İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Kırklareli Üniversitesi Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi (KADAM) ve Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (KAFKASSAM) iş birliğiyle gerçekleştirilen 1’inci Uluslararası Asya-Pasifik Sempozyumu sona erdi. Uzmanlar iki gün boyunca onlarca bildiri sunarak Asya-Pasifik ülkelerindeki toplumsal sorunları, ekonomik durumu, siyasi gelişmeleri masaya yatırdı ve çözüm önerileri sundu.
KULLANICILARIN YÜZDE 63’Ü SOSYAL MEDYAYI AKTİF OLARAK KULLANIYOR
Sempozyuma ‘Sosyal Medya Yönetimi ve Bölgesel Çatışmalar’ konulu bildirisi ile katılan Gelişim Üniversitesi’nden Araştırmacı Murat Topçu, sosyal medya üzerine önemli istatistiki bilgiler paylaştı. Dünya nüfusunun yüzde 42’sinin sosyal medya ortamına mobil telefon vasıtasıyla, yüzde 3’lük kısmın ise diğer cihazlar üzerinden bağlandığını belirten Topçu, “İstatistiklerde Türkiye’nin durumuna baktığımızda yüzde 93 gibi oldukça yüksek bir oranda mobil kullanıcı sayısına sahip olduğu ve yüzde 63 gibi aktif sosyal medya kullanıcı oranıyla dünya ortalamasının üzerinde bir gelişme gösterdiği görülüyor. Dünya genelinde Haziran 2018 – Haziran 2019 arası nüfus yıllık yüzde 1 artarken, aynı dönemde sosyal medya kullanım oranı 10 kat, internet kullanım oranı ise 9 kat daha fazla artıyor. Bu istatistikler bize internet ile sosyal medyanın, mobil telefon aracılığıyla iç içe geçtiğini, gelecekte sosyal medyasız bir dünyada, insanların kendilerini ‘körleşmiş hissedeceğine’ işaret ediyor” diye konuştu.
SOSYAL MEDYA DÜNYADA NE KADAR KULLANILIYOR?
Sosyal medya kullanımının bölgelere göre değişen yoğunlukları hakkında bilgi veren Topçu, “Kuzey Amerika’da nüfusun yüzde 70’i, Orta Amerika’da yüzde 62’si, Güney Amerika’da yüzde 66’sı, Batı Avrupa’da yüzde 53’ü, Doğu Avrupa’da yüzde 48’i, Kuzey Afrika’da yüzde 40’ı, Çin’de yüzde 16’sı, Batı Afrika’da yüzde 12’si, Orta Afrika’da yüzde 7’si, Doğu Afrika’da yüzde 8’i, Güney Afrika da ise yüzde 38’i olarak karşımıza çıkıyor. Bu istatistikler, gelecekte mobil telefon, internet ve iletişim alt yapı hizmetleri gibi dijital pazarı ele geçirmeye yönelik ticaret savaşlarının da hangi bölgelerde yoğunlaşacağının bir habercisi niteliğinde” ifadelerini kullandı.
“ÇATIŞMALAR SOSYAL MEDYADAN YÖNETİLİYOR”
Toplumsal çatışmaların 2005 yılından itibaren sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla doğru orantılı olarak artış gösterdiğine vurgu yapan Topçu, “Sosyal medya üzerinden örgütlenerek yönetilen gösteri ve çatışmalar, Arap Baharı’nda olduğu gibi bazı ülkelerde mitinglere ve protestolara, halk ayaklanmalarına ve silahlı çatışmalara dönüşmüş; hükümet değişimlerine, askeri darbelere neden olmuştur. Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de ise büyük can kayıpları ile olaylar bastırılmıştır. 2005 yılında Paris banliyösünde, 17 ve 15 yaşındaki iki Kuzey Afrikalı göçmen gencin elektrik akımına kapılarak ölmesinden sonra başlayan ve hızla yayılan şehir isyanları sosyal medya aracılığıyla örgütlenip yönetildi” dedi.
WE ARE % 99 OCCUPY WALL STREET’ SOSYAL MEDYADA BAŞLATILDI
Dünyada dikkat çeken eylemlerden örnekler veren Topçu, “Eş zamanlı olarak başlatılan ve ‘Öfkeliler’ olarak anılan grupların eylemlerinde sadece 2011 yılında, Madrid'de 50 bin, Barcelona'da 20 bin, Valencia'da 10 bin ve diğer yaklaşık 50 farklı şehirde binlerce insan organize oldu. New York'ta başlayan ‘We Are % 99 Occupy Wall Street’ hareketi, birkaç kişi tarafından sosyal medyada başlatıldı ve ABD’de 100 şehirde, küresel ölçekte bin 500 şehirde destek buldu” diye konuştu.
