Türkiye yenileşme, dönüşme adına çok ciddi bir döneme girdi. Toplumda değişim ihtiyacı göründüğünden çok fazla. Hatta referandumda ortaya çıkan sonucu bir yönü ile bu şekilde okumak gerekmektedir. Düşünün ki bir ülkücü-milliyetçi-dindarın PKK- HDP- CHP ile aynı yönde oy kullanması normal karşılanabiliyor. Aynı şekilde Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'ye karşı cepheleşebiliyor. 10 yıl önce bunun yaşanacağını iddia edenlere deli denirdi.

Fakat bu noktaya nasıl gelindiğini iyi görmek gerekmektedir. Toplumdaki değişim ihtiyacı ideolojik temelleri kökünden sarstığı yorumu iddialı bir söz olmaz. Görünen o ki Türkiye artık eski Türkiye değil. İdeolojilerin, düşüncelerin, fikirlerin hatta dini kimliğin toplumsal davranışın temeli olmaktan çıktığı çok açık. Yani değişim ve dönüşüm ihtiyacı göründüğünden çok fazladır. Değişim dönüşüm ihtiyacının aksine bunu karşılayacak elle tutulur gözle görülür yeni kadro yeni ekip hatta yeni lider potansiyeli kısa vadede görünmüyor. Fakat değişim, dönüşüm ise kaçınılmazdır.

Diğer taraftan toplumsal davranış kalıplarının artık neler olduğunun da çok iyi analize ihtiyaçı vardır. Bu durum doğru değerlendirilmediği ve okunmadığı müddetçe toplumsal değişim ihtiyacına cevap vermekte mümkün olmayacaktır.

Türkiye yapısal anlamda değişim konusunda 16 Nisan referandumu ile tercihini yaptı. Bir kapı araladı. Bu tercih temel olarak yönetim sistemi konusundadır.  Yani şeklidir. Bu değişim-dönüşüm tercihinin siyasal alanda da karşılığını bulması kaçınılmazdır. Toplumun asıl beklentisi odur.

Bugün bütün siyasal yapılar içinde değişim hareketleri vardır. Fakat bu hareketler kendini ispatlama umut olma yolunda değillerdir. Yeni siyasal kurumlara dönüşme imkânları da bulunmamaktadır.

Toplumdaki bu değişim ve dönüşüm ihtiyacına cevap vermesi için yine  tek potansiyelin 15 yıllık yıpranmışlığına rağmen AK Parti olduğu görülmektedir. Daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan'dan beklenmektedir. Referandumdan çıkan asıl sonuç asıl budur.

İşte bu noktada AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'ın yenileşme-değişim çerçevesindeki anlayışı tavırları belirleyici olacaktır. YSK referandum kesin sonuçlarını açıkladı. Türkiye'nin değişim ve dönüşüm tercihi onaylandı.

Şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan toplumun beklediği değişim ve dönüşüm zamanı geldi. 21 Mayıs'ta AK Parti Olağanüstü Kongresi toplanıp Genel Başkan seçimi yapılacak. Aynı zamanda parti yönetimi yenilenecek. Toplumsal talepler çok yüksek. Eğer toplumun beklediği değişim ve dönüşümün işaretleri bu kongrede gerektiği gibi verilirse AK Parti'ye ciddi derecede güç katacaktır. Yoksa oluşan algı ile doğru orantılı değişim işaretleri verilmezse bir dostun dediği, “Aynen DYP ve ANAP tabelaları gibi AK Parti tabelalarını da hurdacılar bile burun kıvırarak alırlar.” Kehaneti kısa zamanda gerçekleşir

Referandum sonrası eş-dost ziyaretlerimiz oluyor. Konular dönüp dolaşıp referandum sonuçlarına geliyor. Hiçbir şekilde AK Partililiklerinden hiçbir şekilde Recep Tayyip Erdoğan sevgilerinden şüphem olmayan dostların değerlendirmeleri önemli. Bu değerlendirmelerin mutlaka bilinmesinde fayda var. Referandumda ‘evet' vermelerinin tek gerekçesi Recep Tayyip Erdoğan. Fakat hepsinin ortak görüşü şu; Eğer Reis başta AK Parti teşkilatları, belediyeler ve bürokraside halka tepeden bakan, çıkarcı ve bir nevi çeteleşen yapıları dağıtmaz, o yapıda ki kadrolarla ilgili köklü değişim sağlamazsa köşelerimize çekiliriz. Referandumda verdiğimiz ‘evet'ler son kezdi.

O nedenle 21 Mayıs'ta yapılacak olan AK Parti Olağanüstü Kongresi en az 16 Nisan referandumu kadar önemlidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın referandum sonrası hem ekonomik alanda, hem siyasal alanda verdiği işaretler gelecek için heyecan ve umut verici. Dünkü konuşmaları da bu durumu teyit ediyor. Özellikle teşkilatlar konusunda işaret ettikleri. Eğer bir taraftan değişim ve dönüşümü parti tabanında yeni küskünler yerine beklentilere cevap verecek bir şekilde birleştirici-toparlayıcı ve kucaklayıcı bir yöntemle yapmayı başarabilirse, diğer taraftan da ekonomik alanda ki hareketlenmeyi sağlayabilirse dünyadaki bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye güvenli bir limana dönüşecektir.

O nedenle bir taraftan kuyumcu terazisi hassasiyeti isteyen bir titizlikle adım atılması gerekmekte, bir taraftan da yeni küskünler ordusu oluşturulmamasına da özen gösterilmesi gerekmektedir.

Kalın sağlıcakla…