12 Eylül 1980.
Öncesine gidelim…
Sokağın sağ-sol diye birbirine girdiği, her gün silahların patladığı, insanların öldüğü-yaralandığı kabus günler…
Polis teşkilatı bölünmüş, siyasetçiler çatışmayı durdurma kudretinden uzak, hükümet iflas vaziyette…
Türkiye korku içinde.
Her zaman varolan dış güçler, ülkenin kabus halinden ziyadesiyle memnun…
Ve…
Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi anlamına gelen “darbe”nin o günü…
12 Eylül.
Bir gün önce var olan çatışma, bir gün sonra nasıl kesildi?..
Ordu, devletin ordusu…
12 Eylül, vatandaş gözünde meşru görüldüyse o zamanın kabus halindendir. Anayasanın kabülü, Evren’in cumhurbaşkanı olması…
Yoksa o zaman da Türkiye’de yaşayan vatandaşların darbe sevdiği, darbe istediği falan yoktu.
12 Eylül 1980.
9 yaşındayız.
Dün gibi hatırlıyoruz ama…
Okul önlerine zırhlı araçlar gelir; gece sokağa çıkma yasağı uygulanır…
Hatta bazen gündüzler de sokağa çıkılmaz; ekmek ve gazete gibi ihtiyaçlar özel izinli ve görevli seyyar dağıtıcılar tarafından satılır; her gece kentin sokaklarında silah sesleri duyulur, hepimiz korkudan sinerdik.
Bazen tek katlı evimizde ışıkları söndürüp oturduğumuz da yok değildi hani..
Çünkü çocukluğumuz Dumlupınar İlkokulu civarında geçti ki Balıkesir Lisesi, Karesi Ortaokulu, Balıkesir Ortaokulu hep yakın okullardı ve gecenin sessizliğinde korkardık.
Herkes korkardı.
Terör, insanımızı birbirine düşürmüşken; sonradan yargılandı ya 12 Eylül.
O zamanın şartlarında da herkes farkındaydı olan bitenin demokrasiye darbe olduğunu…
Ve kimse istemezdi aslında TSK tarafından yönetilmeyi…
Ama…
Bir gün önce akan kan, nasıl durdu bir gün sonra?..
Ah bu siyasetçiler…
Ah bu akıl dışılık…
Ah o yazık olan insanlara, gençlere, çocuklara….

12 Eylül 1980’i dün gibi hatırlıyoruz.
Sanki o zamanlar kafasına göre durup dururken darbe yaptı TSK da, herkes 30 yıl sonra yargılar oldu 12 Eylül’ü…
12 Eylül istenmiyordu, darbe istenecek bir sonuç zaten değildi.

Ama sokaktaki kanı durduramayan siyasetçiler, ne olursa olsun sütten çıkmış gibi tertemiz olmayı başarıyorlar ya…
Ve her şeyi o kadar kolay unutuyoruz ki…
9 yaşındaydık…
Üniformalı Evren’in ekran konuşmalarını çok net hatırlıyoruz.
Yakışmıyordu ekrana bir askerin çıkması.
Ama hatalar… Ah o hatalar…
Ah o bile bile uçuruma sürüş, sürülüş…
12 Eylül bugün.
Çok konuşulacak yine kesin…
Öncesi de acıydı, kendisi de acı oldu, sonrası da…
Ama durdu mu terör.
Durdu.
12 Eylül tarihten bir kesitse, önemli olan yarın için böyle şartların olmamasını sağlayacak akla sahip olmaktır.
Demokrasiye sahip çıkmaktır.
Tuzağa düşmemektir.
12 Eylül, Türkiye’nin darbeli geçmişinin en iz bırakanadır.
Nasıl geldiğini ve dış güçlerin nasıl sinsi sinsi pusuya yattıklarını da unutmamak gerekir.