Merkez Bankası yeni başkanı
Dr. Fatih Karahan’ın sunumunu dinledim.

Uygulanan para politikasında bir değişim beklemiyordum. Zaten aynı ekip devam ediyor. Nitekim başkan da uygulanan politikayı aynen sahiplendi.

Peki, niçin dinledim? Beklentim neydi?

Başkan Karahan’ı dinleme amacım
hem kendisini işinde tanımak
hem de satır aralarında farklı bir şey söyleyebilme kabiliyetine sahip olup olmadığını anlamaktı.

Hemen şunu söyleyebilirim.
İş başındaki Dr. Gaye Erkan Hanımı referans alırsam, 
daha kabiliyetli bir başkan ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyemem. 

Başkan Karahan’ın konuşmasının satır araları boş.
Bu durumu, onun açık sözlülüğü ile yorumlayabilirsiniz. Bu size kalmış.

Ama bana göre bulunduğu makam, satır aralarının doldurulmasını gerektiren bir makamdır.
Görünenin, buz dağının görünen yüzü olmasını gerektiren bir makamdır. 

Hem devlet başkanı ile
hem de bakanlarla birebir görüşüp,
Türkiye’nin önünü açabilecek bir politikayı uygulamaya kâdir bir makamdır.

Şimdi bu yazıyı, sadece sistemik tespitleri ortaya koymak için yazdım. İleride daha da yazacağız.

Hepimiz biliyoruz ki Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını temin etmektir. Bu ekip de fiyat istikrarını temin etmek için yapılması gereken ne varsa yapıyor ve yapacak. Bundan eminim. Buna odaklanmışlar.

Bu amaç  doğrultusunda gittikleri yol isabetlidir.
Bakın o yol, bu ekibe nasıl bir pozisyon aldırıyor. Bunları bilin ki söylenilenleri doğru anlayın.

Bu pozisyon onlara şunları dedirtiyor;
  Ø Asgari ücret beklenenden fazla oldu onun için enflasyon oldu!
  Ø Ücretlilerin maaş artışları olumsuz etki yapıyor!
  Ø Marketlerde fiyat artışları enflasyonu olumsuz etkiliyor!
  Ø Fonlama maliyeti ile mevduat faizi bağlantısı kopmuş, politika faizi ile enflasyon oranı bağlantısı kopmuş, faiz ile  kur bağlantısı kopmuş… (Burada iyi bir espri gider ama bu yazıya uymaz.)
  Ø Aylık enflasyona ve enflasyon beklentilerine bakacağız. Bunlarda bir iyileşme olmazsa parasal sıkılaştırmayı daha da artıracağız.

(Yani diyor ki; seçimlerden sonra piyasayı daha da çok sıkacağız. Faiz, döviz ve enflasyon arasındaki bağlantıyı kuracağız. Şimdikinden çok daha yüksek bir seviyede dengeye ulaşacak! Sonra düşürmeye başlayacağız.)

Daha fazla uzatmadan ifade edersem. Bütün sunumun özeti şu cümleye sığar;
gözlerimizi kaparız, vazifemizi yaparız. Vazifemiz, kanunların bize verdiği vazifemizdir. Fiyat istikrarıdır.

İyi de beyler,
sizin gözlerinizi kapattığınız şeyler, milletin yaşadığı gerçeklerdir. Siz gözlerinizi kapatınca gerçekler gitmiyor ki!

Memlekette 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri oldu. Yaklaşık 120 milyar dolarlık bir kayıp oluştu. 
Bu kaybı gidermek için sizin üzerinize hiç bir vazife düşmüyor mu? 
Bu işler sonunda para işleri değil mi?
Bunun, sizin raporunuzdaki yeri sadece
Bir yıl önce, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum. Kayıplarımızın kıymetli ailelerine baş sağlığı diliyorum. Ülkemizin ve tüm insanlığın bir daha böyle bir felaket yaşamamasını temenni ediyorum” 
şeklinde bir cümleden ibaret midir?

Ama bir dakika.
Ben de burada yanlış yapmamalıyım.
Merkez Bankası ekibini, vazifesi olmayan bir şey üzerinden eleştirmemeliyim.
Onlar, kanunların onlara yükledikleri işleri yapıyorlar ve iyi yapıyorlar.

Esas müzakere edilmesi gereken zemin,
sistem zeminidir. Bu konuyu İndependent Türkçe’de “Merkez Bankası Üzerine Müzakereler” başlığı altında tartışıyorum. Detaylar için oraya bakabilirsiniz.

Netice itibarıyla,
bu sistem böyle olduğu ve gelenler de sisteme sadık oldukları müddetçe,
halkın ve siyasetin arzu ettiği şekilde başarılı olabilecek bir ekip yoktur.
Kim ne derse desin, buradan da bir başarı hikayesi çıkmayacaktır.

Sonunda Başkan Karahan da gider!

Başkan Erkan biraz tantanalı ve biraz da fırtınalı bir şekilde gitti.

Ama Başkan Karahan, efendi bir şekilde gider. Öyle bir tarzı var. Ceketini alıp çıkar gider.

Onda, Kazım Koyuncu’nun “İşte Gidiyorum” tarzını gördüm...