Şu an gece yarısı 02.10 sıraları.

Bir paylaşım için facebook'u açtığımda, aşağıda gördüğünüz 7 yıl önceki fotoğraf çıktı karşıma.

sami-gokdeniz-ziya-tan-ramazan-demir

Halef/Selef başkanlar Sami Gökdeniz ve Ziyaettin Tan ile bugün 20'li yaşlara ulaşan Bora'nın (Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz'ın oğlu) sünnetinde karşılaşmıştık.

O anları, iki değere karşı benim saygısız davranışımı belgeleyen bu fotoğraf karesiyle tarihe not düşerken "yeniden buluşalım" diye sözleşmiştik, ama akdimizi yerine getiremedik. Sami abinin Hakk yolculuğu bizden önce başladı.

Yaklaşık iki ay önce, bizim gençliğin ve semtimizin karizmatik abisi Mehmet Uzun arayıp "Sami abiyi hastaneye kaldırdılar.." dediğinde bir çok pişmanlığım canlandı beynimde.

Ha bugün, ha yarın derken, ihmal edilmişlikler, şehrin tarihine bırakılması gereken notları siliyordu hafızadan.

Dün Cuma vakti kıldığımız namazının ardından Sevim abla ile kızı Ebru'nun yanına sakladığımız Sami abiyle en son dertleştiğimizde, öylesine yaşanmışlıklar anlatmış ki, kayıt altına almadığım için hala pişmanlık ve şehre karşı görevimi yerine getirmemiş gibi hissine kapılıyorum.

Sadece Sami abi de değil, Osmanlı'yı görmüş, 6 yıl askerlik yapmış babam Raşit Çavuş başta olmak üzere, çoğu kez tarifsiz bir acıyla yaşadım o nedameti..

Şehre imzasını attığı 1989-1999 yılları arası yaptıkları vardı, yapamadıkları da.

Eleştirdiğim çok oldu, hemi de ağırından. Şehrin her noktasında pıtrak gibi biten büfeler, bugün benzeri çok gördüğümüz  apartman zeminlerinni kaldırımlara kadar kapatılarak devasa büyüklükteki işyerlerine çevrilmesi onun döneminde de hayli fazlaydı.

Kimi vakit takılırdı; "Sen mafyadan korkmaz mısın" vb. sözlerle. 

Dostluğumuz, başkan-gazeteci ilişkisi nasıl olması gerekiyorsa öyleydi. "Sami abi" derdik.

Mesela, bir "bedava arsa" hikayesi var, anlatsam; "o vakitlerde aptal mışsın sen ramazan." dersiniz!

Günümüzde belediyeci-gazeteci ilişkilerini görüyorum da, eskilerin kalitesini arıyorum.

Bizim şehir için yaptığı güzel ve akıllı işlerden tek bir örnek vereyim.

Balıkesir'in bugün kullanmakta olduğu (robotik hariç) 3 katlı otopark (Kurtdereli - Koca Seyit - Kara İsa Bey) onun döneminde düşünüldü, hayata geçirildi.

Hatta birinin kurdelesini dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e kestirerek; "Helal olsun adama, koca Cumhurbaşkanına otopark açttırdı" dedirtmişti şehir insanına Sami başkan...

O gün ile bugün arasındaki araç sayısı en az yüzde 300'lere varan oranlarda artsa da şehir bir yenisini yapamadı.

Bununla beraber, ondan sonra şehremanetini başına gelenlerin, "içerisine bir iki cafe yapsak nasıl olur" diye betonlaştırmak için ara sıra yoklamalar yaptığı (!)  75. Yıl Şehitler Parkı da Sami abinin eseridir.

Balıkesirspor Kulübü başkanlığı da üstlendi bir dönem.

Yönetimi şehrin kalbur üstü insanlarından oluşan Şampiyonlar Ligi ekibi gibiydi.

Kırmızı-Beyazlı kulübe katkıları çok oldu. Hatta benim yöneticilik yaptığım dönemde de belediye başkanıydı ve kapısını her çaldığımızda hiç boş çevirmezdi!

"Asfalt Sami"ydi lakabı başkanlığı döneminde. Şehrin hemen noktasına ama beton gibi, ama jilet gibi olsun sıcak asfaltı döktürür, insanların gönüllerini alırdı.

Bir de roman kardeşlerimize müthiş pozitif ayrımcılık yapardı. Gümüşçeşme Mahallesi'nin güzel insanları yoluna kurban olurdu.

Cenazesinde semtin insanlarını aradı gözlerim!

Bizim şehrin şehrin adı Vefa olmadığı için pek dert edinmedim tabi. Sami abi de olsa benim yerimde; "oğlum siyasette seviyormuş gibi yaparlar, kenara çekildiğinde ise tanımazlar" der geçerdi.

