CHP en zayıf zamanında Ak Parti’ye karşı zafer kazandı!

İmamoğlu sadece İstanbul’u kazanmadı, 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimi için önemli bir avantaj elde etti.

Bu noktaya nasıl gelindi anlatmaya çalışalım;

Ak Parti hatalar serisine devam ederek ANAP’laşma sürecine girmiş oldu.

Özal’ı bitiren yakın çevresiydi, Erdoğan da yakın çevresinin etkisi ile ciddi hatalar yapmaya başladı.

En temel konularda yüzü Batı’ya müzahir takım elbiseli Ak Partili kadınların etkisinde kaldı.

Erdoğan’ı etkileme gücü olan bu çevreler, kadın haklarını koruma adına aile kurumuna büyük zarar verdi.

Geleneksel Türk aile yapısı içindeki baba rolünü kanun gücü ile yok ettiler, kadınların yönetiminde yeni bir aile modeli inşa ettiler. Eşyanın tabiatına aykırı bu durum, aile içi şiddeti daha da körükledi.

Sosyal medyanın çekiciliği ve bir türlü rayına oturtulamayan batılı eğitim sistemi gençleri kendi değerlerine yabancılaştırdı.

Sonuçta kocasını takmayan kadın, babasını dinlemeyen çocuk, birliği bozulmuş bir aile yapısı ortaya çıktı. Sözün özü muhafazakar tabanını Erdoğan kendi eliyle dönüştürdü. Öyle ki Ak Partili ailelerin çocukları karşı mahalleye geçiş yaptı.

Mazlumun, mağdurun hamisi olan Erdoğan, yıllar içinde etrafını saran dalkavuklar yüzünden toplumun en alt tabakasını görmez, duymaz oldu.

Tabanın sesini yukarıya iletecek kadrolar, kendi varlık sebeplerini dalkavukluğa bağlayınca, zirve ile tabanın iletişimi kesildi.

Tabanla tavan arasında iletişimi sağlayacak bir başka kanal da bağımsız tarafsız medya olmalıydı. Ancak Erdoğan medyayı sistemden beslenen işadamları vasıtasıyla ve embedded gazeteciler eliyle tamamen etkisiz hale getirdi. O kanal da tıkandı.

Yakıcı toplumsal sorunlar biriktikçe birikti.

Masum çocukların hayatına mal olan başıboş köpek sorunu bile çözülemedi. Başkan Erdoğan bir kaç kez bu meseleyi Batı modeli ile çözeceğiz dedi ama yakın çevresinde köpekleri çocuklara tercih eden birileri vardı ve onları aşamadı.

O birileri, kedi ve köpekler için adliyeleri dolduruyor ama köpeklerin parçaladığı çocuklar için tek kelam etmiyorlardı.

Erken evlilik yaptıkları için mağdur edilen en az 8 bin ailenin sesi de duyulmadı.

Erkek resmi nikahlı eşine tecavüz etmekten hapse atılıyor, kadın çocuklarıyla kurdun kuşun insafına bırakılıyordu. Ama sorsanız, kadını koruyorlardı.

Öte yandan aynı yaşlardaki gençler nikahsız cinsel özgürlüğe sahipti ve kimse onlara karışmıyordu.

Ortaya çıkan tablo şuydu, muhafazakar kesimin çocukları nikahlı olarak aile kurunca cezalandırılıyordu ama nikahsız birliktelikler özgürlük olarak görülüyordu.

Son yıllarda başta savunma sanayisi olmak üzere bir çok alanda milli hamleler yapılıyordu. Ancak tarımda, gıdada ve sağlıkta bütün politikalar küreselci sisteme entegre edilmişti.

Devasa hastaneler inşa ediliyor ama insanlar hastanelere düşmesin diye önleyici koruyucu sağlık sistemi ihmal ediliyordu.

Hastanın müşteri olarak görüldüğü küreselci sağlık politikaları, sistemin içinden gelen Sağlık Bakanı ile sorgulanmaz hale geldi.

Bu anlayış, 2020’de patlak veren pandemi ile zirveye çıktı. Türkiye küreselci sağlık sisteminin laboratuvar ülkesi oldu. Ekonomi çarkının durdurulmasının maliyeti büyük oldu. Bugün yaşanan ekonomik krizin temelinde işte o sağlık politikası vardı.

Kriz her zaman olduğu gibi yine en dezavantajlı kesimleri vurdu, bilhassa dar gelirli emekliler hayatını idame ettirmez hale geldi.

Ekonomiyi atanmamış İMF şefi gibi yöneten Mehmet Şimşek, emekliye yapılacak iyileştirmeye itiraz etti.

