10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü.
Acilen terapiye girmesi gerek Türkiye’nin.
Öfke patlaması.
Cinayetler.
Kavgalar.
İntiharlar.
Şiddetin bin bir hali.
Uyuşturucu kullanımında büyük artış.
Ülke olarak depresyonda…
Ve bunalımdayız topyekün.
Bireysel silahlanmada inanılmaz bir artış var…
Ruhsatlı olmayan ruhsatsız, ruhsatsız bulamayan pompalı…
İnternette derya gibi satış var!
Şiddet niye artıyor sonra diye düşünüyoruz…
Böylesine denetimsizlik, böylesine bir silah çılgınlığı.
Yangınlardayız!
İtfaiye yok.
Ki…
Liyakat liyakat derken….
Bakınız hafta sonu medyaya yansıyan iki olaya:
Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde bir profesör. Başka bir profesörü silahla yaraladı. Yaralanan hastaneye kaldırıldı, yaralayan kısa sürede yakalandı.
Kahramanmaraş’taki bir düğünde de Cumhuriyet Savcısı, emniyet müdürünü tekme tokat dövdü. Emniyet müdürü savcıdan şikayetçi oldu.
Liyakat, unvanlarla olmuyor işte; isminizin önüne unvan geldi mi, liyakat sağlan(a)mıyor maalesef!
Ne kadar hazin bir tablo!
Bireysel silahlanmanın geldiği noktaya; öfke ve güç patlamasının sınır tanımadığına örnek iki olay.
İnsan düşünmeden edemiyor; bir profesörde niye silah olur?
Hangi ihtiyaçtan?..
Ruhsatlı mı, ruhsatsız mı, haberde ayrıntısı yok bunun ama velev ki ruhsatlı; bu kez taşıma ruhsatı var mı, sadece bulundurma ruhsatlı mı buna da bakmamız gerek.
Kime nasıl silah ruhsatı verildiği belli değil; orası da apayrı bir tuhaflık silsilesi.
Örneğin görevini ifa ederken öldürülen sayısız avukat var; avukata ruhsatlı silah veriyor devlet ama hakim ve savcıdan harç almazken avukattan harç alıyor.
Avukat mesleği bırakırsa ruhsat iptal.
Lakin bir dönem için seçilen muhtar ömür boyu ruhsat alabiliyor; harç da yok üstüne.
Nasıl bir uygulama anlaşılır değil.
Şimdi profesörün silahı ayrı bir konu; ruhsatsızsa silahı nasıl temin ettiği ayrı bir konu!
Keza davetli olarak geldiği düğünde bir Cumhuriyet Savcısı’nın görev yaptığı il bile değilken kendini ülkenin tümünde yetkili olduğunu düşünüp bir emniyet müdürüne düğünde vuku bulan bir olayla ilgili emir vermesi, üzerine emniyet müdürüne saldırması?..
Ki, düğünde bir maganda ruhsatsız glock ile havaya ateş açmış, müdür de kişi hakkında işlem yapılması talimatı vermiş. Savcı da bu noktada araya girip işlem yapılmamasını istemiş ve ortalık gerilmiş.
Liyakat diyoruz di mi?..
Unvanla liyakat olmuyor ki!
Liyakat, kişinin görevini yapabileceği donanımda, bilgide, birikimde olması gerek.
Yaralanan ve ateş açan profesörlerin yaşına bakıyorsunuz; 40’lı yaşlar…
Bir zamanlar profesör olmak ne uğraşlar gerektirirdi, bırakın profesörlüğü doçent olmak bile ömür törpüsüydü… Lisans, yüksek lisans, doktora, yardımcı doçentlik, doçent ve sonra profesör…
Kaç zaman oldu bilinmez bu silsilede yardımcı doçentliği de kaldırdılar, akademik süreç kısaldı… Eskiden saçı başı ağarmış profesörlerimiz vardı, şimdilerde neredeyse doktor görünümlü profesörlerimiz oldu.
Elbette liyakatlerinin hakkını verenleri tenzih ediyoruz…
Ama öyle bir nitelik düşüşü var ki…
Liyakat demekle de olmuyor…
Silaha, şiddete, öfkeye kurban olmuş görünümdeyiz.
Her kolda, her alanda umutsuzluk tavan.
Ruh sağlığı günüymüş 10 Ekim.
Sağlık kısmı gitti bitti, ruh gibi olduk nicedir!