86 Yıllık bir hasreti sona erdirerek, Müslüman Türk insanının ve tüm dünya Müslümanlarının yüzünü güldüren, alnını ağartan ve göğsünü dik eyleyen Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan, elbet İstanbul’un ikinci Fatihi olma sıfatına lâyık bir değerimizdir.

Haçlı Batı dünyası ‘’Erdoğan İstanbul’un ikinci Fatihi mi’’ diye sorduğuna göre pek tabii ki, ‘’ Erdoğan İstanbul’un ikinci fatihidir’’ diye cevap vermek, göğsü iman dolu her Müslüman Türk evlâdının olduğu kadar, tüm dünya Müslümanlarının da en doğal hakkıdır.

Müslüman Türk evlâdına Anadolu kapılarını açan Sultan Alparslan bir Fatih’di. Yavuz Sultan Selim Han İran’ı, Mısır’ı dize getirirken bir Fatih’di. Kanuni Sultan Süleyman Han Avrupa fütuhatında bir Fatih’di. Sultan Murat Han, Sultan Beyazıt han, Sultan Abdülaziz Han, Sultan Abdülhamid Han ve diğer sultanlarımızın hepsi birer Fatih’di. Ve nihayet İstanbulu alıp Ayasofyamızı Cami olarak vakfeden ll. Mehmet Han, Peygamber mucizesine nail olmuş Ulu bir sultan, ulu bir Fatih’di. O halde Ayasofya’mıza 86 yıl önce vurulan prangaları zincirleri parçalayıp çöpe atan ve Ayasofya’mızı yeniden hürriyetine kavuşturan Recep Tayyip Erdoğan neden bir Fatihimiz olmasın?

12. Asırda Papanın organizesinde toplanan haçlı sürüleri, İngiltere’den ve Avrupa devletlerinden topladıkları eşkıyalardan oluşan haçlı ordusuyla gelip Kudüs’ü işgal ettiler ve şehri yerle yeksan edip, taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bırakmadılar. Kudüs 88 yıl barbarların işgalinde kaldı.(1099—1187)

Kudüs, dolayısıyla Mescid-i Aksa Haçlı barbarların işgali altındayken Şarkın Sultanı Selâhaddin’in yüzü hiç gülmüyordu. Bir ara veziri Sultana sordu; ‘’Sultanım Suriye’nin, tüm orta doğunun ve Arap yarım adasının sahibiyiz, ülkemiz zengin ve müreffeh fakat yüzünüz hiç gülmüyor’’ dediğinde, Sultan Selâhaddin’in verdiği cevap; ‘’mukaddes şehrimiz Kudüs, İslâm’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa, haçlıların işgali altındayken ben nasıl gülebilirim’’?!

Şarkın aslanı Selâhaddin adeta asırlar öncesinden Tayyip beye sesleniyordu; ‘’Ayasofya 86 yıldır pranga altındayken, Müslüman Türk evlâdının yüzü nasıl gülebilir’’ diye. (Haçlı işgalindeki Kudüs, Mescid-i Aksa 88 yıl ezan sesinden mahrum kalırken, Müslüman yurdu İstanbul’daki Ayasofya da 86 yıl ezan sesinden mahrum bırakıldı!..) Mahrumiyette ve mahkûmiyette bu kadar benzerliğe hayret etmemek elde değil(!)

Ve nihayet Tayyip Bey Ayasofya’mızı kuşatan, zincirleri kırdı, prangaları parçaladı. Sultan Selâhaddin’in Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtardığı gibi, Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u ve Ayasofya’yı barbar Haçlılardan kurtarıp gerçek hürriyetine kavuşturduğu gibi!..

86 yıl ezana hasret kalan Ayasofya minareleri şimdi İstanbul’a bir başka bakıyor, bir başka sesleniyor. Bilâl-i Habeşinin Kâbe’den yükselen Allahuekber Allahuekber nidaları gibi!..

Ayasofya’mızın mihrabı, minberi, kürsüsü şimdi Müslümanlara bir başka hitap ediyor ve Müslümanları 86 yıllık hasretle alnından ve yaşla dolu gözlerinden öpüyor, öpüyor, öpüyor…

Evet, İstanbul’umuz ve Ayasofya’mız 86 yıllık bir aradan sonra yeniden feth olundu. Peygamberimizin mucizesi yeniden tahakkuk etti. Hak batıla yeniden galebe çaldı. Bu nedenle Haclı dünyası yeniden kahrolurken, Ayasofya’mızın günümüzdeki banisi ve İstanbul’umuzun ikinci Fatih’i Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanımız Racep Tayyip Erdoğan, şimdi bir başka gülüyor. Tıpkı Kudüs Fatihi Sultan Selâhaddin’in Kudüs’ün fethinden sonra güldüğü gibi!

