ZİRVEDEN yayılan iyimser hava somut projeye dönüşecek mi? 'İyimser hava' diyorum çünkü AK Parti ve CHP'den gelen mesajlar hep bu yönde. Görüşmenin içeriği kısa sürede ortaya çıktı.
Bizzat Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuştu. Sözcüklere yüklenen anlamlar 'umut' dolu... İki liderin büyük buluşması siyasi iklimi bile yumuşattı.
Dün bir grup meslektaş, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'le konuşuyorduk. Nihat Ergün 'teknokrat' bir bakan değil. Siyasi yönü daha ağır basıyor. Uzun süredir politikanın içinde. Bir dönem grup başkan vekilliği yaptı. Ergün, siyaset de konuşulabilecek bir isim. Ergün zirveyi yorumlarken, "Çok müspet bir gelişme. Toplumun böylesine önemli konusunda iki liderin görüşmesi başlı başına önemli bir olay." dedi. Kürt ve terör sorununu "Türkiye'nin önündeki en büyük ayak bağı ve pranga." diye niteledi.
Bu soruna Türkiye yıllarını harcadı. Çok ağır bedeller ödendi. Ekonomik boyutu bir yana, moral değerler aşındı. Ülkenin psikolojisi de ayarları da bozuldu. İç barış ağır yara aldı. Kardeşlik hukuku zedelendi. Bu sorunla yaşamak çok güçleşti.
Her çözüm arayışına, her girişime 'bir umut' diye bakılması bu yüzden. Oslo görüşmelerini bile sokaktaki insanın anlayışla karşılamasının başka açıklaması olabilir mi? Yeter ki terör sorunu çözülsün, her türlü metot sineye çekilebilir.
Bakan Ergün, 'Türkiye'nin demokratik tahammül sınırlarının genişlediğine' dikkat çekerken çözüm için mevcut paradigmanın değişmesini istedi. Ergün'ün şu sözleri önemliydi: "Türkiye bölünür kaygısı bir paradigma. Bu paradigmaya inanırsanız sınırlı konuları konuşursunuz. Ama başka bir paradigmaya giderseniz Türkiye bölünmez. Paradigmayı değiştirmek lazım. Türkiye bölünmeye karar verse dahi başaramaz. Üniversiteleri harekete geçirsek, bölünmeye karar verdik, bunun formülünü bulun desek, bulamazlar. Bu iş ne kolay ne de mümkün. Türkiye bölünmez. Bölünmeyi istesek bile bölünemez. Bir ülkeyi bölecek olan haklar değil, haksızlıklardır. Haklar değil, haksızlıklar böler ülkeyi." Bakan Ergün iyimser. Ve de umutlu. Havayı dağıtacak noktalar yok değil. "Terör saldırıları," dedi "zemini daraltıyor..."
Bundan sonra süreç nasıl işleyecek? AK Parti, CHP'nin komisyon önerisine sıcak baktı. Ancak bütün partilerin katılımı olası değil. MHP kapıyı baştan kapattı. Sürecin içinde olmayacağını ilan etti. CHP'nin girişimine de çok sert tepki gösterdi. MHP'nin yumuşaması pek mümkün değil.
Diğerleri olmazsa iki partiyle yola devam... Teklifi Erdoğan yaptı. Kılıçdaroğlu'na dönerek "Gelin biz CHP ve AK Parti olarak hemen arkadaşlarımıza talimatları verelim. Biz çalışmaya başlayalım. İktidar olarak nerede eksiğimiz var görelim." dedi.
Geniş katılımlı 'toplumsal mutabakat komisyonu' kurulmasa bile iktidar ve anamuhalefet partisinin Kürt ve terör sorununun çözümü için ikili yapı oluşturması yüksek ihtimal. Türk siyasetinde eşine az rastlanır bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Eğer bu girişim konuşmaların ötesine geçer, doğru tespit ve teşhisler 'somut projelere' dönüşürse arkasına büyük destek alacağı kesin. AK Parti ve CHP'nin Meclis'te sandalye sayısı çok yüksek. Toplumsal destek de aynı şekilde.
Siyasi çoğunluğun yanı sıra siyasi ağırlık da söz konusu. Türkiye'nin farklı yelpazede politika yapan iki büyük partisi... Ayrıca CHP'nin Türk siyasetinde 'özel yeri' olduğu muhakkak. Devlet katmalarında da karşılığı var. Çözüm yolunda mesafe almak çok daha kolay olur. Anayasa değişikliği bile rahatlıkla yapılabilir.
Henüz yolun başındayız. Umutlu olmak için erken. İş değil konuşma faslındayız. Umarım zirveden yayılan iyimser hava 'somut adımlara' dönüşür de, yeni ufuklara açılan Türkiye ayağındaki prangalarından kurtulur...