İnsanların tutum ve davranışlarını anlamak için çeşitli kavramlar kullanılıyor.

Yenilikçi mi, öyleyse Y Kuşağı…

Uyum sağlayabiliyor mu, tamam X Kuşağı

Elinden cep telefonu düşmüyorsa tamam o bir Z Kuşağı…

Yeni moda bu…

Farklı nesilleri matematiksel terimlerle ifade edip sınıflandırmak...

Mesela ben X kuşağındaymışım.

1965-1979 arası doğanlar bu grupta sıralanıyormuş.

X nesli, kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, sabırlı, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor.

Ama bizim nesil, dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, kasetçalar, manyetolu telefonla açıp, görüntülü cep telefonlarına, bilgisayarlara, uzay mekiğine, teknolojik bir takım icatlara şahitlik ettiği için biraz da arada kalmış bir grup.

Eminim bu dönüşüme adapte olmaya çalışırken baya zorlanmışlardır.

En azından böyle olduğunu kendimden biliyorum.

İyi de kuşak kuşak değişiyor mu davranışlarımız?

Her kuşak kendi kültürünü kendi mi belirliyor yoksa zaten var olan kültürlerin etkisinde mi kalıyor?

Gençlerin düşünceleri nasıl şekilleniyor?

Ya da şöyle diyeyim, gençlerin düşüncelerini dönemin olayları mı şekillendiriyor?

Ben insanların ve düşüncelerin böyle sınıflandırılmasına karşıyım.

Tamam.

Günümüz gençlerinin bizler gibi hiç siyah beyaz fotoğrafları olmadı.

Ümit Besen’in şarkılarıyla hiç efkârlanmadılar.

Murat 124’lerin içine 7 arkadaş doluşup, gece yarılarına kadar Susurluk yollarında dolaşmayı hayatlarının en büyük lüksü saymadılar.

Biz haksızlığa uğradığımızda susar içimize atardık. Bugünün gençleri her platformda isteklerini, şikâyetlerini gür sesle dile getiriyorlar.

Biz önce kavga edip sonra arkadaş olurduk. Günümüzün gençleri arkadaşlarını sosyal paylaşım sitlerinde buluyorlar.

İnternetsiz bir dünyayı hayal bile edemiyorlar…

Cep telefonu olmadan sokağa çıkamıyorlar…

Gogullamak” diye bir deyimleri var artık, hayatlarının özetini çıkaran…

Elbette dönemin olayları etkiliyor gençlerimizin düşüncelerini, davranışlarını…

Ama…

Düşüncelerin belli kalıplar içinde -böyle düşüneceksiniz, böyle davranacaksınız, siz busunuz- mantığıyla X-Y-Z diye paketlenerek sunulmasını doğru bulmuyorum.

Eskiden Çin’de küçük ayaklı olmak asalet sembolüymüş.

Genç kızlara ayakları küçük kalsın diye bebekliklerinden itibaren küçük demir ayakkabılar giydirirlermiş.

Bugün küçücük, bebek ayaklı yaşlı kadınlar yaşıyor Çin’de...

Sınıf farkı uğruna doğru düzgün yürüyemeyen, yaşamı boyunca acı çeken nice insan…

İşte düşüncelerin beli kalıplar içinde sunulması da Çin’de o küçük ayaklıların yaşadıklarını, beyninizle ilgili aynen yaşamanız demek.

O yüzden size sunulan “demir ayakkabıları” kabul etmeyin.

Sokarlar düşüncenizi küçücük ayakkabıların içine,

Sınıflandırırlar sizi X,Y,Z diye,

Sonra kendi fikri olmayan,

Başkalarının davranışlarını taklit eden,

Ve git gide “düşünemeyen” insanlar haline gelirsiniz…