UEFA’nın 2024 için “Almanya” demesinin ardından “milli” yarışlarda her zaman aşırı duygusal hale bürünen ve gerçeklere objektif bakmayı bir türlü öğrenemeyen bizler yine senaryoları sıralayıverdik anında:
UEFA Başkanı Ceferin, son gece Türkiye’ye oy verecek delegelerle görüşmüş, kararlarını değiştirtmiş…
Her zamanki gibi ayrımcılık yapmışlar…
Bunların hepsi Türkiye’ye düşmanmış…
Falan filan… Uzatmaya gerek yok.
Ceferin’in, organizasyonun Türkiye’ye verilmeme gerekçelerini açıklarken, bir çok il ile ilgili bazı endişeler olduğu, konaklama imkanlarının sınırlı olduğu, insan hakları aksiyon planının eksik olduğu yönündeki savlarına da tümüyle karşı çıkabilir veya bu gerekçelere kısmen/tamamen katılabilirsiniz. Bu dakikadan sonra önemi yok. Artık hepimizin ileriye bakması ve geleceğe daha sıkı hazırlanarak, altı çizilen “insan haklarındaki eksiklikler” gibi noktaları da sümen altı etmeden ve en önemlisi moral bozmadan hazırlanmaya devam etmemiz şart.
Keza…
Gözlerimizi açıp objektif bakmayı gerçekten öğrenmemiz gerek de Eurovision Şarkı Yarışmalarını bile “Dünya Savaşı” haline getiren bizler, nasıl başarabiliriz ki bunu?
Kaldı ki…
Varsayalım UEFA; “yarın yapın bu organizasyonu” dedi.
Kim yapabilir yarın?..
Kuşku yok, Almanya değil mi?..
Çünkü zaten her daim hazır haldeler.
Oysa bizde, Ankara ve İstanbul dışında gerekli ve yeterli konaklama imkanı yok.
Antrenman tesisleri eksiklikleri çok.
Ulaşım sıkıntılı.
Stad kapasiteleri Almanya’ya göre epey düşük.
Biz ise neyi vaat ediyoruz; 2024’e kadar ne isteniyorsa yapacağımızı.
UEFA’ya devlet güvencesi dahil her türlü garantiyi veriyoruz.
Ama bugünkü manzarada Almanya’yı sadece “vatandaşın aşırı isteği” noktasında geçebiliyoruz o kadar.
Sıradan Alman vatandaşı için 2024’ün kendi ülkelerinde yapılıyor olup olmamasının pek de önemi yok.
Bizim için “vatan-millet” meselesi haline geliyor ama!
Yine de enseyi karartmamak gerek.
Bu tip organizasyonlara adaylıklarımız süreceğine göre, biz kazanmış gibi tesis, altyapı, ulaşım ve konaklama gibi sorunları çözmemiz gerekiyor.
Çünkü UEFA, önündeki dosyanın 2024 hayaline değil, bugünkü durumuna bakıyor.
Almanya her şeyiyle hazır.
Biz ise sadece “seyirci arzusu” bakımından hazırız.
Tanıtım filminin önemini ve ciddiyetini bile pek de dikkate almamışız.
Türkiye’yi Avrupa’ya Nusret ile tanıtmaya kalmışsak vay halimize…
Euro 2024 adayı derken…
Nusret 2024 olup çıkıverdik…
Türkiye’nin tanıtımına Nusret koymak iyi fikir!!
Kaybetme sebeplerini sıralarken bunu da ileride hatırlamak şartıyla elbet.
Ne olmalı?
Ne olmamalı?
Noktasında Nusret!