Sevgili okur, dün bana ayrılan köşede yer kalmayınca “reçete” yazmayı bugüne bırakmıştım. 
Ekspres’te yaklaşık 3 aydır beraberiz. Pazar hariç her gün dertleşiyoruz, yüreğimizden gelenleri paylaşıyoruz seninle. 
Bazen senin sesin olmaya çalışıyorum. Tanıyorsun beni artık. Dünya görüşümü, siyasi duruşumu ve yaşama nasıl baktığımı iyi biliyorsun.
Bazen ben abartıyorsam da inanmayın derim.
Çünkü benimkisi basit bir yaşam.
Sana da hararetle tavsiye ediyorum. Bunun için gerekli olan ihtiyaç listesini veriyo-rum.
Bu listeyi baştan sona, sondan başa birkaç kez oku.
Hatta kesip sakla.
Cebine, hatta cüzdanına koy ki, her an ulaşabilesin.
Bunaldığında, strese girdiğinde, dünya işlerine kendini fazla kaptırdığında çıkar oku..
Şunun için istiyorum bunu. Hafızana iyice yerleşsin.
Çünkü hayatın değişecek.
Değişmezse bile gözden geçireceksin her şeyi baştan.
O zaman neden duruyoruz, başlayalım basit yaşam için neler yapılması gerekti-ğini öğrenmeye.
İşte o başucu listeniz:
***
Sabah oldu uyanmalıyım, bilmem kaçıncı baharım dünyada, kaç tane daha kaldı bilemiyorum.
Tek bildiğim kafamı bulandırmadan kalkmam gerektiği. 
Yorgunum. 
İsteksizim. 
Ne yapıyorum bu dünyada? 
Çalışıyorum.
Televizyon, gazete, otobüs durağındaki reklam bana ne kadar değerli olduğumu hatırlatıyor her sabah. 
Ben istersem her şeyi yapabileceğimi, her şeye ulaşabileceğimi beynimin en derin noktalarına kazıyorlar. 
İyi de kendimi ikna edemiyorum bu kadar değerli olduğuma.
Dünyada benim gibi 7.3 milyar daha var.  Her gün milyonlarca benzerim doğuyor. 
Çok farkımız yok aslında uydurulan yalandan ayırımcılıkları çıkardığımda. 
Bütün dinlere inanış, tüm farklı dillere konuşmak, bütün kıyıları, çölleri, kuzeyi, güneyi birleştirip dünya diyorum. 
Bu dünyada 7.3 milyar ben var, hepsi de aslında az çok benim isteklerimin peşinde gece gündüz çalışıyor.
İşe giderken yolda ölebilirim trafik kazasında ya da sabah kargaşasında. 
Strese yenik düşebilirim çalıştığım ortamda. 
Kalbim dayanmaz belki uzun uğraşlara. 
Bir kasırga çıkar uçurup atar belki doğduğum topraklara. 
Sele yenik düşerim belki de dere kenarında.
Her şeyi atlatıp yatağıma yattım, belli mi olur şimdi bir depremle toprakta açarım gözümü.
Ama olsun sabaha kadar benim gibi yüzbinler gelecek. 
Kayıp yok.
Bu kadar kolay gelmek aslında dünyaya, gelmek kadar gitmek de çok kolay. 
İki kapısı da sonuna kadar açık hayatın..
Beni kandıran bütün dürtüleri aklımdan çıkarıyorum. 
Karar verdim bugün aklımı çelen her şeyden uzaklaşacağım. 
Ne gazete okuyacağım bugün, ne televizyon seyredeceğim. 
Her türlü reklamdan uzak tutacağım kendimi. 
Bugün liste yapmam gerekiyor. 
Yaşam ihtiyaç listesi...
Hava, su, yemek, barınak gerekiyor. 
Bir de huzura ihtiyacım var. 
Tüm ihtiraslarımı çöpe attığımda huzur doluyor içim. 
En güzelinden eve gerek yok, nasıl olsa çok da değerli değilim bu dünyada. 
Yemek de sorun değil çok kalmayacağıma göre hayatta. 
Her türlü doyarım..
Hiçbir ihtiyacımın en iyisine gerek yok aslında..
Değerli olmadığıma göre korkmamı gerektiren bir olay olmayacak, korkularımdan beslenecek insanlar da olmayacak. 
Onlar da anlayacak bir gün ne kadar basit bir yaşam olduğunu.
Peki mutluluk diye kandıranlar kimler beni? 
Labirentlerde kaybolmama neden olan, dönüp dönüp başlangıç noktasına getiren, bu değersiz hayatıma göz dikip beni kullananlar kimler?
Yaşam ve ölüm arasında kısacık bir süre de koşturmamı gerektiren nedir? 
En çok kafamı kurcalayan soru şu;
Kimin için çalışıyorum?..
Kardeşlerim,
Sorun bu soruyu kendinize. Doğru dürüst bir cevap bulamadınız değil mi?
O zaman dedikoduyla zaten bitap düşmüş olan bedenimizi, beynimizi yormaya gerek var mı gelmek ile gitmenin bu kadar kolay olduğu dünyada?
Cumanız mübarek olsun..
***