Bu sabah

Yazılarını takip ettiğim

bir kaç meslektaşımın

köşelerini okumak için

telefonu aldığımda elime

bir anda aklıma bir konu geldi

ve açtım akıllının mikrofonunu

sesli düşünmeye başladım.

Bakın ortaya şöyle bir yazı çıktı..

Paylaşayım

★★★

Eskiden koyun, keçi, kuzu alırdı büyüklerimiz kurban için.

Bugünkü gibi hisseler yoktu.

Hisler, duygular vardı.

Örneğin benim babam

neredeyse 2 ay öncesinden alıp getirirdi kurban edeceği kuzuyu.

Ona evin bahçesinde veya kömürlükte yer yapar, birde enteresan isimler koyardı.

Kısa sürede alışırdı kuzucuk babama, birlikte kahveye gidip veya Asri Mezarlıkta tur atıp gelirlerdi.

Hiç öyle boynuna yular takmazdı babam hayvanı getirip götürürken. Biri önde, diğeri arkadan yürürdü.

Görseniz 40 yıllık yaren sanırdınız!

★★★

"İyi de kurbanda kesilmesine gönlü nasıl razı olacak?" dediğinizi işitir gibiyim.

Vallahi öyle bir kıyardı ki, hem de kendi elleriyle...

Kimimiz bakmak istemezdik kesilirken.

Kan korkusundan değil, duygusallıktan.

2 ay az vakit değil, alışırdık bizde annemin gelin gibi kına yaktığı hayvana..

- "Hatçe (Hatice) söyle şunlara hepsi dizilsinler şuraya.." diye yüksek volumle seslendiğinde, anacığımın bir şey demesine fırsat bırakmadan koşar gelir, eşlik ederdik;

"Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" tekbirine...

Ardından her birimizin alnına sürerdi kurbanın kanını.

Bedeni deriden ayırma işine başladığında anlatırdı biz Müslümanların neden, niçin hangi amaçla kurban kestiğimizi...

Hz. Ibrahim'in rüyasını, sonrasında oğlu Hz. Ismail ile yaşadıklarını öyle bir dille anlatırdı ki, yaşardık sanki o anları..

Babamın anlatımlarından en kolay şekliyle aklımda kalanı, "Allah bu hayvanı göndermeseydi, seni kurban edebilirdik.." benzeri ifadesiydi..

Bir kez daha hamd ederdik kurban olduğum Allah'a..

★★★

Bunu şunun için anlattım;

Annem ile babam ölesiye kadar hep kurbanımızı baba evinde, tüm aile toplanarak bahçemizde keserdik.

Sonrasında kendi evimizin önünde kurban etmeyi sürdürdük.

Ne olduysa oldu,

Avrupa Birliği sevdamız (!) depreşti birdenbire...

Tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan çıktı tam anlayamadan bizler,

büyüklerimiz kanunlar yaptı uyum sağlayalım diye.

Yasaklar gelmeye başladı peşi sıra.

Evinin bahçesinde kurban kesemezsin, "yassak" dediler..

Yasaklanan aslında bahçede kurban kesilmesi değildi,

kurbanın özüydü, ruhuydu, maneviyatıydı, aileyi birleştirip kaynaştırmasıydı.

Bugün de kesiyoruz kurban kesmesine de... Kesiyor muşuz gibi yapıyoruz!

Markete sipariş verir gibi getiriyorlar paketlenmiş halde kapına. İsterseniz kıyma, isterseniz sucuk yapılmış haliyle..

Ha bu arada kimi hali vakti yerinde insan ise kesmek şöyle dursun, kesenlere katil gözüyle bakıyor neredeyse..

★★★

Kardeşlerim,

Bakın her bir Avrupa Birliği uyum yasasına..

Her biri bizleri medenileştireceği yerde eşekleştirdi!

Özümüzden uzaklaştırdı, her şeyin olduğu gibi bayramların da ruhunu kirletti!

Sabah sabah sesli düşünüp başladığım bu satırlara son noktayı söz üstadı Aydın Ünal koysun:

Kurban kesin, mümkünse bizzat kendiniz kesin, olmadı kesilirken başında bulunun ve mutlaka çocuklara izlettirin. İzlesinler ki cana hürmet, kalplerindeki merhamet, şefkat, cesaret artsın, kalpleri yumuşasın. İzlesinler ki Hz. İbrahim’i, Hz. İsmail’i ve fedakarlığı kavrasınlar.

☆☆☆

Bayramınız mübarek,

Kurbanlarınız makbul,

Niyetiniz Allah için olsun..

10 Ağustos 2019