BAZI ÇATIŞMALAR HÜKÜMET DEĞİŞİMİ İLE SONUÇLANDI
Murat Topçu, hafızalara kazınan toplumsal çatışmaların ortak özelliğinin sosyal medya üzerinden başlamış olduğunu hatırlatarak, “Arap dünyasında baş gösteren mitingler, protestolar, halk, ayaklanmaları ve silahlı çatışmalar, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen'de sosyal medya üzerinden örgütlenerek yönetildi. Bazı ülkelerde hükümet değişimi, bazılarında iç savaş ile sonuçlandı. 280 binden fazla kişinin sokağa çıkıp hükümeti protesto etmesiyle başlayan Sarı Yelekliler hareketi ise Avrupa’daki ekonomik sorunlara yönelik protesto dalgasının en güncel ve en keskin olanı. Eylemlerin ağırlıklı olarak sosyal medya ağlarına dayalı niteliği, Sarı Yelekliler’in kitleselliğine ve görünürlüğüne güç katmıştır. Paris’te başlayan eylemlerde ilk gösteride 300 bin civarında vatandaşın yer aldığı tahmin ediliyor. Tüm bu çatışmaların ortak özelliği sosyal medya tarafından örgütlenmiş ve yönetilmiş olmaları. Bu sonuç da bize sosyal medya kullanımı ile toplumsal ve bölgesel çatışmalar arasında çok sıkı ve iç içe geçmiş bir ilişkinin varlığını ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.
PAYLAŞIMLARLA FARKLI FİKİR GRUPLARI OLUŞTURULUYOR
Sosyal medyadan oluşturulan çatışma süreci hakkında bilgi veren Topçu, “İlk aşamada bireysel farklılıkların ortaya çıkartılmasını sağlayacak paylaşımlar dolaşıma sokuluyor. İkinci aşamada bireylerin belirli ideolojiler etrafında birleştirilerek toplumsal seviyede farklı tepki ve fikir gruplarının oluşturulması sağlanıyor. Üçüncü aşamada belirginleşen farklılıklarının kırılmaya hazır toplumsal fay hatlarına dönüştürülmesi ve nihai aşamada bireysel tepki ve kızgınlıkların artırılması amaçlanıyor. Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen çağrılar ile bu tepkilerin gerçek hayatta gösterilere, toplumsal çatışmalara veya bölgesel çatışmalara dönüştürülmesi ile süreç tamamlanıyor. Buna ‘Çatışma Piramidi’ adını veriyoruz” dedi.
“HERKES SOSYAL MEDYA DÜNYASINI KONTROL ALTINA ALABİLİR”
“Sosyal medya, Çatışma Piramidi’nin oluşumunda yönlendirme, organizasyon ve bağlantı görevi üstleniyor” diyen Topçu, konuşmasını şöyle noktaladı:
“Bireyler, dünyadaki, ülkesindeki gelişmelere yönelik, fikir ve düşüncelerini sosyal medyada yanlı ve belirli amaçlar doğrultusunda dolaşıma sokulan paylaşımlar üzerinden oluşturuyor; tavır ve davranışlarını, tepkilerini bu çerçevede ortaya kokuyor. Peki, sorumuz şu ‘Kaynağını bilmediğiniz bir su size bilmediğiniz birileri tarafından kapalı kap içerisinde sunulsa içer misiniz?’ Cevap tabi ki hayır. O halde kaynağını bilmediğiniz bilgileri neden yaşamınıza ve fikir dünyamıza sokuyoruz?
Bu sorgulama ile birçok farklı kültür ve düşünceden bireyler, sosyal medya üzerindeki paylaşımların pek etkisinde kalmadan ve çatışma içerisine girmeden, değişik ortamlarda bir araya gelebilir. Herkes kendi sosyal medya dünyasını kontrol altına alabilir. Sosyal medyadaki içeriklerin, düşünce tavır ve davranışlarına yansımasını engelleyebilir. Bu sayede ‘Çatışma Piramidi’nde daha üst katmanlarda yer alan toplumsal ve bölgesel çatışmaların azaltılarak toplumsal barışa katkı sunabileceği ifade edilebilir.”