Anayasa Mahkemesi kararlarını “durduk yere” (!) tartışmaya açan siyaset dünyasının bir kısmına küçük bir tavsiye…

Konunun pratik çözümüne ne dersiniz?

Hukuk ve yargı böylesine siyasallaştırılmışken, yargının bağımsız olmadığının altı nicedir çizilirken…

Hukuk madem bir sosyal bilim.

Madem 2x2 her zaman dört değil.

Madem gerek Anayasa Mahkemesi’nde, gerek Yargıtay’da, gerek Danıştay’da nice karar oy birliği ile değil, oy çokluğu ile çıkıyor.

Her ne kadar Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nde hukuk kökenli olmayan hakimler de bulunsun…

Madem yüksek yargıdaki hakim ve savcılarımızın çok büyük çoğunluğu Hukuk Fakültesi mezunu.

Madem Millet İttifakı Anayasa Mahkemesi karşısında Yargıtay’ı haklı görüyor ve kendi içlerindeki aksi sesler bile duyulsun istenmiyor.

Var mısınız?..

Samimiyetiniz var mı?

Misal, gerçekten hazin ve facia haline dönen bu hukuk tablosu Sayın Adalet Bakanı’na göre “iki yüksek mahkeme arasında görüş farklılığı” sorunu ve böylesine basite indirgenebiliyor…

Ki o zaman da sormak gerek “Anayasa değişikliği ne alaka o zaman” diye…

Geçelim…

Tüm Hukuk Fakülteleri değil, ülkenin önde gelen 10 hukuk fakültesinin Anayasa Hukukçularını alalım, İdare Hukukçularını alalım, Yargıtay 3.Ceza Dairesi ortalığı birbirine kattığına göre Ceza Hukukçularını da alalım…

Ankara, İstanbul, 9 Eylül, Marmara, Bilkent, Koç gibi üniversitelerin hukuk fakültelerinin bu kürsülerinde bulunan profesörlerinden oluşan bir kurul oluşturalım…

Hepsine soralım…

Madem hakim ve savcılarımızı yetiştirenler bu öğretim üyeleri…

Ve madem göreve geçince hukuk böylesine unutulabiliyor…

O hakim ve savcıları yetiştiren profesörlerimize bir danışalım…

Ne diyecekler?

Kaça kaç Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır çıkacak?..

Kaça kaç Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararını es geçebilir diyecek?..

Var mısınız?..

Konu siyasetin konusu değil.

Ve madem hakemlik gibi konular dahi gündeme gelebiliyor…

Alın size hakemlik.

Ki sık sık akiller heyeti falan da kurmayı seviyoruz, hatırlayın…

Şimdi en azından tümüyle konunun uzmanlarından oluşan bir akiller heyeti oluşturulsun.

İster her biri tek tek basit bir görüş bildirsin, isterseniz hepsi uzun uzun görüşlerini açıklasın..

İşin en zirvesinden, konuyu en çok bilenlerden görüş alınmış olacak daha ötesi var mı?..

Herkes konunun uzmanı olamayacağına göre ve bilgisizlik deryasında yol alırken dün alkışladığınız bir kararda bugün “mahkeme kapatılsın” diyebilmeye kadar farklı görüşe gelebiliyorsanız; tamam işte, siyaset yükü sırtından atsın o zaman…

En azından bakalım bu hususta hukuk bilim insanları ne diyor?

Sonra çıkacak karara uyacak mısınız onu söylemelisiniz ama.

Popülizmin sonu yok.

Türk siyasetinde sokağın ve vatandaşın halini unutup sun’i gündemlerle kamuoyunu farklı mecralara sürüklemenin sonu yok.

Çekiştirmenin, eğip bükmenin madem sınırı yok…

Ve madem konu döndü dolaştı Anayasa değişikliğine de geldi

Önce şu facia tablosunu bir gidermek gerekmez mi?..

Şimdi üniversiteler bile sessizlik abidesine döndükleri için insan sesi çıkan üniversiteleri de aramıyor değil hani. Ama madem durum böyle; işin kaynağına dönsün siyaset; kulak versin bakalım ne diyor anayasacılar, idareciler ve hatta cezacılar!

Var mısınız?..

Gündem kilitlendi kaldı.

Çözmesi 1 günlük olaydı aslında, siyaset ayrı bir alemde yaşamasa!