BALIKESİR’de, Bandırma ve Edremit’te..

Etkili, yetkili veya sokaktan kiminle görüşsem, karşılaşsam..

İki kelimelerinden biri “gazeteciliğe çamur atmak” oluyor!

Gazeteciliğe diyorum
çünkü
ayırt etmiyor kimse iyiyle kötüyü, güzelle çirkini.
Sorup soruşturmuyor da..
Elmalardan biri çürükse, hepsini aynı kefeye koyuyor!
Atıyor topu bizim camiaya; “ayıklayın kardeşim” diye hesap soruyor üstüne üstlük. 
Bak güzel kardeşim!
Ayıklayacağız ayıklamasına da sen bize hiç yardımcı olmuyorsun ki..
Hem “çamur atıyor” diyorsun, hem de eli kirli olanı seviyorsun!
Hem “yatak odama giriyor” diyorsun, hem de pencere ve kapınla birlikte cüzdanını açıyorsun!
Hem “tehdit, şantaj” diyorsun, hem de “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek besliyorsun!
Hem “böyle gazetecilik, habercilik mi olur” diyorsun, hem de “bugün kime çamur attı” diye herkesten çok merak ediyorsun.. Uyku girmiyor gözüne “ilk ben bileyim, göreyim” hevesinden!
 
Hatta bununla da yetinmiyor, kıs kıs gülüyorsun!
 
Arkadaşım, dostum dediğin kişiyle ilgili habere, pardon siparişe; "Amma da güzel geçirmiş.." gözüyle bakıp keyif alıyorsun.
 
Bu kadarla kalsan iyi..
 
İspiyonculuk da yapıyorsun.
 
Ayrıca yazılanı çizileni görmeyene gösteriyor, bilmeyene duyuruyor bire on katarak anlatıyorsun.
 
Dedikoduyu da seviyorsun ya.
 
Hem başkasının üzülmesi, senin sevincin.. Acısı mutluluğun oluyor ya..
 
Hem nasıl olsa yılan seni sokmuyor ya.. ‘Sıkıntı yok’ diyorsun!
Sıra sana gelince de, çok af edersin ama, ciyak ciyak bağırıyorsun..
 
Bak güzel kardeşim!
Ben  kabahati, çamur atanda, özel yaşama alanına girende ve  tehdit, şantajla çıkar sağlayanda bulmadım, bulmam da..
 
Onların işi, mesleği(!) bu...
Sen tıklamasan.. okumasan.. izlemesen.. beğenmesen...
 
En önemlisi bilmeyene de duyurarak yardım ve yataklık etmesen var ya..
Namerde muhtaç kalırlar...
Sözün özü;  
 
Bir camiayı aynı kefeye koymadan önce şunu düşünün:
 
Biz bu işin neresindeyiz.
Arz-talep meselesidir her şey..
 
Unutmayın bunu!