Şimşek ve ekibi, enflasyonu dizginlemek için devlette tasarrufu ve memleketin kaymağını yiyen kesimlerden vergi almayı akıl etmiyordu.

ve Gazze

Cumhurbaşkanı Erdoğan etkileyici hitabetiyle mazlum coğrafyanın tek lideri olmuştu.

Ancak İsrail’in Gazze’de yaptığı katliama retorik olarak karşı koymak yetmiyordu. Zalimi durdurmak için somut adımlar gerekiyordu. Hiç değilse İsrail’e ticari ambargo konulabilirdi ama yapılmadı.

Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iç muhasebesini doğru yapar ve hatalar serisini düzeltirse mazlumun umudu olmaya devam edecektir.

Meslektaşım Mehmet Ali Önel'in okuduğunuz yukarıdaki görüşlerine eklenmesi gereken üç önemli unsur daha var.

1- Asgari ücretliler

2- Mülteciler,

3- Üsttenciler..

Bu arada uzun yıllar sendikacılık yapmış eğitimci bir kardeşimden gelen şu mesajı da tarihe not düşme adına aşağıya bırakıyorum:

....”Aktörler değişse de (istisnalar hariç) kadrolardaki alışkanlıklar hiç değişmeden devam ediyor. Partinin kendisine verdiği görevi mutlak bir yetki gibi kullanmayı kendilerinde bir hak olarak görüyorlar. Asla paylaşımcı ve istişareye açık değiller. Özeleştiriyi yapmayı bırakın dava insanlarının eleştirilerini çok kolay bir şekilde ihanet ile suçlayarak bastırmayı marifet sayıyorlar... Bu sadece Balıkesir özelinde değil Tüm Türkiyede yaygın olan bir siyaset biçimi olduğunu söyleyebilirim.”

Sözün özü;

Ülkenin geleceği ve sağlıklı demokrasi adına sıkı öz eleştiri yapmak, gerçek AK Parti kitlesini iyi tanımak, onları “ne pahasına olursa olsun bizden asla şaşmazlar” diye görmekten vazgeçip ihmal etmemek şart.

Şunu da eklemekte fayda var;

CHP'li kardeşlerimiz sevinmekte haklı. Ülke genelinde birinci parti çıkmanın, yerel yönetimlerden çoğunluğunu kazanmanın zaferini doyasıya kutlasınlar. 

Lâkin CHP yönetiminin de bu sonuçları iyi okuması, çok yönlü analiz etmesi gerekiyor.

Kazanan CHP gibi görünse de, bu seçimin gerçekte galibi, sandığa gitmeyerek AK Parti yönetimine; “bizi çantada keklik gibi görme” mesajı veren mütedeyyin çevreler ve mülteci akını sebebiyle  yarınlardan umudunu yitiren gençler ile ev kirasının ortalama 15 bin lira olduğü ülkede 11 bin lira maaşla geçinmek zorunda bırakılan emeklidir.

Siz buna Bağ-Kur prim gün sayısı, EYT'de 1 gün ile 17 yıl kaybeden çalışanları ekleyebilirsiniz.

Katıldığım şöyle bir yorum daha var;

Türkiye’de statükoyu yıkan AK Parti, statükonun yerine geçti, kimi koysam kazandırırım kibri, kullanılan dil, hukuk, medyanın paspas edilmesi en sadık seçmenleri bile ilk fırsatta başka bir adrese gitmesine neden oldu.

Başkan Erdoğan’ın önümüzdeki seçimsiz dört yılda artık iki büyük işi var: Ekonomiyi ve AK Parti’yi toparlamak.

İkisinin de yolu açık. Bir zamanlar iyi olan işlere geri dönmek. Yoksa AK Parti gitgide bir taşra partisi haline gelecek, yeni nesillerle bağı azalacak, sadık muhafazakar kitleler de onu terk etmeye başlayacak.”

Balıkesir için öngörülerimde ben de yanıldım.

Milletin her şeye rağmen sabredip destekleyeceğini düşünmüştüm, ama tepki sadece Balıkesirli sınırlı değil, tüm ülkeyi sarmışsa ve bu kadar sertse ekonomi, mülteci, üsttenci konuları sabredilecek noktayı çoktan geçmiş. Kırmızı çizgilik olmuş!

Olanda hayır vardır,

Mevla her zaman güzel eyler.

Kazananları tebrik ediyor, ülkemize ve Balıkesir'imize hizmet yolunda başarı diliyorum. İşleri hiç kolay değil.

Allah yar ve yardımcıları olsun.

Selametle..

1 Nisan 2024 | Ramazan DEMİR | Balıkesir