Genç adamın biri, dermiş babasına her gün;
“Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi..”
Baba, itiraz eder; “olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki.
Fazlasını bulamazsın gerçekten, hâkikisini...”
Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma.
Karar verirler bir sınava. Dostun hâkikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala.
Baba der ki oğluna; 
“Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna.”
Çuvaldan kanlar damlamakta, sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala, dıştan böyle sanılmakta.
Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı.
O dost, bakar ki bir çuvala hem de kanlı, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını.
Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını.
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
Genç adam eve geriye döner. Ama içten yıkılır...
Babasına dönerek; “haklıymışsın baba” der.
“Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.”
Baba “hayır evlat” der, “benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı al da bir kere de git ona.”
Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar.
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. 
Geçerler arka bahçeye. 
Bir çukur kazarlar birlikte, 
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak.
Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
Genç adam gelir babasına; 
“Baba, işte dost buymuş” diye konuşunca,
Babası; “Daha erken, o belli olmaz daha.
Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona.
İşte o zaman anlaşılacak, dostun hâkikisi.
Sonra gel olanları anlat bana...”
Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hâkikisini. 
Babasının dostuna istemeden basar iki tokat!
Der ki tokadı yiyen dost;
“Git de söyle babana, biz satmayız Sarımsak tarlasını böyle iki tokada!”
***
Masaldı bu anlattığım. Sevdiğim, güvenip inandığım kardeşim, kadim dostum Yasin göndermiş.  Sanırım bazı yazılarımdan etkilenmiş olacak ki, “sende çak tokadı” dercesine  ilettiği masalın sonuna da şu notu düşmüş: 
Sırtından vurana kızma.
Ona güvenip arkanı dönen sensin..
Arkandan konuşana, film fırıldak çevirene de darılma.
Onu insan yerine koyan yine sensin...!
...
Sözün bittiği yer burası mı dersiniz?... 
Kesin burası olmalı. Çünkü benim beynim durdu..!
.......
UZAK DUR!
BUGÜN farklı olsun.
Nasılsa beynimizi durdurdu kadim dost Yasin'in attığı iki tokat!
Üzerine bir de küpe yapalım çınlayan kulaklara!
Sembol Medya Grubunun başkanı, çiçeği burnunda baba Semih Bolluk'tan gelsin küpeler..
"Beş çeşit insandan uzak durun" uyarısında bulunuyor Semih, sosyal paylaşım sitesindeki adresinden. 
Altında Işıl Güçlü imzası olduğuna not düşüp, sayalım uzak duracağımız insan çeşitlerini:
> YALANCILAR
Yalanlarını çıkarları için kullanırlar. Dürüst olmak onlar için imkansızdır.
> MENFAETÇİLER
Sizden sürekli kendisi için birşey yapmanızı isterler. Ağlayıp sızlayarak duygu sömürüsü yaparlar.
> ÇOK BİLMİŞLER
Nasihat vermek en büyük zevkleridir. Kimseyi beğenmezler ve en doğrusunu kendilerinin bildiğine gönülden inanırlar.
> FIRSATÇILAR
Sürekli bir açığınızı yakalama çabası içerisindedirler. Dost görünüp yüzünüze karşı sizi överler. Kendilerine bağımlı hale getirip tüm sıkıntılarını, sorunlarını size verirler.
> KISKANÇLAR
Yerinizde olmak istemelerine rağmen sizi küçümsemeye çalışırlar. Üstünlüğü-nüzü sindiremezler. Sizin enerjinizi yok etmeye çalışırlar.. 
...