Balıkesir Tabip Odası’nın geçen hafta sonu Balıkesir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (BSMMMO) salonunda gerçekleştirilen olağan genel kurulunda seçilen yönetim ilk toplantısını yaptı. 

2020-2022 yılları arasında görev yapacak yönetim kurulu üyeleri ilk toplantısında, kendi arasında başkan ve diğer görevler için seçim yaptı. Dr. Necdet Uçan yeni dönemin başkanı oldu. 

GÖREV PAYLAŞIMI

Dr. Necdet Uçan başkanlığındaki ekipte Genel Sekreterliğe Dr. Figen Özoğul, Muhasip Üyeliğe Dr. Dilek Yıldırım, Veznedar üyeliğe Dr. Osman Kılınç, üyeliklere, Dr. Ulaş Karaaslan, Dr. Aslı Yıldız, Dr. Hasan Ali Aktolun seçildi.

ONUR KURULU

Tabip Odası Onur Kurulunda Dr. Mehmet Çalışkan, Dr. Erdal Kalcı, Dr. Mehmet Çimen, Dr. Fevzi Turgut, Dr. Orkun Çetin görev yapacak.

ÜST KURUL DELEGELERİ 

TTB Delegeliklerine ise  Dr. Şahin Cılız, Dr. Ahmet Damar, Dr. Özcan Yılmaz, Dr. Hikmet Tilgen, Dr. Nedim İnce, Dr. Hasan Bozkurt, Dr.Gürsel Kurt oldu. Denetleme Kuruluna Dr. Aslıhan Aktemel Bütüner, Dr. Sezgin Çetin, Dr. Selçuk Yazıcı seçilmişti..

Bir önceki başkan Dr. Şahin Cılız odada düzenlenen törenle görevi Dr. Necdet Uçan’a devretti.

GÖREVE BAŞLARKEN…

Tabip Odası Yönetim Kurulu göreve başlarken bir de yazılı açıklama yapıp, önemli mesajlar verdi, değerlendirmelerde bulundu. Tabip Odası açıklamasında pandemi ile mücadeledeki yanlışlara da dikkat çekildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde meslek ve sanatlarını icraya yetkili olup da sanatını serbest olarak icra eden veya meslek diplomasından istifade etmek suretiyle resmi veya özel görev yapan tabiplerin katıldığı Türk Tabipleri Birliği; tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla 6023 sayılı T.T.B Yasası ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluştur.

Yasa gereği 2 yılda bir Nisan ayında yapılması gereken Olağan Genel Kurulumuzu, pandemi nedeniyle erteleyip 8-9 Ağustos 2020 tarihlerinde yapabildik. Olağanüstü ve yaz ortasında yapılan Genel Kurulumuza katılan meslektaşlarımızın geçerli olan %85 oyu ile kurullara seçildik, seçilen arkadaşlarımız adına teşekkür ediyoruz.

2002 yılından beri sürdürülen Sağlıkta Dönüşüm Programı ve onun ana unsurları arasında yer alan performansa dayalı ödeme sistemiyle, sağlık hizmeti sunumunda niteliğin değil niceliğin öne çıktığı; hekimlerin kısa sürelerde çok sayıda hastaya bakmaya zorlandığı, çalışma sürelerinin uzadığı, nitelikli sağlık hizmeti sunabilmenin koşullarının yok edildiği bir sağlık ortamı yaratıldı.

Sağlık alanında ciddi bir tahribata yol açan, eğitim, araştırma, kamu sağlığı gibi öncelikleri geri plana düşürüp “verimlilik ve kârlılık” söylemleri ile ticarileşen bir anlayış hâkim kılınmıştır. Nitelikli bir sağlık hizmeti üretmenin en temel bileşenlerinden biri çalışma koşullarıdır. Hastanın “müşteri”olduğu ve ”müşteri memnuniyetinin” ön plana çıktığı, kamu hastanelerinin işletme ve amacının kar olduğu dönemdeyiz.

Birinci basamak giderek işlevsizleştirilmiş, çalışan hekimler meslekleri yerine anlamsız angaryalarla boğuşmakta, pandemi döneminde kendi kaderleri ile baş başa bırakılmış, yeterli koruyucu ekipman sağlanamamış, hastanelere gidemeyen hastalar Aile Sağlığı Merkezlerine yönlendirilmiş ve bir çok ek görev yüklenmiştir.

Özel hekimlik ve İşyeri hekimliği ile ilgili sıkıntılar devam etmektedir. Daha yeni 50 den az işçi çalıştıran işletmelerin İşyeri Hekimi çalıştırma zorunluluğu 31.12.2023’ e ertelenmiş, çalışan sağlığı yok sayılmıştır.

2. basamak sağlık hizmetleri gösterişli binalara rağmen iyi gitmiyor. Çok yüksek maliyetler karşılığında Sağlık Bakanlığının 20-25 yıllığına kira anlaşması yaptığını, bir yıllık kira bedeli ile aynı hastanenin temelden yapılabileceğini bu ülkede yaşayan vatandaşlar olarak bilmiyor ancak İngiltere’deki şirketlerin kayıtlarından öğrenebiliyoruz.

