SEN KIZIL İBLİS'İ
TANIR MISIN EY OKUR?
SEVGİLİ okur, zaman ayırıp okumaya karar verdiysen başlayalım.
Önce not et bir kenara; bu yazıyı okuduktan sonra değişim yaşayacaksın.
Hal ve davranışlarındaki değişim kısa süreli mi olur, uzun süreli mi bilemem. Bu tamamen senin elinde. 
İster hayata hiçbir şey olmamış gibi devam eder, istersen aynaya bakıp kendinizi sorgulayabilirsin. 
"Gerçekten ben bir canavarmışım" diyerek, bundan sonraki hayatına yeni bir başlangıç yapmaya karar verebileceğin gibi, kızıl iblisle yol arkadaşlığına devam etmeyi de sürdürebilirsin.
Dedim ya, bu tamamen senin elinde sevgili okur.
Benimkisi sadece kendine gelmen açısından küçük, minik bir görev.

***
Yazılarımı takip ediyorsan, geçmişte birçok kez uyardım seni. 
"Dedikoduyu bırak, fitne fesat saçma, kin nefret tohumları ekme"nin büyük günah olduğunu hatırlatırken sana, aynı zamanda ruh sağlığını bozduğunu söyledim.
"Her duyduğunuza inanmayın. Fısıltı gazetelerine kulak asmayın. Yalan yanlış haberlere kanmayın. Bu tür haber ve yorumları yapanlara prim vermeyin. İyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt edin..." diye gözlerinin içine bakarak, altını çize çize konuşurken ben, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demeyi sürdürdün sen.
Kızıl iblisle birlikte hareket ettin, onun ekmeğine yağ sürmekle kalmadın, yerin dibine, çamura battın!
Böyle davranırken, sadece kendine zarar vermedin. 
Eşini, dostunu, arkadaşını kırdın, kaybettin. 
Bilinçli olarak yapmadın bunları biliyorum.
Neyin nereye varabileceğini düşünemedin.
Şeytana uydun!
Bu yazıyı okumaya karar verdiğin için, kendine gelmen için bir fırsat daha geçti eline.
Nasıl mı? 
Az sabırlı ol kardeşim.
***
Birazdan senin okuman için sütunlarıma aldığım Cuma hutbesini dinlerken dün Emin Ağa Camiinde, gözlerimin önüne geldi; dedikoduyla beslenenlerin yol açtığı ve telâfisi mümkün olmayan ağır hasarlar.. Balıkesir'e verdiği zararlar..
Bizim camiadaki bazı sütü bozukların yaptığı yalan yanlış, insanların özel yaşamını ilgilendiren belden aşağı haberler, yorumlar.. 
Kişileri küçük düşüren, kurumları zedeleyen, şantaj ve tehdit içeren, tamamen kişisel çıkar amaçlı atılan manşetler...
Kendimle de yüzleştim. Kırk yıla yaklaşan meslek yaşamımda varsa benimde hatalarım, kusurlarım.. Önce Rabbimden bağışlaması, sonra kullarından haklarını helâl etmesi için dua ettim.
***
Şimdi sende aşağıdaki satırları okuduktan sonra, belki ter dökeceksin ama, çok hafifleyeceksin. 
Çünkü sana yeni bir başlangıç yapmana yardımcı olacak bu satırlar.
"Kardeşliği körelten afetler: Tecessüs, Su-i izan.." adı altındaki hutbe Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce hazırlamış. Cuma namazında can kulağıyla dinledim. Çok etkilendim ve ofise geldikten sonra Balıkesir Müftülüğü'nün internet sitesinde tekrar tekrar okudum. 
...ve seninde okuman gerektiğine, hatta her zaman gözünün önünde ve aklında bulunmasında yarar olacağına inanarak paylaşmak isterim. 
Biliyorum çok okumayı seven bir millet değiliz. 
Sende çok sıkıldın.  
İnan bana. Öyle sıradan bir yazı değil bu. 
Sabırlı bir şekilde, her cümlesinde soluklanıp kendi kendine sorular yönelterek oku şimdi lütfen..
***
Bir ayet-i kerime de Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: 
“Ey iman edenler! 
Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Kimse kimseyi arkasından çekiştirmesin…”
Bir Hadis-i şerifte ise Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
 “… Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Birbirinizin özel hallerinin peşine düşmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birbirinize karşı kin beslemeyin. 
Ey Allah’ın kulları, kardeş olun!”  
***
Dinimizde insanın haysiyetini rencide eden ve onurunu zedeleyen her türlü tutum ve davranış haram kılınmıştır. 
Çünkü insanı insan yapan en büyük değer, onun izzeti ve itibarıdır. 
İnsanın, kendisi ve diğer insanların saygınlığını her daim göz önünde bulundurarak hareket etmesi, insanca bir yaşamın gereğidir. 
Yüce Yaradan’ın mükerrem kıldığı insanoğlu, iman ile kemale ulaşır. 
Peygamberimiz (s.a.s), bu imanın bir sonucu olarak müminin “güvenilir insan” olduğunu söyler. 
Kutlu Nebi’nin tarifine göre mümin, gıybetle, arkadan çekiştirmekle, olur olmaz sözlerle dilini zehirli bir ok haline getirmez;  zihnini su-i zanla kirletmez; ayıp ve kusurları ortaya dökmez; insanlarla alay etmez; kendisinin ve başkalarının saygınlığına gölge düşürecek davranışlar sergilemez. 

