ONBİR ayın sultanı Ramazan ayları, son 5 yıldır yaz sıcakları ve en uzun mevsime denk geliyor. İnsanlarımız genelde oruç ibadetlerini yerine getirme gayretinde. Manevi havayı bütün benliğiyle solumakta..
Benim dikkatimi çeken duyarsızlığın her geçen yıl giderek artması. 
“Nerede o eski Ramazanlar” dedirtiyor bana Balıkesir’deki manzara.
Gözünün gördüğün her yer.. Cadde, sokak, çarşı, pazar..  Çay bahçeleri, lokantalar..
Hemen hepsi açık.
Sigarasını tüttürenler, çayını yudumlayanlar. Köftesini yiyip, çorbasına kaşık sallayanlar..
‘Millet oruçluymuş’ diyen yok desen yeri.
Çok değil, 3-5 yıl öncesine kadar lokantacı ve kahveci camlarını kapatırdı, içeride yiyip içeni görmesinler diye.. 
O da tarih oldu. 
Günümüzde masalar sokaklara kurulmaya başlandı.
“Oruç tutuyorsan, nefsini terbiye ediyorsun. Sabırlı olacaksın, hoşgörülü davranacaksın” diyenler de yok değil.
Çok var.
Haklılar!
Eskiden oruç tutmayan, tutana saygı gösterirdi..
Bugün ise durum tersine döndü. Oruç tutan, tutmayana göstermek mecburiyetinde kalıyor!
Hoşgörü toplumu olmak işte böyle bir şey!

***

YA BİR KİTAP..
YA DA BAŞÇEŞME...
Kardeşlerim,
Sizi bilmem ama benim bugünlerde tebessüme çok ihtiyacım var. 
Bu fani dünyayı pek umursamasam da.. Fitne, fesat ve dedikoduya kulakları tıkayıp, sırtımı dönsem de..
Üzülüyorum bazen. Yaşamın imtihan sahnesi olduğunu çok iyi bilsem de... 
Hüzünlü günler geçiriyoruz.
Müslüman coğrafyasında yaşananlar..
Şehit haberleri.. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz isimlerin hiç beklemediğimiz anda ölümleri...
Hepsi peş peşe gelince, yoruyor insanı bee..
Çıkış arıyor, kendinden kaçmak istiyorsun. O atmosferi unutturacak sana tebessüm ettirecek meşguliyet arıyorsun. 
Öyle anlarda ben,  soluğu ya Başçeşme mezarlığında alıyorum, ya da kendimi okumaya veriyorum.
İlaç gibi geliyor, yaşama döndürüyor beni bu..
Dün okurken ‘eyvallah’ adlı kitabı, şu bölüm beynime öyle bir kazındı ki,  bu satırları okuyan sen sevgili insanla da paylaşmak amacıyla hemen not aldım
Kaderimi ben seçmedim, Rabbim ikram etti…
Elhamdülillah..
İyiyim desem yalan olur, kötüyüm desem inancıma dokunur.
En iyisi şükre vurayım dilimi.
Duam belli, duyan belli.
Gerisi Takdir-i İlahi.
....
Başka söze ne hacet!

***

İMAMLA İŞ İNADA BİNDİ!
Hüznü atalım uzaklara. Biraz da tebessüm diyelim.
Kardeşlerim,
Aylardan bugünkü gibi mübarek Ramazan! Vakit ise Yatsı vakti. 
Bir Bektaşi, oğlu ve hayvan sürüsüyle dağlardan inerken yolu, bir cami-nin önüne düşer.
O sırada cemaate gidenlerle karşılaşır ve selâmlaşır.
Cemaatten bazıları:
- “Sen de gel” diye bizim Bektaşi’yi de namaza davet ederler.
- ‘Gideyim ne olacak!.. Alt tarafı bir vakit namaz, olsa olsa birkaç dakikamı alır, kılıvereyim de öyle gideriz’ der ve sürülerin başına oğlunu bırakır, içeri girer.
İmam ve cemaat başlar namaz kılmaya. O da katılır. Hayatında ilk namaz kılışıdır!..
Bektaşi’ye namaz uzadıkça uzuyor gibi gelir Her selâmdan sonra namazın bitişini ümitle bekler. Ha bitti ha bitecek. Bir türlü bitmez.
Bu sefer tamam dedikçe içinden, İmam kıldırmaya devam eder!
Bir türlü namazın bitmediğini görünce, bir ara caminin kapısından bir fırsatını bulup başını çıkarır ve oğluna seslenir:
- Oğul, sen sürüye mukayyet ol, imamla iş inada bindi!
...
Rabbim ibadetlerinizi kabul edilenlerden eylesin...
...
--------GÜNÜN SÖZÜ----------
İnsanları duyguları birleştirir, fikirleri ayrıştırır...
07 Haziran 2017