İplik söküğü gibi gelir gerisi.

Çözülür, dökülürsünüz…

Sadece devlet üniversiteleri bünyesinde mevcut hukuk fakültesi sayısı 44.

16’sının dekanı hukukçu değil.

Ne ararsan var.

İhtisas alanlarına bakalım 16 hukuk dışı dekanın:

İlahiyatçı dekan var.

Tarım mezunu var.

Ekonomist var.

Edebiyatçı var.

İç Hastalıkları profesörü var.

Uluslararası ilişkiler var.

Maliyeci var.

İşletmeci var.

Bilgi belge yönetimi bölümü profesörü var.

Bunlar nereyi yönetiyor?

Hukuk Fakültesini.

Aynı terslik diğer fakültelerde de yok mu?..

Dekanı olduğu fakülteyle bölüm olarak alakasız olan nice isim atandı pek çok fakültenin başına.

O fakültelerde akademik huzur bekleyebilir misiniz?

Akademik huzur olmayan bir fakültede, üniversitede bilimsel gelişme olabilir mi?..

Üniversite dünyasında ilerleme sağlanabilir mi?..

Liyakatı lime lime doğrayınca böyle oluyor…

Dağ taş üniversite, her köşe bucak fakülte ve yüksek okul dolunca böyle oluyor…

İşin ehlini bulamıyorsunuz(!)

Daha birkaç gün önce gündeme oturan, bilimsel çalışmalarıyla, akademik kariyeriyle değil de Atatürk’e dil uzatması ve intihal iddialarıyla kamuoyunda tanınan 39 yaşındaki profesör rektör atandı bir lise’sel üniversiteye!

39 yaşında profesör ve rektör olunabilen bir hale geldiysek bu ülkede “vay canına bu ne bilim, ne kuvvetli ilim” diyerek şaşacak mıyız?..

Yoksa, üniversite camiasının gerçek bilim insanlarına bir sorun bakalım, “vah vahlar” mı çalınacak kulaklara?

Son yıllarda Türkiye’nin bir numaralı Boğaziçi Üniversitesi’nin ne hale getirildiğini görmüyor muyuz hepimiz?..

Yazık değil mi?..

Boğaziçi’ye, ODTÜ’ye…

Akademik huzur sağlanmadığı sürece o üniversitelerin nefes alabilmesi mümkün müdür?..

Oysa üniversiteler tümüyle nefesle, bilimle, özgürlükle, düşünceyle ve fikirlerin tartışılması, araştırmayla, uzmanlıkla yaşar…

Başa saralım, düşünün şimdi başına edebiyatçı atanan bir hukuk fakültesinin halini…

Hukuk Fakültesinde bir şeyler üretmeye çalışan ev sahibi hukukçuların bu durumdan hoşnut olabilmesi ihtimal dahilinde olabilir mi?

Mümkün müdür böyle bir şey?..

O edebiyatçı çok değerli olabilir; kendi alanında kariyeri mükemmel olabilir.

Ama hukuk fakültesinin başında olabilir mi?..

“İdarecilik başka bir şey, kem küm falan filan” diye mazeret üretmeye çalışılmasın; olmaz, olmamalı, olamaz.

Geçmişe bakın…

Bugüne bakın…

Geçmişte yapılmayan ne kadar hata varsa yapılıyor, göz göre göre yapılıyor; neden?

Bir de İnsan Hakları Eylem Planı var, hukuk alanında bakın ne yazmışlar:

“Hukuk Fakültesi dekanları sadece hukuk fakültesi mezunu akademisyenler arasından belirlenecektir. Hukuk Fakültelerinin kontenjanları daha nitelikli eğitim verilmesini sağlayacak düzeyde tutulacaktır.

Hukuk öğrenim süresi 5 yıla çıkacak, eklenecek derslerle program zenginleştirilecektir.”

Plandaymış bunlar.

Sanki Mars’ı yeniden keşfediyorlar.

Sanki olması gereken bu değil ve anormal olan ne varsa gökten zembille indi.

Yav, yıllar önce YÖK, hukuk fakültelerinde Roma Hukuku, Avrupa Birliği Hukuku, Karşılaştırmalı Hukuk,  Çevre ve Deniz Hukuku Ana Bilim Dalları’nın bulunması zorunluluğunu kaldırmadı mı?..

Neyin zenginleştirilmesi?

Neyden bahsediyor plan?..

Şaka gibi memleket.

Hukuku çözerseniz…

Dökülürsünüz.