Milyoner’de çıkan soruydu, görenleriniz olmuştur…

Dünyada yaşayan tüm insanlar, her m2’ye 1 kişi olacak şekilde yerleştirilirse kaplayacakları alan hangisinin büyüklüğü kadar olur?

Şıklar; Çin, Türkiye, Ege, Aydın…

Aslında çok zor değildi soru ama hesabı bilmek, ortalama sonuca ulaşmak, yarışma heyecanı falan; bilemedi yarışmacı.

Öncelikle 1 km2’nin kaç m2 olduğunu bilmemiz gerekiyor ki 1 milyon m2, 1 km2 yapıyor…

Netice olarak cevap Aydın il sınırları kadar.

İnanılır gibi değil di mi aslında?..

Milyarlarca insan; dünyanın bir ucundan diğer ucuna, doğusu batısı kuzeyi güneyi…

Tek Çin’i ve Hindistan’ı düşünün korkar insan.

Velhasıl… Dünyanın tüm insanları Aydın il sınırlarına sığacak kadar işte!

Ve işte böylesine çok gibi gelen az insan dünyanın canına okuyor… 

Yerkürenin yüzde 71 civarının bir de sularla kaplı olduğunu düşünün… Yaşadığımız yer de sınırlı ve göğü, toprağı, suyu mahvediyor; ormanları yok ediyor, okyanusları çöplüğe döndürüyoruz…

Sonra sanki uzaylılar yapmış gibi seyredip “küresel ısınma, sera etkisi, iklimler bozuldu, yağmur yağmıyor, kışlar yok oldu” türü hayıflanmalar…

Çünkü…

Sanıyoruz ki Amazon ormanları yok olunca veya Antartika’da buzullar eriyince dünyanın diğer bölgelerinde yaşayanlara bir şey olmayacak.

Böyle bir lüksü yok maalesef insanoğlunun…

Çevre sorunu, dünyanın temel ve ortak sorunu.

Kızılderilileri hatırlatmak isteriz bu noktada…

Vahşi olarak Amerika’nın dünyaya resmettiği o kızılderililer öylesine çevreye duyarlı ve doğaya saygılıydılar ki; o zamanki Kızılderililerin doğa aklının zerresi yok bugünün toplumlarında.

Teknoloji ve bilimin böylesine ilerleme gösterdiği zamanlarda bunun tam aksine bir yönde dünyanın cılkını böylesine çıkarabilmek…

Büyük başarı olsa gerek!

Bakınız Kızılderililer ne diyor:

“Doğa kanunları insan kanunlarından üstündür. İnsan kanunlarını ihlal edenler avukatların, yargıçların elindedir ve çoğu zaman suçlular bile kurtulabilir. Ama doğa kanunları öyle değildir. Doğa kanunlarına karşı gelirseniz mutlaka cezalandırılırsınız.”

Binlerce yıl öncesine dayanan ve dünyanın hiçbir yeriyle iletişimde olmamalarına rağmen gözlem ve deneyim sonrası yaptıkları tespite ve ulaştıkları sonuca bakar mısınız?..

Kaç kez cezalandırıldık biz ve cezalandırılmaya devam ediyoruz sürekli?..

Aklımızı kullanmayarak, bilerek ve isteyerek tüm felaketlerin zeminini hazırlamıyor, doğanın cezasını vermesini beklemiyor muyuz sonra?

Depremler, seller, yangınlar…

Derelerin kuruması, denizin üstüne yapıp yıkılan yollar…

RES’ler, HES’ler, JES’ler…

Hamsi başta olmak üzere Karadeniz balık zenginliğinin tükenmesinde ve balıkların büyümeden önümüze gelmesinden bile Karadeniz’i besleyen derelere yapılan HES’ler etkili…

Bilen biliyor, bilim söylüyor.

Ama hükümetler günü yaşama peşinde…
Ve…

Dünyada su savaşları çıkacak deniyordu ya evvel zamandır.

Gerçeğe doğru gidiyoruz farkında mısınız?..

Baksanıza dünyanın diğer ülkelerini bir kenara koyalım; şaka maka değil Türkiye’nin suyu bitiyor.

Sayısız göl, dere, dağlarda bulunan kaynak kurudu…

Kuruyan baraj sayısına yetişmek mümkün değil…

Büyük şehirler başta olmak üzere pek çok şehirde alarm zilleri çalıyor..

Ama toplumsal duyarlılığı sağlamakla, acil tasarrufa yönelik adımları atmakla görevli kamu hiç de oralı değil…

Oysa bu tehlikeli zamanlarda nasıl bir israfla heba oluyor sularımız…

Hangi birini yazalım; ki kamu aklı bir vazgeçse önce olur olmaz her yere çim serip çim sulamaktan…

Sonra adım adım gidilebilir belki de bu duyarsızlık ve bu vurdumduymazlıkla…

Su kesintilerine başlanırsa yakın zamanda, hiç şaşmayalım…

“Su gibi aziz ol” diyecek insanlarımız da birer birer veda ediyorlar hayata…

Atasözünü hatırlamayan, oradaki güzel anlamın farkına varmayan;  suyun heba olmasını umursar mı dersiniz?