Bilirim, iyi bilirim 40 yılı aşkın süredir takip ettiğim şehrin siyasetinde dün zirvede olanların, bugün çevrelerinde selam verecek davkavukları kalmadığını!

Sami abinin çevresinde de çok yalakası vardı.

Kimilerini kovsa da ertesi gün etrafında yine fır dönerlerdi.

Çok zarar verdiler siyaseten.

Balıkesir'in bir ucunda öksürsen diğer ucunda duyuluyor.

Kovcular ve dedikodu acayip prim yapıyor bu şehirde çünkü.

Başkanlığı döneminde, bire bin katıp anlatılanlar çok yıpratmıştı Sami abiyi...

Meslek hayatımda yakından izlediğim hemen her başkanın yumuşak karnı bence bu nokta!

Kim dalkavuk, kim arsız, sırnaşık, kimler arkadaş, dost ayırt edemiyorlar maalesef. Sonra da eşekten düşmüş karpuza dönüyorlar!

Sorunlara pratik çözümler üretirken, doğruları dobra dobra konuşmaktan çekinmezdi.

Örneğin "bürokratik oligarşi"yi en çok dillendiren, Türk Belediyeler Birliği başkanlığı döneminde gür sesle haykırıp ülkenin tepe noktalarındaki isimlerine ilk duyuran idi. Açıklama yaptığında; "Raconu yine iyi kesti bizim başkan" derdik, ama sözlerinin yaygın basında yer bulacak olması sebebiyle "haberlerimiz prim getirecek" diye sevinirdik ajans muhabirleri olarak.

Hele bir de eski Dursunbey Belediye Başkanı Mehmet Yarma'ya gaz verip Başbakan Demirel'den istediği yardımı alışının hikayesini bir bilseniz, "öyle başkanlar şimdi nerdeeeee" dersiniz!

Mehmet abiyi tanıyan, bileniniz varsa, oturtup bir çay söylesin; "anlat bakalım şu Balıkesir heyetiyle Demirel'in huzuruna çıktığınızda yaşananları" desin.

Dinlerlerken ağzınız açık kalır vallahi!

Seçimi kaybettikten sonra kabuğuna çekildi,

Siyaset sahnesiyle yerel yönetimdeki deneyimlerinden feyz almak isteyenlere kapısı her vakit açıktı.

Hayatın yorgun düşürdüğü, benim gibi ağır sınavlardan geçen biriydi.

Dilinin ucuna kadar gelip de anlatamadığı, o kelimeleri yutkunurken yüreğine kurşun gibi saplanan nice dertleri vardı kim bilir.

Hepsini topladı, tek başına yüklendi, sonsuzluğa doğru yola çıktı!

Her türlü zulüm karşısında sessizliğe bürünen. sırtını dönen, görmeyen, duymayan, bilmeyen, iyi gün dostları çağımız insanıyla bizleri baş başa bırakıp giden şanslı(!) isimlerden biri oldu Sami Gökdeniz...

Biri ölünce ne söylesen ardından boş.

Kuracağın her cümle bu dünyaya yönelik oluyor!

O yüzden yaşarken belli etmek, paylaşmak gerek sevgiyi, dostluğu, vefayı, çileyi...

“İyi insan”ın içi o vakit dolu oluyor ve anlam kazanıyor.

Sami abiye rahmet olsun. Menzili mübarek, mekanı Cennet, temennası Cemal, makamı âlî, komşusu Cenab-ı Ali olsun.

Babalarının sağlığında üzerine titreyen Seçil ve Banu kardeşlerim başta olmak üzere, sevenlerine başsağlığı ve hayırlı bir ömür diliyorum.

Bu arada kafamda tasarladığım bazı işler var, kentin tarihinde iyi/kötü, güzel/çirkin iz bırakmış isimlerle ilgili. Geç kalıp, öncekiler gibi nedamet hissi yaşamaktan da korkmuyor değlim.

Her güne, “tamam, o gün, bugündür, başlıyorum” diyerek kolları sıvayarak uyansam da.. nedenini anlayamadığım atalet içerisindeyim her niyeyse. Sanıyorum, arsızlar ile çakal çukal vıttırı vızzıkların sürümde olması şevki köreltiyor.

Hayata küsüyor, insanlardan kaçmaya çalışıyorsun. İşte tam da o anlarda milli şair yetişiyor imdada;

“İş bitti… Sebâtın sonu yoktur!‘ deme, yılma.

Ey millet-i merhûme, sakın yeise kapılma...”

Mehmet Akif'e ve bu yazıma ilham veren Sami abiye selam olsun..

Selametle...

27 Ekim 2023 | Balıkesir