***
Yüce dinimiz, müminler arasındaki kardeşliği bizlere eşsiz örneklerle takdim eder. Bu kardeşlik, bir bedenin ahenk içinde çalışan organları gibi yek vücut bir kardeşliktir
Bu kardeşlik, bir binanın birbirine kenetlenmiş yapı taşları gibi sapasağlam bir kardeşliktir. 
Bu kardeşlikte kardeşimizin canı bizim canımızdır, kardeşimizin onur ve haysiyeti bizim onur ve haysiyetimizdir; onun yokluğu yokluğumuz, varlığı varlığımızdır. 
Bu kardeşlikte kardeşin canı, malı, izzet ve şerefi saygındır, dokunulmazdır.  Kardeşimiz, nazargâh-ı ilâhi olan bir gönle sahiptir. Ve bu gönül, en ufak bir îma ile dahi incitilmeyecek kadar değerlidir. 

***
Günlük hayatımızda zihinlerimiz türlü haberlerle yorgun düşmektedir. 
Kulaklarımız, arzu edilen edilmeyen nice sözler işitmektedir. Kimi zaman dillerimizden, farkında olmadan yerli yersiz ifadeler dökülebilmektedir. 
Ancak, Peygamberimiz (s.a.s), her duyduğunu söylemesinin kişiye günah olarak yeteceğini; insanların, düşünmeksizin ağızlarından çıkan sözler sebebiyle cehenneme sürüklenebileceklerini bildirmiştir.
Allah Resûlü (s.a.s), konuşurken çok titiz davranmış ve hiç kimse hakkında isim zikrederek kötü söz söylememiştir. 
Bunun yerine, insanların olumsuz davranışlarını gördüğü zaman onları düzeltmek için, “İnsanlara ne oluyor da şöyle şöyle yapıyorlar?” gibi genel ifadeler kullanmıştır.
Efendimiz (s.a.s), gıybet, dedikodu, su-i zan, laf taşıma, özel halleri araştırma gibi mümine yakışmayan durumlardan uzak durmayı, “Ya hayır söylemeyi ya da susmayı” emretmiştir. 

***
Yüce Rabbimiz, “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” buyurmaktadır. 
Bu âyet bizlere sorumluluğumuzu, her bir işimizin, sözümüzün, bir gün hesabının sorulacağını hatırlatmaktadır. 
Bu gerçeğe rağmen günümüzde birtakım asılsız haberler yüzünden haysiyetler zedelenebilmekte, aileler dağılabilmekte, kardeşlik ve dostluklar zarar görebilmektedir. Unutulmamalıdır ki,  doğruluğunu araştırma gereği duymadan bu tür haberlerin peşine düşenler de en az bunları çıkarıp yayanlar kadar sorumludur.

***
Gıybet, yalan, iftira ve kötü zan gibi ahlâki zaaflar, insanlar arasındaki güven, sevgi ve saygıyı yok eder; kin, nefret, düşmanlık gibi İslam’ın ruhuyla asla bağdaşmayan durumlara neden olur. 
Unutmayalım ki, her şeyin en ince ölçüyle tartılacağı, hiçbir pişmanlığın fayda vermeyeceği o büyük günde her sözümüzden ve zannımızdan sorgulanacağız
Yine unutmayalım ki; o gün ebedi nimetlere kavuşacak olanlar, zihnine, gönlüne, diline, eline, hâsılı bütün bedenine sahip çıkan ve hayata mümince bakanlardır.."
...
Başlıktaki ricam üzerine bu yazıyı baştan sona okuduysan ve hâlâ "ben bir şey anlamadım" diyorsan sevgili okur, inandığın ve taptığın kızıl iblisle yoluna devam et!