‘MİT tırları' davası sonrası gelişmeler garip. Kemal Kılıçdaroğlu'nu alelacele yollara düşürecek bu davanın perde arkasında neler var? ‘Adalet' var olduğu müddetçe insanoğluna cazip gelecek geçer akçe bir söz bir kelime bir kavram bir arayış olacak hep. Her zaman bunu kullanana dönüp baktıracak bir kelime.

Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP ‘Adalet' yürüyüşü adı ile önemli bir kavramın arkasına sığınmıştır. Çünkü bu kelimenin herkes de bir karşılığı vardır. Herkesin hayatında bu kelimeye ihtiyaç olmuş ve olacaktır. Aynı zaman da bu kelime müthiş bir sığınaktır. Bu kelimeye sığındığınızda ‘Yağız hırsız ev sahibini bastırır' ata sözünü gerçekleştirirsiniz. Bu yürüyüşün sonuna yaklaşıyoruz.

Bizim bir muhalefet liderinin haklı veya haksız her hangi bir konuda ortaya koyduğu tepkiyi ve hareketi garipsememiz doğru olmaz. Yoksa zaman zaman  ‘Muhalefet görevini yapmıyor' eleştirirlerimiz havada kalır. Çelişiriz. Bu ürüyüş içinde öyle. Ana muhalefet lideri gerçekten inanıyorsa ‘yürüyecek'. Hedefi nedir? Maltepe. Gidecek. Gidiyor da zaten. Önümüzdeki günlerde hedefe de ulaşacak. Buraya kadar her şey normal. Sonrası ne olacak? Önemli olan bu. İşte bu noktada Kılçdaroğlu'na önemli görev düşmektedir. O görev yürüyüşün amacının dışına çıkacak, bu amacı gölgede bırakacak başka yönlere kaymasını önlemektir.

Bu yürüyüşte ki temel amacı gerçekten ‘Adalet' olarak kabul etmek zorundayız. Fakat Kılıçdaroğlu'nun ısrarla '20 Temmuz' darbesi sözü ‘Adalet' kavramını gölgede bırakıyor. Neden 15 Temmuz' değil de '20 Temmuz' darbesi?  Kılıçdaroğlu'nun bu ısrarlı söylemleri bana hiçte iyi niyetli gelmiyor.

Gelecek hafta Pazar günü 15 Temmuz. Darbe girişiminin üzerinden tamı tamına bir yıl geçmiş olacak. İster istemez darbe günü yaşadıklarım aklıma geliyor. Darbe geçesi bazı dostlarla sürekli konuşmalarımız ve mesajlaşmalarımız olmuştu. Bu darbe erken doğumdur. Bu unutulmamalıdır. Alternatifleri düşünülerek yapılan bir darbedir. 16 Temmuz gecesi İstanbul'da Fenerbahçe Orduevi'nde rakı kadehleri eşliğinde ‘Milleti nasıl birbirine düşürdük' söylendiği iddia edilen  cümle doğruysa süreç bitmemiştir. Onun için uyanık olmakta, her an tetikte olmakta fayda vardır. Bu darbe girişimi başarılı olsaydı, ‘Darbecilere  daha büyük bir darbe' yapılacağı iddiası ise ayrıca dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu'nun ısrarla ‘Kontrollü darbe' sözü eleştirilerine kulak vermek gerekir. Fakat onun iddiasının aksine  tersten bakarak Kılıçdaroğlu'na bu iddiaları söyletenlerin ‘kontrollü darbe'sinden söz etmek daha doğru olacaktır.

İşte bu noktada da Kılıçdaroğlu farkında mı bilmiyorum. Ama başlattığı yürüyüşün sonunda darbe girişiminin birinci yılında kendisine ‘Kontrolü darbe' iddiasında bulunduranların yarım kalmış darbelerine zemin hazırlıyor mu? Bakması lazım. Çünkü son bir haftadır sosyal medyaya da yansıyan ‘İstanbul'da taksim ve Anadolu yakasındaki otellerde' doluluk oranının 2 katını aştığı ve bir çok ev de 15 günlüğüne binlerce misafir ağırlandığı, eş zamanlı olarak aynı durumun İzmir'de de geçerli olduğu bilgileri doğruysa… Garip şeyler oluyor gibi.

Şu unutulmamalıdır. 15 Temmuz Darbe Girişimi bundan sonra darbe girişiminde bulunmaya cesaret edeceklerin laboratuarı olacaktır. Bu darbe girişiminde ortaya çıkan bütün eksiklikler analiz edilecektir. Bir daha başarısız olunmaması için bütün hatalara karşı tedbir alınacaktır. Elde çok ciddi veriler vardır. Sosyal medya analizleri ile milletin darbe tepkileri en küçük ayrıntılarına kadar yapılabilmektedir. Şu an itibarı ile milletin hangi şartlarda hangi tepkileri vereceğini ölçmek mümkündür.

 Mevcut imkanlar ve sosyal medya aracılığı ile Türkiye'de mahalle mahalle, sokak sokak  halkın hangi konuda ne düşündüğü bilinmektedir. Darbe düşüncesini taşıyanlar da bunu mutlaka bilmektedir. Onun için darbe girişimlerine karşı yeni yöntemler, yeni tedbirler kaçınılmazdır.

Açıkça yazmakta yarar vardır. 15 Temmuz benzeri açık darbe girişimleri uzun bir süre denenmeyecektir. Onun yerine post-modern darbe girişimleri ile karşı karşıya kalınacaktır. Bu kampsam da istikrar, güvenlik, ekonomi, sosyal olaylar ile algı oluşturularak siyasi iradeler öncelikle zayıflatılacaktır. Suriye politikasına yönelik algı operasyonu ve Suriyelilerle ilgili toplumsal tepki oluşturma onun ilk adımıdır.

İşte bu noktada devletin her biriminin, toplumun her kesiminin uyanık tutulmasına ihtiyaç vardır. Toplumsal hassasiyetler masaya yatırılmalıdır. Ona göre toplumsal algı oluşturulacak bütün alanlar denetim altına alınıp körüklenmesi engellenmelidir.

Suriyeliler konusunda hafta içi yaşanan gelişmeler toplumda önemli bir tepki potansiyeli oluşturulduğunu gösteriyor. Başka alanlar içinde aynı hassasiyetlere dikkat etmekte yarar vardır.

Cuma'nın hayrı üzerinize olsun…