Üniversite hastaneleri ekonomik olarak günlük tıbbi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar borç batağına sokuldular, özerkliklerini yitirdiler, akademik kadrolarındaki değerli hocaların ayrılmaları nedeni ile eğitim kaliteleri her geçen gün azaldı, üniversite hastanesi gibi değil Sağlık Bakanlığı hastanesi gibi çalıştırıldılar, geçen yıllar içinde kötü yönetim nedeniyle eğitim ve araştırma çalışmaları sıradanlaştırıldı. Her ile ve hatta bazı ilçelere - akademik kadro yaratıp kadrolaşma adına - tıp fakülteleri açılıyor, nitelikten yoksun bir tıp eğitimi veriliyor. On yıllar içinde hekimlerin bilgi birikiminde gerilemeye yol açacak olan bu tutum sayesinde insan sağlığını ciddi tehlikeye sokacak bir gelecek inşaa ediliyor.

Sağlıkta dönüşüm programıyla 17 yıldır sağlık hizmetleri sorunlar sarmalına dönüşmüştür.

Şiddet günlük ve sıradan bir olay haline gelmiş, yakın zamanda T.B.M.M de çıkarılan Şiddet Yasası, T.T.B. nin ve hekimlerin talebini karşılayamamış olup, pandemi döneminde dahi sağlıkta şiddet olanca hızı ile sürmektedir.
T.B.M.M. ye yeni sunulan “Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanun Teklifi” ile de sağlık çalışanları mesleklerini iyice yapamaz hale getirilmek istenmektedir. Son yıllarda gelişen defansif hekimlik daha da artacaktır. Cerrahi branşlara ilgi daha da azalacaktır. Riskli ve zor girişimleri yapmak isteyecek hekim bulunamayacaktır.

Ülkemizde pandemi tüm hızıyla ve ne yazık ki vaka sayıları ve lokalizasyonu artarak devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki pandemi hastanelerde tedavi edilir, ancak sahada, 1. Basamak koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilerek kontrol altına alınır. Koruyucu sağlık hizmetlerini ve gerçek anlamda filyasyon çalışmalarını göz ardı edilerek pandemiyle mücadele etmek yel değirmenleriyle savaşa benzer.

Başta hekimler ve tüm sağlık çalışanlarının canını dişine takarak görev yaptığı, kendi sağlıklarını ve canlarını hiçe sayarak giriştikleri 26 sı hekim olmak üzere 52 şehit verilen bu mücadele bu kadar üstünkörü yönetilemez. Ekonomik kaygılar ön plana çıkarılarak “sürü bağışıklığı”na yakın uygulamalar ve çaresizlik dayatılamaz, piyasacılığın insafına bırakılamaz.

Bu koşullarda, mücadelenin en ön safında yer alan sağlık personelinin can güvenliğinin ve uluslararası normlara uygun çalışma koşullarının, gerekli kişisel koruma ekipmanlarının düzenli ve eksiksiz sağlanması, sürecin şeffaf olarak yürütülmesi, popülist politikalara, mobing ve şiddete karşı çıkılması, verilerin belirli periyodlarla ve objektif olarak paylaşılması, üyelerinin oylarıyla seçilen ve onları temsil eden Sağlık Meslek Odaları, sendikalar ve derneklerinin İl Pandemi Kurullarında, İl Hıfzıssıhha Kurullarında temsiliyetinin, görüşlerinin alınarak, kararlara katılmalarının sağlanması pandemi ile mücadelenin olmazsa olmaz koşullarıdır.

Ülkemizin içinde bulunduğu koşullara rağmen mesleki deontoloji ve dayanışmayı sağlayarak, mesleki bağımsızlığımızı koruyup, bütüncül, kucaklayan, geleneklerine bağlı, meslektaşlarımızın tüm özlük ve demokratik hakları, iş güvencesi, sağlıklı çalışma koşulları ve insan onuruna yakışır ücret için bilimin ışığından ayrılmadan, şeffaf, hesap verebilir, kamu yararına mücadelemizi devam ettireceğiz.

Halkımızın sağlık hizmetlerinden nitelikli, kapsayıcı, kolay ulaşılabilir ve parasız olarak yararlanabilmesini sağlamak için, demokrasi, laiklik, hukuk, toplumsal haklar konusunda toplumun diğer dinamikleri olan demokratik ve sivil toplum kuruluşları ile dayanışmayı yükselteceğiz.

Bilimsel gerçekleri rehber edinerek, mesleki dayanışmayı sağlamak ve meslek onurumuzu korumak için çalışacağız.

Pandemi koşullarında gerek Tabip Odası Genel Kuruluna, gerekse seçimlerine katılarak demokratik görevini yapan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz."

Editör: Haber Merkezi