Her ‘Yeşil’ haberi beni heyecanlandırır. Hangi Yeşil mi? Asıl adı Mahmut Yıldırım. Güneydoğu’daki faili meçhullerin faili. 18 yıl önce yazı maceram Yeşil’le başladı. Zaman ne çabuk da geçiyor. Son dönemde sadece dünyanın dönüşü değil, tarihin akışı da çok hızlandı. Yetişebilene aşk olsun. Bir düşünün, bu 18 yıla neler sığdı? Yıl güne, yüzyıl yıla indi.
O günlerde Yeşil’in yaşayıp yaşamadığı tartışılıyordu. ‘Yeşil’ler ölmez’ başlığıyla Mahmut Yıldırım ölse bile devletin alışkanlığı değişmediği sürece bunun bir anlam taşımayacağına dikkat çekmiştim. Bir yeşil gider, bin yeşil gelir. Bilemediniz yeşilin tonları çok çok renk değişir. Yeşil siyaha bürünür sözgelimi. Karanlığa da uyum sağlar. Önemli olan, devletin gücünü kullanan kişilerin kirli işlerden el çekip çekmeyeceği... Maalesef yargıya yansıyan dosyalar el çekmediğini gösterdi.
Yeşil yaşıyor mu? Hâlâ büyük bir sır. Öldüğünü söyleyen de var, ‘hayır, yaşıyor’ diyen de... Ne yaşadığına dair bir emare var ne de öldüğüne ilişkin işaret. Sadece söz var. Yıllar önce Mesut Yılmaz, başbakan iken ‘Yeşil, Cem Ersever gibi öldürüldü’ demişti bir toplantıda. Nasıl öldürüldü, mezarı nerede bilen yok. Ailesi dahil. Yaklaşık 5 sene önce oğlu, babası hakkında bir kitap yazdı. Yeni fotoğrafları çıktı ortaya. Bilinen tek fotoğrafı, sakallı haliyle yüz çizgileri belli belirsiz görüntüsüydü. Her haber o fotoğrafla veriliyordu. Kitaptan öğrendik ki Yeşil kodunu boynuna taktığı fuların renginden almış. Oğlunun, babasının yaşayıp yaşamadığı konusunda bir fikri yok. Bugüne kadar ‘birilerinin gelip yaşadığına veya öldüğüne dair bilgi vermediğini’ söylüyor kitapta. Bilgiyi kim verecek? Oğlu kitapta ‘Yaşıyor ve gelmemesi gerekiyorsa eğer’ diyor ‘Onu 10 yıl bir odaya koyun, 10 yıl o odadan çıkmadan hayatını devam ettirir.’
Belli ki oğlu yaşadığına dair umudunu canlı tutmaya çalışıyor. O kitap Ergenekon davası sürerken, yargının Güneydoğu’daki faili meçhul cinayetleri soruşturmaya başladığı sırada yazıldı. Ve bir yerlere mesaj olarak değerlendirildi.
Hafta içinde gazetelerde küçük bir haber çıktı. Eskisi kadar büyümedi, tartışılmadı. Satır arasında kaldı. Üzerine de gidilmedi. Eski MİT’çi Korkut Eken ‘faili meçhuller’ soruşturmasında verdiği ifadede ‘Yeşil yaşıyor. Çıkıp konuşsun.’ dedi ve ekledi: ‘90’lı yıllarda Yeşil’i JİTEM ve bütün istihbarat birimleri kullandı. Yeşil, MİT ve Jandarma ile çalıştı. Çıkıp doğruları söylesin...’ Eken ayrıca Yeşil’in kendisini öldürmek için Kanas silah siparişi verdiğini, ses kayıtlarının devletin elinde olduğunu ileri sürdü. Kanas, uzun menzilli suikast silahı. Eken’e göre Yeşil münzevi bir hayat yaşamıyor, eline silah alıp birilerinin peşine düşecek kadar yaşamın içinde. Yani eski işini sürdürüyor.
Korkut Eken, üst düzey devlet görevi yapmış bir isim. İma veya dolaylı yoldan değil açıkça Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın hayatta olduğunu söylüyor. Eskisi gibi peşine düşmek, ayak izlerini takip etmek zor olmasa gerek. Devletin derin dehlizlerine inilebiliyor artık. Zaman zaman yalpalasa da devlete sızan çetelere, karanlık yapılara karşı mücadele eden bir siyasi irade var. Eken’in iddiası ortada kalmamalı.
Eğer Yeşil yaşıyorsa ona ulaşılabilmesi lazım. Dün herkesin gördüğü bildiği JİTEM gerçeği inkâr ediliyor, resmi ağızlar tarafından ‘yok’ deniyordu. Bugün ise JİTEM’in kurucusu içeride. Statüsüne bakılmaksızın kirli işlere bulaşan herkese hesap soruluyor. Mehmet Ağar yargılandı, cezaevinde yattı. İlker Başbuğ hüküm giydi. Herhalde Yeşil onlardan daha korunaklı ve dokunulmaz değil. Yeşil’e ulaşmak bir dönemi aydınlatmak demek. Yeşil yaşıyor mu? Söz bitti. Yaşıyorsa yakalanmalı. Öldüyse bir işaret. En azından mezar taşı...