86 yıl önce zincire vurulan Prangalı Ayasofya, 86 yılı acı ve ızdırapla geçirirken, hep şairlerimiz Ayasofya’nın feryadına tercüman oldular;

Arif Nihat Asya en kalbi Duygularıyla sesleniyordu; Ulu mabet niye hicrana büründün böyle, / Fatihin devrini bir nebzecik söyle! / Beş vakit loşluğunda saf saftık, / Davetin vardı dün ezanlarda, / Seni ey mabedim utansınlar, Kapayanlar da, açmayanlar da!..

Ötelerden Nazım Hikmet ses veriyordu; İslâm’ın beklediği en şerefli gündür bu, / Rum Kostantiniyyesi oldu Türk İstanbul’u, / Cihana karşı koyan acıların sahibi, / Türk’ün genç Padişahı bir gök yarılır gibi./ Girdi eğri kapıdan kır atının üstünde,/ Fethetti İstanbul’u sekiz hafta üç günde./ O ne mutlu, mübarek kuluymuş Allah’ın, / Belde-i Tayyibe’yi feth eden padişah’ın / Hak yerine getirdi en büyük niyazını, / Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını, / İşte o günden beri Türk’ün malı İstanbul, / Başkasının olursa yıkılmalı İstanbul!..

Osman Yüksel Serdengeçti’nin satırları mızrak gibiydi; Ayasofya, muhteşem mabet; gel etme bizi terk etme!../ Bizler Fatihin torunları,yakında putları devirip,yine seni camiye çevireceğiz…/ Dindaşlarımızla,kanlı göz yaşlarımızla, Abdest alarak secdelere kapanacağız./ Tekbir ve tehlil sedaları boş kubbelerini yeniden dolduracak,ikici bir fetih olacak. / Ezanlar bu fethin ilânını, ozanlar destanını yazacaklar…/ Putperest Roma’ya yeni bir mezar kazacaklar, /Sessiz ve öksüz minarelerinden yükselen ezan sesleri, fezaları yeniden inletecek! / Şerefelerin yine Allah’ın ve O’nun sevgili peygamberi Hz.Muhammed’in aşkına,şerefine ışıl ışıl yanacak; / Bütün cihan Fatih Sultan Mehmet Han dirildi sanacak!.. / Bu olacak Ayasofya, Bu muhakkak olacak…/ İkinci bir fetih, yine ba’sü ba’del mevt…/ Bu günler belki yarın, belki yarından da yakındır.

Osman Yüksel Serdengeçti Ayasofya için yazdığı bir şiirinden dolayı yargılanırken savcıya hitaben: ‘’Ayasofya’nın tekrar cami haline getirilmesinde benim ne gibi hususi maksadım olabilir? Ayasofya’yı ben kiraya mı vereceğim, yoksa imam mı olacağım? Beni bu yazımdan dolayı Türk savcıları değil, Yunan savcıları itham etsin’’ demiştir. (acaba savcının yüzü kızarmış mıdır?)

Bakalım Üstad Necip Fazıl Kısakürek ne demiş Ayasofya için; Ayasofya bir mananın zıt manaya taarruz ve onun zebun edilişinin bütün dünyada eşi olmayan abidesidir.

Yeryüzünde çok kilise camiye ve nice cami kiliseye çevrilmiştir ama böylesi tarihi şartları bakımından tektir.

Fatih Sultan Mehmet bu hikmeti sezdi ve Ayasofya’yı İstanbul gibi misilsiz mahfazanın içinde güneş çapında bir pırlanta gibi zapt ve fethetti. Ayasofya açılacak!.. Aziz bir kitap gibi açılacak…

Şairlerimizin, yazarlarımızın, milletimizin ve tüm İslâm dünyasının 86 yıl özlemini çektiği Ayasofya’mızın açılışı, ne mutlu ki azimli, gayretli, yürekli, merhametli ve tabir caizse ‘’sapına kadar delikanlı’’ Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.

Hayatının tüm safhalarında nakış nakış Ayasofya ve İstanbul olan Tayyip Beyin kararlılığını tüm dünya hayranlıkla izlerken, fitne ve fesattan da geri kalmıyorlar. İçimizdeki ajanlarını, kiralık kalemlerini ve uşak ruhlu siyasi partileri Hükümetimiz aleyhinde kışkırtıyorlar.

Çünkü onlar da biliyorlar ki, İstanbul ve Ayasofya Hakkın Batıla galebesinin simgesidir, Recep Tayyip Erdoğan da İstanbul’un ikinci Fatihidir ve Ayasofya’nın günümüzdeki banisidir. Milletimiz Tayyip Beyle ne kadar iftihar etse azdır. O halde bir Tayyip Erdoğan’ı olmayanlar utansın!.