Hayat dediğimiz şey elbette acıdan ibaret değil. Acısıyla tatlısıyla bir bütün.
Hayatı bütün haline getiren acısı ve tatlısı değil mi zaten?
Çok acı yaşanıyor hayatta. Son 2-3 aya bakın. Neler yaşadık, nelere şahitlik ettik hep birlikte. Büyük badire atlattık milletçe.
Zor ve sancılı bir süreçten geçiyoruz.   Mutlu ola-bilmek için bahaneler yaratmaya çalışsanız da, acıların izlerini silemiyorsunuz.
Eskiden hayat bana buruk bir acı verirdi.
Yaşadıklarımı, gördüklerimı, tanık olduklarımı film şeridi gibi gözümün önün-den geçiyorum da hayat şimdi daha çok acı veriyor.
***
Galiba insan yaşlandık-ça hayatın adaleti olmadığını daha iyi anlıyor..
Ne kadar yaşarsan o kadar acı çekiyorsun.
Çünkü sistem insanı öyle bir hale getiriyor ki, ne kadar acımazsız olursan ol, yine acı çekiyorsun.
Herşeyin farkında olmak acı veriyor.
Gerçeğin bilinmesine karşın, hayatta bunun tersine uygulamaların yapılması ve bunları yapanların ise hayatın bir parçası olduğunu bilmeniz, eliniz-kolunuz bağlı hayat oyununu izlemek zorunda kalışınız acı veriyor.
Öyle korkuluyor ki hayat gerçeğinden. Saklı olan karşımıza her çıktığında öfkeden köpürülüyor.
Haksızlıkları örtbas etmenin, saklamanın, gerçekleri unutturmanın yolları aranıyor.
Bu uğurda her yola başvurmak mübah sayılıyor.
Kapanmasına bir türlü izin verilmemiş, üzeri açık bırakılmış yaraya dokunul-ması nasıl acı veriyorsa işte öyle acı veriyor gözümüzün önündeki tablo..
Bahaneler üretip mutlu olmak istiyorsunuz, polyannacılık oynuyorsunuz ama, kötülerin el üstünde tutulup itibar ve dikkate alındıklarını görmek yüreğinizi sızlatıp hayatınızı paramparca edi-yor.  Geleceğe dair umutlarınızı yitirilme noktasına getirirken büyük acı veriyor.
***
Dedik ya, insan yaşlandıkça veya tecrübe edindikçe yaşamın adaleti olmadığını daha iyi kavrıyor.
Hayat değimiz şeyin adaleti olsaydı eğer;
Masum insanlara kumpas kurarak hayat karartanlar!
Allah’ın evinde yanyana saf tuttukları kardeşlerine kıyanlar!
Yemek yediği kabı kirleTenler!
Emanete hıyanet içinde olanlar! 
Üç kuruş için benliklerini satanlar!
Ellerindeki kire bakma-dan hiç tanımadıkları, bilmedikleri isimlere çamur atanlar!
İçlerinde insan sevgisi olmayanlar!
Allah korkusu nedir bilmeyenler!
Kendilerini farklı sınıftan görenler. 
Bizden olanlar, olmayanlar diye ayrım yapanlar!
Kendileri dışında kalanı ezenler!
Kişisel çıkar için her yol mübah diyenler!
Hak hukuk adaletin sahibi olduklarını sananlar!
Kişiye göre muameleyi kendilerine hak görenler!
Yüzyüze gelindiğinde "canım-cicim" diyenler!
Sırtınızı döndüğünüzde dönme dolaplara binenler!
Kin ve nefret duygularını her fırsatta açığa vuranlar!
İnsanoğlunu "ak" ve "kara" diye sınıflandıranlar!
Rant peşinde koşanlar, İhale takipçiliği yapanlar!
Hamili kart yakınımdır diyenler!
Ortak değerleri hiçe sayanlar!
Bukalemun gibi kılıktan kılığa girenler!
Yeri geldiğinde simitçi, börekçi, yeri geldiğinde çaycı, şıracı olup buralardan aldıkları kimlikleri akçeli işler kullananlar!
Hasbelkader geldikleri görevlerde ve kurumlarda kraldan çok kralcı kesilenler!
Hak etmedikleri yerlere ulaşma yolunda şeytana pabucunu ters giydirecek planlar yaparak ayaklarının önünde diz çöktükleri ve her şeylerini borçlu oldukları insanlara iftira atanlar!
Balıkesir'de çarpmadık-ları, pardon dolandırmadıkları kimse bırakmayıp ardın-dan tası tarağı toplayıp kaçtıkları yerlerde yalan dolanla dört nala at koşturan ahmaklar!
Bölünmeyi, parçalanmayı bir hak arama yöntemi olarak gören sivri zekalılar!
Olmazdı...
Olsa da prim yapmazdı değil mi?
Hayatın acı gerçeği maalesef böyle..
Günlük yaşamda bu gerçekle sürekli yüzleşmek, haksızlıklara şahit olmak, insanın insana yaptığı zulmü(!) görmek acı veriyor.
***
Versin!
Dert değil..
Yaşanılan her an, her olay bir ders anlayana ve alabilene..
Şahsen ben, o ACI hayattan dersimi aldım. En büyük acının SABIR, dünyanın bir İMTİHAN sahnesi olduğunu yaşarak öğrendim.
Gökten elmalar düşsün, almayanların başına..
***
Kardeşlerim.
Mübarek bir bayramı daha geride bıraktık. Gerçi birçoğunuz için bayram(!) devam ediyor.  Bizim gibilere de her gün bayram olduğuna göre..
Kafa yorduğum ve sizin de beyninizde soru işaretleri uyandırmaya çalıştığım ağır mevzu için hoşgörünüze sığındım gitti..
Hem siz bana bakmayın.  Nasılsa at izinin it izine karıştığı bir dönemdeyiz.
Boşuna mı demiş hem atalarımız; su akar yolunu bulur diye.. Sakın ola ümidinizi yitirmeyin.
Dert yok, tasa yok..! 
Hele hele stres hiç yok...
Allah var gam yok!
Yüzünüzde gülücükler eksik olmasın.
16 EYLÜL CUMA