası yemekle karşı karşıya olan siyasetçi, belediyeci ve başka işlerle uğraşan insanlarımıza ne olacak?
Örnek mi istiyorsunuz.
Balıkesir'den vereyim. 
Yeşilay Cemiyeti.. Sivil Güçler Birliği.. Hukukçular Derneği..
Örnek mi; 
17-25'den önce üye gözüküp veya üye yapıldığını bilmeyen, üye olsa da, noterden istifa etmediği için istifaları işleme konulmayanlar...
At iziyle it izinin karıştığı nokta işte burası. 
KHK ile fetöcü olduğu düşünülerek kapatılan bu derneklerde ,fetöyle uzaktan yakından ilgisi alakası olmayan bir çok insan,fetöcü damgası yemekle karşı karşıya.
Bizim işimiz top yekün insanları suçlamak değil, içlerindeki hainleri temizlemektedir.
Nasıl ki bir bakanın özel kalemi fetöcü çıkınca Bakan ve bakanlıktaki diğer çalışanlar fetöcü olarak suçlanamıyorsa, bir derneğin başkanı veya yönetimindeki bazıları fetöcü diye, bütün üyeleri peşinen fetöcü ilan edilemez, edilmemeli.
Devletin görevi zor da olsa bir çuval pirinci, içinde taşlar var diye çöpe atmak değil, bu çuvalın içinde ki zorda olsa taşları ayıklamaktır.
Devlet olmak adil olmayı, hata yapmamayı gerektirir.
Selamun Aleyküm