Dünya Devletleri ve o Devletlerin başkanlarının karakter yapısı aynı zamanda o Devletin insanlarının da karakter yapısını yansıtmaktadır, dersek herhalde pek yanılmış olmayız. Bu durum tarihte böyle olduğu gibi, bugün de böyledir. Tarihe iz bırakmış Devletlerden olan Roma ve liderlerine bakın, ayrıca Roma halkına bakın. Arenalarda mazlum insanları aslanlara parçalattırmak Roma liderlerinin ve Roma halkının en büyük eğlencesi değilmiydi?

Neron, Sezar ve diğer Roma Başkanları o kapkara çağın sadece birer vahşet simgesi olarak tarihe geçmişlerdir. Almanya’nın Faşist Hitler’i, İtalya nın Faşist Mussolini’ si, Rusların Stalin’i, İngilizlerin Churchill’i, ABD nin Franklin D. Roosevelt’i hâlâ unutulmadı. Unutulmaları da mümkün değildir. Bu isimler hep kan, can, zulüm ve ölümle birlikte anılmaktadırlar.

Peki, günümüzde durum nasıl? Cezayir, Fas, Tunus, Libya ve diğer Afrika Devletlerinde On Milyonlarca Müslüman’ı Katleden Fransa, İtalya ve diğer Avrupa Devletlerinin bu günkü halleri tarihtekilerden farklımı? On Milyonlarca mazlum zevk için katledilirken bu zalim Devletlerin halkı ne yapıyordu?

Katliamı seyrediyor ve neredeyse mazlum kanı içme derecesinde kendilerinden geçiyorlardı. Amerika’ya bakalım, İngiltere ye bakalım, Fransa’ya bakalım ayrıca gücü eline geçirmiş diğer emperyalist devletlere bakalım hepsinin liderlerinin ellerinden mazlum ve Müslüman kanı damlıyor.(!) Bu günlerde Akdeniz emperyalistlerin donanmalarıyla doldu taştı.

Petrol ve doğalgaz kokusu aldılar ya, kan kokusu almış sırtlanlar gibi Akdeniz’e doluştular. Her devirde zulümde zirve yapan Fransa’nın şimdi de Kıbrıs sahillerinde Yunan severlik ve Rum muhabbetine soyunması boşuna değildir. Karşılarında kararlı bir Türk Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı görünce kuyruklarını apış aralarına alıp seslerini kesmeleri bizi aldatmamalıdır, fırsat kolluyorlar. Maksatları Yunanı kollamak ve korumak değil, Kıbrıs kıyılarından çıkacak petrol ve doğal gazdan nemalanmak, parsa kapmak. Dedik ya; kan kokusu almış sırtlanlar gibi Petrol ve doğalgaz kokusu aldılar. 


Afrika’nın mazlum milletlerinin petrolünü, doğalgazını, yer altı ve yerüstü zenginliklerini yıllardır utanmadan çalan bu hırsız Devletler, atalarının izinden gittikleri için Kıbrıs kıyılarında volta atıyorlar. Hırsız oğlu hırsızlar ve katil oğlu katiller.(!) Fransa ve diğer AB Devletleri ve devlet başkanları bu zulümlerini Burkino Faso’da, Gana, Mali, Gabon gibi daha onlarca zayıf Afrika ülkelerinde halen devam ettiriyorlar. Lisanı Fransızca olan bütün Afrika Devletçikleri Fransız zulmünün birer işaret taşlarıdır. Kızılderililerin kanları ve canları üzerine İnşa edilen ABD nin insan haklarından söz etmesi ne kadar doğru olacaksa, Avrupa Devletlerinin insan haklarından dem vurması da o kadar doğru olacaktır(!) 


900 yıllık Endülüs İslam Devletinin külleri üzerine kurulan İspanya’ da şu an ne kadar Müslüman kaldı hiç düşündük mü? Sicilya İslam Devleti ne oldu? Kurtuba harabeleri neyin işaretidir? Muhteşem El Hamra, Granada hangi medeniyetin bu güne gelebilen kalıntısıdır hiç düşündük mü?

Zulümde zirve yapan Avrupa Devletleri ve yine zulümde zirve yapan Asya Devletlerinin ortak yanları merhametsizlik ve sevgisizliktir. Biri işkenceye tabi tutarak öldürüyor, gerektiğinde koskoca binayı ateşe verip çoluk çocuk ne varsa yakabiliyor. Asyalı zalim ise bir odun parçasını yakarcasına Müslüman’ı ateşe atıp yakıyor ve yakarken de Avrupalı zalim bunu acımasızca seyrediyor.

Çünkü insan yakmak, özellikle Müslüman yakmak, bu zalimlerin ortak karakterleri. Zalim Avrupa Devletleri Myanmar’da (Burma) garip Müslümanları canlı canlı yakan Myanmar devlet Başkanı kadına; ‘’ insan haklarını en iyi koruyan Devlet Başkanı diye nişane bile verdiler.’’(!)

Çünkü zalim Devletler zulümde yarışıyorlar ve zirve yapıyorlar. Kan, can, gözyaşı, işkence ve öldürme bunların karakteri. Asırlar öncesinde böyleydi şimdi de böyle. Haçlı seferleri bu bakımdan en müşahhas örnektir. Bosna katliamı halâ hafızalarımızdadır. Ülkelerine işgücü olarak gelmiş, insanları kaçak olarak çalıştırırken iş kazaları sonunda hayatını kaybedenleri yıllarca beton yığınlarının altına gömdüler. (!)


Modern Avrupa(!) dün böyleydi, bugün başka bir halde mi?

Ne gezer?

Fırsat buldukları an zulme devam. Sırf kendi rahatları bozulmasın diye Akdeniz i bir mülteci mezarlığına çevirdiler. Balıklar Afrikalı mülteci yemekten bıktılar, fakat batılı zalimler mültecilerin denizde boğulmalarını seyretmekten bıkmadılar. Tıpkı Afrika’nın mazlumlarını gemilerle Amerika’ya taşırlarken hastalanan ve ölen mazlumları okyanusa doldurmaktan bıkmadıkları gibi.

Çünkü bugün dünyamızda insanlık maalesef: Hakkı değil, gücü üstün tutmaktadır. Tayyip Beyin Birleşmiş Milletler ve tüm uluslar arası plâtformlarda haykırdığı gerçek de bu nedenle ‘’dünya beşten büyüktür ve güçlü olan değil, Hakkı üstün tutan haklıdır.’’ Olmaktadır. Batılı Devletler, Ülkeleri gasp edilmiş insanlara sınırlarını ve kapılarını kapatarak adeta ‘’benim ülkeme gelip rahatımı bozacağına kendi ülkende kal ve tüm ailenle birlikte zalimlerin silahları altında öl’’ demektedir.

Bu kritik dönemde kapılarını mazlumlara açan ve ekmeğini onlarla paylaşan bir Devlet, bir Millet ve en önemlisi yiğit bir Devlet başkanının olması, aynı zamanda dünyamızın da onurunu kurtarıyor. ‘’ Ve Bu sebeple, Doğruluk ve kararlılık gerçek liderin en büyük vasıflarındandır’’ diyoruz.

Tayyip Beyin etrafında sevgi gösterisinde bulunan mazlum milletlerin alakası ve sevgisi de, Ensar - Muhacir denkleminin asırlar sonrasında tekraren, ülkemizde vücut bulmasından kaynaklanmaktadır.