Bilmeden fikir beyan eden…

Okumadan âlim olan…

Anlamadan eleştiren…

Görmeden tarif eden…

Etrafımız fikirlerinde bilgisiz, tavırlarında samimiyetsiz böyle insanlardan geçilmiyor.

Bilim adamlarının yerini film adamları

Doğruluğun yerini kurnazlık…

Gerçekliğin yerini sahtelik…

Güvenin yerini riyakârlık…

Sadakatin yerini ihanet…

Mantığın yerini safsatalar aldı…

Vizyon, misyon, planlama kelimeleri neredeyse hayatımızdan çıktı.

Popçuların hayatına imreniyor, topçuların iki direk arasına attığı gollere destanlar yazıyoruz.

Vatan için canını verenleri, şehit olanları değil, çizgi film karakterlerini kahraman sanıyoruz.

Dizilerden feyz alıyor, tuhaf sesler çıkaranı, garip hareketler yapanı “yetenek sizsiniz” diye alkışlıyoruz.

Öyle bir medya pazarı kurulmuş ki…

Alan memnun, satan memnun…

Boş sözler dinlemekten, hayatımızdaki boşlukları dolduramıyoruz.

Dostluklarımız desen, bir kuru kelamdan, bir kuru selamdan öteye gidemiyor.

Samimiyetle samimiyetsizliğin,

İnançla inançsızlığın,

Dürüstlükle yalanın,

Arasında…

Sıkıştırılmış bir şekilde yaşıyoruz.

Doğanın doğal dengesini bozuyor, GDO’lu bir hayat yaşıyoruz.

Teknolojiyi ilerletirken, insanlığı geriletiyoruz.

Kendi değerlerimize değil, bize yamanmaya çalışılana saygı gösteriyoruz.

Kendi insanımıza değil, yabancıya hayranlık duyuyoruz.

Güzelim Türkçe’mize değil, Türkilizce’ye sahip çıkıyor, sonra da birbirimizi anlamadığımızdan, anlaşamadığımızdan dert yanıyoruz.

Işıksız aydınlar yüzünden sıradan konular toplumsal sorunlara dönüşüyor, geleceğimiz kararıyor.

Kavramları anlamlarından saptırarak ideolojilerine malzeme yapanlar, toplumsal barışı tehdit eder hale geliyor.

Çözümü kolaylaştıracak anlayış yerine, çözümsüzlüğü sürekli kılacak sürtüşme tercih ediliyor.

Birlik beraberlik için değil, bölmek için sebep aranıyor.

Akıl” ve “sağduyu” ile değil, kişisel düşmanlıkla hareket ediliyor.

Tarihi gerçeklerle ilgisi olmayanlar, amaçları uğruna tarihi, tahrif ediyor…

Ve evet…

Değişiyoruz…