Güncel tartışmalara baktığımda, hemen hemen tüm konularda toplumun ikiye ayrıldığını söyleyebilirim.

Siyasi görüşünüz…

Futbol takımınız…

Hayat tarzınız…

Değerleriniz…

İzlediğiniz televizyon kanalı, okuduğunuz gazete bile kutuplaşma nedeni…

Olaylara bakış açınız, karşınızdakinin tercihine bağlı olarak hemen bir ayrışmaya yol açıyor.

Herkes kendini haklı görürken ötekini kutuplaşmanın sorumlusu olarak tanımlıyor.

Oysa…

Kutuplaşmalarla, cepheleşmelerle, kamplaşmalarla geçen ve bedelini çok ağır ödediğimiz koskoca bir tarihi bizler yaşamadık mı?

Hatırlatayım kısaca tarihimizi isterseniz…

Biraz gerilere, 1908 yılına dönelim…

Siyasal yaşamda ilk bölünme, o yıl oluşan cepheleşmelerle başladı.

İttihatçı-İtilafçı cepheleşmesi, bize sokak çatışmaları olarak yansıdı ve memleketin her yanını saran terör o günlerden günümüze kadar artarak geldi…

Osmanlı Devleti’nin iç politikada zayıflamasına yol açarak devletin çöküşünü hızlandıran İttihatçı-İtilafçı cephesinden ders almayan siyasetçiler, 1958’de Vatan Cephesi’ni oluşturdular.

Ama bedelini çok ağır ödediler…

1975 yılında Milliyetçi Cephe adı altında yeniden bir örgütlenmeye gidildi.

Sonuç; binlerce siyasi cinayet ve sonrasında askeri müdahale…

Fakat cepheleşmelerin getirdiği yıkımlardan yine kimse ders almadı.

1997 yılına gelindiğinde, yaratacağı zararları düşünmeyenler bu sefer Demokrasi Cephesi’ni veya bazı yazarların deyimiyle irtica cephesini gündeme getirdiler.

Ve sonuç yine ağır oldu…

Geçmişte cepheleşmeydi’ adı, bugün kutuplaşma

Yarın adı ne olur, hangi şekilde hayatımıza girer kim bilir…

Sonuçta toplum bölünüyor, demokrasi zarar görüyor…

Böylesine acılarla dolu bir tarihe rağmen yaşananlardan neden ders almıyoruz?

Neden her alanda cepheleşmelerin, kamplaşmaların, kutuplaşmaların sürüp gittiğini bilmemize rağmen kolayca bunlara alet oluyoruz?

Daha nereye kadar böyle gidecek?

Bu ülkenin “ortak değerlerinde” ne zaman buluşacağız?

Neticede…

Kutup dediklerimiz de bir uçtan bir uca aynı bütünün, aynı toplumun insanları değil mi?

Ötekileştirdiklerimizle aynı kaderi paylaşmıyor muyuz?

Karşı kutupta olduğunu varsaydıklarımızla aynı topraklarda yaşamıyor muyuz?

Ortak geleceği birlikte inşa etmeyecek miyiz?

Bir gün tüm bu cepheleşmelerin, kutuplaşmaların yıkılacağına inanıyorum.

Umudum giderek azalsa da…